Aylarca öncesinden alınan biletler, son günde yeniden satışa çıkarılan yeni kotluklar… Andre Rieu konseri aylardır heyecanla beklenen bir müzik rüyasıydı bizler için…
29 Kasım gecesi Sinan Erdem Spor Salonu’nda rüya gerçeğe dönüştü. Hem de bol sürprizli ve coşkulu bir gerçeğe…
İstanbul’un trafik çilesinden mi bilinmez ama konserin başlama saati gelmesine rağmen, dışarıda salona girmek için bekleyen kalabalık azalmamıştı. Andre Rieu ve dillere destan Johann Strauss Orkestrası çok az bir gecikmeyle müzik resitaline başladı. Geç gelen seyirci ile şakalaşmayı ihmal etmeyen Rieu, “Biz Hollanda’dan tam vaktinde geldik sahneye, peki ya siz neredesiniz?” dedi. Bu akşamın hem müzik hem de Rieu’nun sıcak ve kimi zaman “ince” esprilerine sahne olacağını anlamış olduk. 850 TL'ye kadar çıkan konser bileti fiyatlarına rağmen salon tamamıyla dolmuştu. Neşeli şarkılarla başlayan Rieu “Neşeli şarkılarla başladım . Çünkü İstanbul’da herkes çok üzgün, çünkü ne bira var ne şarap “ diyerek kendine has eleştirilerini de duyurmayı ihmal etmedi.
Türkçe çevirmen ile konserlerine ne kadar özendiğini bir kez daha göstermiş olan Rieu, neredeyse 3 saatlik bir müzikale imza attı. Seyirciyi kendinden geçiren
Kalkan’a ilk gidişim. İnternetten kısa bir araştırma sonrasında keşfettiğim, mavi sandalyelerini görür görmez bayıldığım Old Kalamaki Pansiyon, huzur dolu tatilimin keyifli durağı oldu.
Pansiyona varır varmaz da bayılmak da ne kadar haklı olduğumu anladım. “Dayı” ve “ Ezel” isimli köpekleri girişte sizi selamlıyorlar. Hemen ardından yaşından dolayı biraz huysuz da olsa “Yosun” dan bir mırlama duyabilirsiniz. Daracık sokaklarıyla meşhur Kalkan’da eski bir rum evi olan Old Kalamaki Pansiyon, denize ve Kalkan’nın merkezine olan yakınlığı ile benden puanları topladı.Odaları ferah ve temiz ayrıca küçük ahşap balkonlarından deniz manzarasını izlemeniz de mümkün.
Pansiyonun girişine atılmış mavi masa ve sandalyelerinde keyiflice kahvaltınızı edebilir, akşamları güzel vakit geçirebilirsiniz. Ünlü tarihçi Herodot'un Kalkan'dan “Dünyada yıldızlara en yakın yer” olarak bahsetmesi boşuna değilmiş. Pansiyona ait terasta, yıldızları seyredebilirsiniz.
Old Kalamaki Pansiyon bir aile pansiyonu. Anneleri Ayşe Karakurt ve çocukları Ahmet ve Fatoş Karakurt tarafından işletiliyor. Oda-kahvaltı şeklinde hizmet veren pansiyon, sahiplerinin sıcak ilgisi ve Kalkan’nın göbeğindeki harika atmosferiyle
Başlık Peymane’nin sloganı… O kadar iyi özetlemiş ki mekânı, hiç başka başlığa gerek yok diye düşündüm.
Şehrin kalbine yakın ama bir o kadar da karmaşadan uzak bir yere konumlanmış Peymane… Ocakbaşı diyoruz ama şıklıkta bir İtalyan restoranını aratmıyor, rakınızı yudumlarken caz ritimlerine kaptırıp gidebiliyorsunuz.
Farsça’da kadeh anlamına gelen Peymane isminin çok yakıştığı mekan Beyoğlu’nun Tom Tom mahallesinde, yeşillikler içerisinde tarihi bir yetimhanenin bahçesine bakıyor. 5 katlı kapalı bir binası ve yazları ıhlamur kokularının sardığı harika bir bahçeye sahip. Davetler ve özel kutlamalar için size özel ayrılmış 15 kişilik odaları da var. Geniş tavanları mekanının kapalı kısmını oldukça ferahlatıyor. Kışın şömine sıcaklığında ocakbaşı keyfi alternatifi de heyecanlandıran detaylardan.
