Dört yıl önce Davos için, “Parlak konuşmalar ve çoğu tutmayan öngörüler yapılıyor” diye yazmıştım, bugün de aynı fikirdeyim. Bununla birlikte forumun ele aldığı konular, dünyanın gündemi ve öncelikli meseleleri hakkında da oldukça iyi bir fikir verir.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin gölgesinde başlayan Dünya Ekonomik Forumu’nda bu yılın ana teması; “Tarih bir dönüm noktasında: Hükümet Politikaları ve İş Stratejileri.” İki yıl aradan sonra forum ilk defa yüz yüze toplandı. Ama bu defa her yıl olduğu gibi ocak ayının son haftasında değil mayısın son haftasında toplandı. Üstelik bugüne kadar toplantılara en fazla ilgi gösteren Rus katılımcılar olmadan. Yaklaşık 2 bin 500 kişi ana tema çerçevesinde Rusya-Ukrayna savaşından emtia krizine kadar birçok konuyu konuşuyorlar.
Bu konulardan biri de “Çevresel, Sosyal ve Kurumsal Yönetişim”di yani ESG (Environmental, Social, Goverance). Şirketlerin bu alanlardaki taahhütleri gündeme geldi. Görüldü ki, ESG şirketler için “yapılsa iyi olur” olmaktan çıkmış, “yapılması zorunlu” hale gelmiş. Ve bu süreci destekleyen bir ekonomi de oluşmak üzere. Yatırımcılar sürdürülebilirlik ile ilişkili enstürmanlara para yatırıyorlar. Sürdürülebilirlik hedeflerini faaliyetlerinin merkezine koyan şirketler sürdürülebilirlik tahvilleri ihraç ediyorlar. Türkiye’de de sürdürülebilirlik endeksli tahvil ihraç eden şirketler var. Hatta Avrupa, Orta Doğu ve Afrika (EMEA) bölgesindeki içecek endüstrisinin ilk sürdürülebilirlik endeksli tahviline imza atan şirket Türkiye’den.
Şu anda dünyada 2 bin 900 tane ESG fonu var. Ve bunlar toplam 2.7 trilyon dolarlık bir varlığı yönetiyorlar. Şirketler ESG anlamında izleniyor ve skorlandırılıyor. İklim krizinin tehdidi altında ESG alanında bir küresel standart oluşuyor, ortaya metrikler çıkıyor, küresel standartlar oluşuyor. Standart tarafında ESG’nin S kısmında biraz sorun olsa da bu yönde çaba ve ilerleme var.
Yine Davos’a katılan şirketlerin açıklamalarından görülüyor ki, daha sürdürülebilir bir gelecek için firmalar yol haritalarını oluşturuyorlar.
Buradaki tehlike şirketlerin gerçekten aksiyon almak yerine göz boyamaya yönelik adım atmaları. Bu nedenle hedeflerin ölçülebilir ve oluşan küresel standartlarla karşılaştırılabilir önemli.
Önemli buluşmaların daimi adresi
Dünya Ekonomik Forumu orijinal fikirlerin ve çözümlerin ortaya çıktığı bir platform olmaktan çok önemli buluşmalara ev sahipliği yapan bir yer.
Bu buluşmalardan milyarlarca dolarlık iş bağlantıları, dostluklar ve ticari işbirlikler doğduğu gibi çok önemli siyasi süreçlere de kapı aralanıyor. Mesela doğu ve batı Alman liderleri ilk defa burada bir araya geldiler, Almanya’nın birleşme fikri en somut haliyle Kohl-Modrow buluşmasında ortaya atıldı. Türk-Yunan geriliminin zirvede olduğu anda Özal ile Papandreu’nun el sıkıştıkları yer Davos’tu. Güney Afrika’nın ırkçı yönetiminin Devlet Başkanı De Klerk ile hapisten yeni çıkmış Nelson Mandela ilk burada buluştular. Şimon Peres ile Yaser Arafat ilk defa aynı karede Davos’ta yer aldılar. İsrail’in Gazze ve Eriha’dan asker çekmesi konusu orada konuşuldu. Kıbrıs’ın Türk lideri Akıncı ile Rum lideri Anastasiades Davos’ta aynı platformdaydılar.
