Türkiyenin ABye tam üyelik yolculuğunda, Avrupa kamuoyunun desteğini almak için bir eylem planı var mı?Türkiyenin AB üyesi yeni 10 ülke ile Ankara Anlaşmasını yenileyeceği ve bu yolla Güney Kıbrısı da tanıyacağı yorumlarına katılıyorlar mı?Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ömer Sabancı ve Genel Sekreteri Haluk Tükel ile, "patronlar kulübünün" bir klasiği olarak niteleyebileceğim "simitli kahvaltıda" bir aradaydık.Milliyet ekonomi ekibi sordu, TÜSİAD yanıtladı.Kahvaltının önemli konusu 17 Aralık ve ekonomi; belki de 18 Aralık ve sonrası demek daha doğru olur.AB sürecinin kırılgan noktası; Güney Kıbrıs ile Türkiye arasındaki diplomatik tanıma süreci.Bu konuda geçtiğimiz günlerde Türkiyeyi ziyaret eden Avrupa Parlamentosundan (AP) en üst düzeyde üç başkan, "Hollandanın taslağında yer alan 25 ülke ile imzalanacak Ankara Anlaşması şartı, Türkiyenin Güney Kıbrısı dolaylı olarak tanıması anlamına gelir" yorumları yapmışlardı.TÜSİADın Kıbrıs meselesinde "çözümden" yana tutumu biliniyor. Bu nedenle de olsa gerek, 17 Aralıkta bir kriz öngörmüyor.Tükel, Türkiyenin yenilenen Gümrük Birliği anlaşmasıyla, Güney Kıbrısı ekonomik anlamda tanıyacağını, siyasi rezervinin saklı olduğunu söylüyor.Hükümetin Güney Kıbrıs meselesinde "kapı aralığında pazarlık" yaptığı yönündeki eleştirilere, en somut yanıt ise Dışişleri Bakanı Abdullah Gülden geldi.Gülün yeni taslak ile ilgili "Çok büyük sıkıntılar var" sözü, hükümetin bir sürpriz ile karşılaştığı izlenimini veriyor. Patronlar kulübüne giderken, Avrupa Birliğine (AB) kilitlenmiştim... Özel sektör, AB müzakere sürecine nasıl hazırlanıyor, hükümete ne öneriyor? Sabancı, TÜSİADın "müzakere kurumlarını ve yapısını" ele alan bir rapor hazırladığını söylüyor. 17 Aralık günü İstanbulda yapılacak TÜSİAD toplantısında son şeklini verecekleri raporu, ay sonuna doğru hükümete sunacaklar.Raporun içeriği hakkında da bilgi veren Sabancı, sivil toplum kuruluşlarının (STK) sürdürdüğü ABye dönük lobi çalışmalarına da bir rol biçiyor:"Hangi STK hangi konularda çalışmalı, hangi STK hangi ülkelerde yoğunlaşmalı gibi bir görev bölüşümü önereceğiz. Ekonomi, dış politika, hukuk veya sektör sektör uzmanlıklara sahip STKlar bulunuyor. Bu kuruluşlarda yer alan uzmanlardan yararlanmak gerekir."Yaklaşık 300 STKnın (ki bunların çoğunun sivil niteliği tartışılır) oluşturduğu "Türkiye Platformunu" anımsayarak, "nitelik belirlemesini" istiyorum. "Doğru kişiler ve kapasiteli kurumlar" kavramını öne çıkartıyor. STKlara "uzman" görevi Siyasi kulisleri çok heyecanlandıran bir soru: Baş müzakereci kim olacak?Aynı soruyu, geçtiğimiz eylül başında Fenerbahçe Marinadan dünya turuna çıkarken Rahmi Koç, "Müzakere uzmanlık ister; uluslararası hukuk, ekonomi gibi konuları yürütebilecek birisi buraya gelmeli" sözleriyle yanıtlamıştı.Sabancı ise dünkü kahvaltıda kendisine yönelttiğim bu soruya, "uzmanlık" yönünden çok "siyasi" bir vurgu yaptı:"Siyasi iradenin back up (arkasında duracağı) edeceği birisi olmalı."Siyasi kulislerde bu cümle, "TÜSİAD; kimi çevrelerce baş müzakereci adayı olarak takdim edilen CHP milletvekili Kemal Dervişi işaret etmedi" diye yankılanacaktır.Görünen o ki; TÜSİADın gönlünde yatan baş müzakereci, AKPnin içinden güçlü bir isim.Beklentilere parelel bir tercih sonucu, "baş müzakereci" konumunda; Başbakan Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Gül veya Devlet Bakanı Mehmet Aydının ismi geçiyor. 17 Aralıka geri sayım başlamışken; hükümetin olduğu kadar, AKPnin içinde de önemli bir pozisyon tutacak "baş müzakerecinin" adının halen anılmaması manalı değil mi? syilmaz@milliyet.com.tr Baş müzakereci