“Hem ocakbaşı olsun hem de şık olsun”a güzel bir yanıt olan Peymane’de et yemeklerinden önce gelen Peymane salatası, tahinli meze, gavurdağı salatası ve havuçlu kabaklı mezelerine bayılacaksınız. Haşlanmış içli köfte ve etli kuru patlıcan da çok beğeneceğiniz ara sıcaklar olabilir. Hafif bir kebapsa tercihiniz Peymane kebabı olsun.Lezzet düşünüyseniz fıstıklı kebaba yönelmenizi öneririm. Eğer
Aldığımız bazı haberlere göre Galatasaray'daki Tomtom Sokak'ta, Azrailler, yatırlar Pazartesi gecelerinde ortaya çıkıp, sakinlerini korkutuyormuş.
Ardından da uzun süren kahkaha seslerinin başladığını söylüyorlar. Bazıları bu kahkahaların, hafta boyu değişik zamanlarda yeniden ortaya çıktığını konuşuyor.
Bizde bu gizemli olayı yerinde tespit etmek için, üç arkadaş küçük beyoğlu’na gizlice girdik. Tarif edilen adres, Old City Comedy Club’ı gösteriyordu. Mekanın dışında ve sokakta kimse yoktu. İçeriye girdik, hemen bir masa ve 3 sandalye gösterdiler ve o zaman anladık ki, bu akşam korku ve kahkahanın tam ortasına düştük, artık çıkış yok.
Tiyatro Kılçık ekibi tarafından hazırlanıp sahneye konan Düğünde Panik, meğer bu efsanenin gerçek kahramanıymış. Gülden Güney, Doğan Akdoğan, Cenk Tunalı, Aziz Aslan, Rüştü Onur Atilla, Nuray Uslu, Dilşah Demir, Yavuzhan Doğan, gibi değerli oyuncuların sergilediği oyun, sıcak gündemin en samimi esprileriyle yoğrulmuş.3 ayrı bölüm ve hikayeden oluşan oyunda, gülmekten masanızdaki içkinizi yudumlamayı unutabiliyorsunuz. Doğaçlama sahneler ise zaten, seyirci ile fazlasıyla iç içe olan oyunu çok daha samimi bir hale getirmiş. Zaman zaman, seyirci ve
4. Malatya Film Festivali dün tüm Malatya’yı saran sinema coşkusu ve açılış töreniyle başladı.
Malatya halkının yaklaşık 140'a yakın filmi izleyebileceği festival, tüm kentte bayram havası estiriyor. Tüm şehir festival pankartlarıyla süslenmiş…
Festival sahipleri heyecanlı… Malatya halkı ise etkinliklerinin tadını çıkarmaya başladı bile.
Filiz Akın Malatya Park AVM’de gerçekleştirilen “Minder Sohbetleri” ile Malatyalılarla buluştu. Sinemaya başladığı yılları, bugün ve geçmiş dönem sineması arasındaki farkları dinleyicisiyle paylaştı. Kendi döneminde abartılı bir oyunculuk akımının olduğunu söyleyen Akın, her zaman daha sade ve duru bir oyunculuğu tercih ettiğini belirtti.
Her yer Kemal Sunal!
Malatya Park AVM’de Kemal Sunal’ın aksesuar,kostüm ve film afişlerinden oluşan bir sergi açıldı. Sanatçının, çocukluğundan yetişkinliğine, oyunculuk dönemlerinden özel yaşamına bir çok eşyasını görebilecceğiniz bu sergiye ilk gün oldukça kalabalık bir ziyaretçi grubu eşlik etti. Eşi Gül sunal ve Hababam Sınıfı filminin oyuncularının katılımıyla sergide duygu dolu dakikakalar yaşandı.
Festivalden renkli açılış gecesi!
15 Kasım 20.30’da Malatya Kongre ve Kültür Merkezi Kemal Sunal Salonu’nda yapılan aç
Malatya Uluslararası Film Festivali bu yıl dördüncü kez coşkulu bir sinema şölenine imza attı.
