Davos’ta bugün başla-yacak Dünya Ekonomik Forumu (WEF) toplantılarının ana teması “duyarlı ve sorumlu liderlik”. Dünyada düşük büyüme ve yüksek işsizlik nedeniyle küreselleşmenin nimetlerinden faydalanamadığını düşünen milyonlarca insan var. Davos’ta konuşulan konulardan biri bu kesimlerin tepkisi ve yükselen popülizm olacak.
Davos, kapitalizmin ve küreselleşmenin sorunlarının 47 yıldır tartışıldığı bir yer ama çözüm bulunduğu bir yer değil.
Paneller ağırlıklı olarak sponsorlukların etkisinde dizayn edilmiş, genelde herkesin duymaktan hoşlandığı şeylerin söylendiği oturumlar olmaktan öteye geçemiyor. Parlak konuşmalar ve çoğu tutmayan öngörüler yapılıyor. Bu arada, yapay zekadan çocuk eğitimine, alzheimer tedavisinden sağlıklı beslenmeye kadar farklı konuların ele alındığı renkli paneller de var. Ama ticari kaygı, WEF’in para kazanma isteği her an hissediliyor. Bundan 10 yıl önce sağladığı gelir 80 milyon İsviçre frangını ancak buluyordu, bugün 230 milyon oldu.
Çözüm değil anlaşma
Tam 13 yıldır aralıksız Davos’a geliyorum. Gördüm ki, Davos orijinal fikirlerin ve çözümlerin ortaya çıktığı bir yer olmaktan çok önemli buluşmalara ev sahipliği yapan bir mekan. Foruma katılmak için onbinlerce doları gözden çıkaran işadamlarının onca yolu aşıp bu küçük dağ kasabasına gelme nedenleri de bu olsa gerek. Davos birçok önemli buluşmaya ev sahipliği yaptı. Bu buluşmalardan milyarlarca dolarlık iş bağlantıları, dostluklar ve ticari işbirlikleri doğduğu gibi çok önemli siyasi süreçlere de kapı aralandı.
Mesela doğu ve batı Almanyaların liderleri ilk defa Davos’ta biraraya geldiler; Almanya’nın birleşme fikri en somut haliyle Kohl-Modrow buluşmasında ortaya atıldı. Türk-Yunan geriliminin zirvede olduğu bir anda Özal ile Papandreu’nun biraraya gelip el sıkıştıkları yer Davos’tu. İki liderin yer aldığı ünlü fotoğrafın başlığı “tarihi el sıkışma”dır. Güney Afrika’nın ırkçı yönetiminin Devlet Başkanı De Klerk ile hapisten yeni çıkmış siyah lider Nelson Mandela ilk defa Davos’ta buluştular. Bu buluşma Güney Afrika’daki değişimin habercisiydi. Şimon Peres ile Yaser Arafat ilk defa aynı karede Davos’ta yer aldılar. İsrail’in Gazze ve Eriha’dan asker çekmesi konusu orada konuşuldu. Geçen yıl Davos’ta çekilen bir fotoğrafta ise Kıbrıs Rum lider Anastasiades ve Türk lider Akıncı vardı. Orada başlayan süreç hala devam ediyor.
Böylesi liderleri 11 bin nüfuslu kasabada buluşturarak, WEF’in popularitesini ve tabii ki gelirlerini artırmak kurucusu Klaus Schwab’ın ticari zekasının örneğidir.
Somut ne çıkar?
Bu yıl ne olur? Yine birbirine benzer ekonomik değerlendirmeler yapılır. Schwab “Mevcut düşük büyüme hızı dünyanın artan sorunlarını çözmeye yetmeyecek” diyor. Görünen o ki, benzer açıklamalar sıkça yapılacak. Düşük büyümenin felakete yol açabileceği vurgulanacak. Ülkeler büyümeyi hızlandırmaya davet edilecek. Ama “Somut ne olacak?” derseniz Trump’ın başkanlığa gelişine birkaç gün kala “Çin ve ABD’liler arasında WEF koridorlarında ya da Davos otellerinde yapılacak görüşmeler olur” derim.
Komünist Çin küreselleşmeye liderlik yapıyor!
Bundan çok değil 3 - 5 sene önce “ABD küreselleşme karşıtı, Çin ise küreselleşmeden yana tavır koyacak” deseler inanır mıydınız? İşte bu yıl Davos’taki manzara aşağı yukarı bu. Küreselleşmenin mabedi sayılan Davos’ta bu yılın yıldızı Çin Devlet Başkanı Xi Jinping olacak. İlk defa bir Çin lideri 47 yıldır yapılan Dünya Ekonomik Forumu toplantılarına katılıyor. Jinping Davos’ta “Savaş ve yoksulluğu değil, küreselleşmeyi destekleyeceğini” söylüyor. Çin Halk Cumhuriyeti kapitalizmin kalesi Amerika’ya popülist yaklaşımların savaş ve yoksulluk yaratacağı uyarısı yapacak.
Devir değişti. Trump’ın Çin ve Meksika gibi ülkelere karşı uygulayacağını söylediği gümrük vergisi iş dünyasını ürkütmüşe benziyor.
Oysa ABD hep serbest ticaretin, Çin ise korumacılığın ve örtülü desteklerin ülkesi olarak ün yapmıştı. Çinliler ekonomide küreselleşemeyi desteklemek için Davos’a giderken, Amerikalılar ortada görünmüyorlar. Bu değişim önümüzdeki dönemin geçmişte alıştığımızdan farklı ve zor geçeceğini gösteriyor.
Davos’ta Türkler
Davos’taki Türkler deyince hemen akla Enka Onursal Başkanı Şarık Tara gelir. Dünya Ekonomik Forumu (WEF) kurucusu Schwab ile yakın bir dostluğu olan Tara, 1971 yılında daha Avrupa Yönetim Forumu adı altında küçük bir organizasyon olarak başladığı günlerde katıldı. WEF’in bugünlere gelmesinde de katkısı oldu. Tara bir röportajında “Davos’un bize öğrettiği en önemli şey ‘to be international’ yani uluslararası olmak” der.
İş dünyasında Tara gibi “uluslararası olma” vizyonu güçlü isimlerden Nejat Eczacıbaşı da Davos’la özdeşleşen isimlerdendi. Markalarının değerini sadece içeride değil küresel ölçekte de yükseltmeyi hedefleyen Doğuş Grubu, 2008’de WEF’e stratejik ortak olarak bir ilki gerçekleştirdi. Başta Ferit Şahenk olmak üzere geniş üst düzey yönetici kadrosuyla toplantılara katılmaya başladı. Davos, Doğuş gibi küresel oyuncu olma vizyonu taşıyan şirketlerin uğramadan geçmediği bir yer oldu.