Türkiye’de ilk toplantıyı 1975’te düzenledi
Dünya Ekonomik Forumu’nun kurucusu Klaus Schwab. Güngör Uras 2000 yılındaki bir yazısında Schwab’ın Türkiye olan yakın ilişkisini yazmıştı. 1970’lerde yönetim eğitimleri veren Schwab’In Enka kurucusu Şarık Tara aracılığı ve TÜSİAD desteği ile 1975 yılında ilk uluslararası toplantısını Tarabya Oteli’nde düzenlediğini anlatmıştı. İzleyen yıl ise İsviçre’nin Montrö kentinde Batılı, Türk işadamları ile petrol krallarını bir araya getirmek için uluslararası ilk büyük organizasyonunu yaptığını yazar.
Sevk ve idare konusunun modasının geçmekte olduğunu, uluslararası toplantıların ilgi gördüğünü fark eden Dr. Schwab, şirketinin adını, statüsünü değiştirerek World Economic Forum (Dünya Ekonomi Forumu) yapmış.
Davos’a gitmek oldukça maliyetli. Ortaklık, katılım, konaklama ve ulaşım maliyetleri çok yüksek. Karşılığında muazzam bir konfor ya da iyi bir servis beklemeyin. Arabayla bir yerden diğerine gitmek imkansız, çünkü trafik çok sıkışık. Küçücük kasabadaki az sayıda restoran tıklım tıklım ve servis kötü. Böylesi liderleri, ünlü kişileri, şirketlerin üst yöneticilerini ve milyarderleri 11 bin nüfuslu kasabada buluşturarak, WEF’in popülaritesini ve tabii ki gelirlerini artırmak ise kurucusu Klaus Schwab’ın ticari zekasının örneğidir.
Öngörüler pek tutmuyor ama...
Davos 11 bin kişinin yaşadığı iki köyden ibaret küçük bir İsviçre dağ kasabası. Eskiden sanatoryum ve sağlık merkezleriyle bilinen bir kasaba, özellikle tüberküloz tedavisi için önde gelen adreslerden biriymiş. Davos’u dünya çapında bu kadar meşhur yapan yönü ise 1970’lerden beri burada düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu toplantılarıdır.
Binlerce işadamı, politikacı, akademisyen, sanatçı, sporcu ve gazeteci her yılın ocak ayında Davos’ta bir araya gelir, yüzlerce paralel panelde birçok konu dört gün süreyle konuşulur.
2004 ve 2018 yılları arasında aralıksız 14 yıl boyunca katılımcı ya da gazeteci olarak Davos’ta Forum’u izledim. Bundan 4 yıl önce Milliyet Gazetesi’ndeki köşe yazımda “Davos kapitalizmin sorunlarının tartışıldığı bir yer ama çözüm bulunduğu bir yer değil. Görüntüde etkileyici bir organizasyon ama içerik olarak paneller genellikle sponsorlukların etkisinde dizayn edilmiş, herkesin duymaktan hoşlandığı şeylerin söylendiği oturumlar olmaktan öteye geçemiyor. Parlak konuşmalar ve çoğu tutmayan öngörüler yapılıyor” demişim. Bugün de aynı fikirdeyim. IMF eski başekonomisti Ken Rogoff’un dediği gibi, “Davos’taki konsensüsün hep tersi olur.” Yani Davos ahalisi ne öngörüyorsa tersi çıkıyor.
Ancak bu durum Davos’u ya da daha doğrusu Dünya Ekonomik Forumu’nu değersiz yapmıyor. Aksine forumun gündemi dünyanın gündemi ve öncelikli meseleleri hakkında da oldukça iyi bir fikir verir.
Bir zamanlar JP Morgan CEO’su Jamie Dimon’ın Davos için dediği gibi “Milyarderlerin milyonerlere orta sınıfın neler hissettiğini anlattıkları yer.”
2 yıl aradan sonra ilk kez yüz yüze yapıldı
Dünya Ekonomik Forumu (WEF), koronavirüs salgını nedeniyle 2 yıl verilen aranın ardından İsviçre’nin Davos kasabasında yeniden düzenleniyor. 22 - 26 Mayıs tarihleri arasındaki zirveye, 50 devlet ve hükümet başkanı, büyük şirketlerin yöneticileri ve sivil toplum liderlerinden oluşan toplam 2 bin 500 kişi katılıyor.
Davos, salgının ardından ve savaşın sonucu olarak ortaya çıkan çok kutuplu bir dünya karşısında dünya liderlerini ilk kez bir araya getiriyor.