Henüz çok genç olan festival, “doğu ile batıyı birleştiriyoruz” iddiasını her yıl daha çok güçlendirme amacında. 140'a yakın film, yönetmeler ve oyuncular ile söyleşiler, atölyeler, sergiler, kitaplar ve ödül törenleriyle Malatya şehri 7 günlük bir sinema kasabasına dönüştü. Festivalin en önemli görev adamlarından biri olan Nesim Bencoya Malatya Uluslararası Film Festivali’nin program direktörü… Kendisiyle festivale dair merak ettiklerimizi konuştuk.
Öncelikle Malatya Film Festivali ekibi içinde olmak nasıl bir duygu? Bize bundan bahseder misiniz?
Böyle bir festivalin içinde yer almak beni çok heyecanlandırıyor. Festivallerde her zaman heyecan vardır fakat Malatya’nın hem kültürel ve coğrafi açıdan farklılığı hem de festivalin henüz 4 yaşında genç bir festival olması beni oldukça heyecanlandırıyor.
Festivalin Malatya’da olmasının dezavantajları var mı?
Malatya daha önce sinema ile beslenmemiş bir bölge. İstanbul, Ankara ya da diğer büyük şehirler gibi yıl boyunca ekinliklere sahne olmuyor. Vizyon dışında film etkinliği yok. Bu hem festivalin sorumluluk duygusunu artırıyor hem de size daha çok
Renkli dünyasına adımınızı atar atmaz da kendinizi “harikalar diyarında” hissettiriyor. “Lomography bir dergi, bir dükkan ve analog fotoğrafa adanmış bir topluluktur”. Kendilerini böyle tanımlıyorlar. Bir tarikat gibi de hızla sevenleri artıyor.
Dijital fotoğraftan sıkılmış, analog fotoğraf makinelerinin ve deneysel fotoğrafçılığın delisi olanları ısrarla kendisine bekleyen Lomography, size fotoğrafın dijitale göre daha samimi, sıcacık dünyasını aralıyor. Çaylaklar ve uzmanlar için geniş bir skalası var diyebiliriz. Colorsplash veya meşhur Lomo LC-A, 35mm fotoğraf makineleri severleri için raflarda pek de şirince duruyor. Ayrıca Diana F+ , Lomo Lubitel 166, Rus yapımı klasikFed 5 , çok lensli fotoğraf makineleri, hareketi dondurmayı sevenler için Actionsampler ve Supersampler’da sizleri bu rengarenk dükkanda bekliyor. Tabii bana göre dükkanın en değerli parçaları La Sardina ve Fish Eye makineleri. Makinelerin renkli ve sıra dışı tasarımları sizi çılgına çevirebilir.
Analog makineyi bu kadar sıcak ve değerli kılan şey tabiki filmler. Siyah beyaz, dia, renkli negatif ve redscale filmler; 35mm, 120 ve 110 formatlarında sunuluyor. Ayrıca fotoğrafa dair ne ararsanız yine bu
Son dönemlerde mutfak kültürü ve yemek yapabilme becerisi oldukça popüler. Mutfak Sanatları Akademisi, size hayalinizdeki tüm yemekleri gerçeğe çevirme fırsatı veriyor.
Hayalini kurduğum lezzetleri hayata geçirmek için MSA "Vazgeçemedikleriniz" workshop'una katıldım. 25 Şubat günü Mutfak Sanatları Akademisi’nde Şef Erkan Yeşil’in önderliği ile her zaman restoranlarda çok severek yediğimiz tadları birlikte hazırladık. Biri bana ” bir gün içerisinde, Niçoise Salata, Ricotta ve Ispanaklı Ravioli,Viyana Usulü Dana Şinitzel, Alman Usulü Patates Salatası ve dillere destan bir Creme Brülee yapacağımı” söylese, ” hayal kurma” derdim. Ama her şey hayal kurmakla ve MSA'nın büyülü okuluna adım atmakla gerçeğe biraz daha yaklaşıyor.
Hayalini kurduğum MSA ile tanışmam sonunda gerçekleşti. Daha kapıdan girer girmez, burada harika saaatler geçireceğimi hissettim.
Mutfağı çok sıcak, bizimle birlikte çalışan asistanlar çok yardım sever. Şef Erkan Yeşil ise pozitif enerjisiyle biz workshop öğrencilerine keyfli saatler sunmaktan gayet memnun görünüyordu.
Asla yapamam diyebileceğiniz her türde yemek, burada hem de çok lezzetli şekilde kendi ellerinizden çıkıyor. Üstüne bir de MSA’nın şarap ikramıyla