Davutoğlu, hükümetin dış politika stratejisinin omurgasını oluşturan "özgürlük-güvenlik dengesi" tezini açıyor."Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı'nın (TİKA) 23 ülkede ofisi var. Gönderdiğimiz yardımların tutarı 1.3 milyar dolara ulaştı. Afrika'da Fransa'nın açtığı büyükelçilik sayısı 50 olurken, biz 10 ülkede vardık, bu sayı artıyor" sözleriyle küresel aktörlük üzerinde duruyor. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın dış politika Başdanışmanı ve Büyükelçi Prof. Ahmet Davutoğlu'na Katar yolunda "Türkiye Körfez'de ne arıyor?" diye soruyorum. Davutoğlu, "Özgürlük ve demokratik açılımlarımızda yüksek standartlar taşırken, teröre sıfır tolerans gösterdiğimize başta ABD, yakın komşularımız, bölgemiz ve AB'yi ikna ettik" diyor.11 Eylül'den sonra Batı'da özgürlük alanları daralırken, Türkiye'nin AB'ye uyum yasaları çerçevesinde demokratikleşme sürecine yoğunlaştığını vurguluyor.Davutoğlu en kritik soruyu soruyor:"Önümüzdeki 5 yılda Türkiye'nin kaç ülkeyle savaşma ihtimali var?"Senaryo yazmak gerekiyor, yanıt veremiyorum.Geçmiş hükümetler döneminde Yunanistan, Suriye, Bulgaristan gibi ülkelerle yaşanılan "güvenlik" krizlerini hatırlatıyor. Savaş ihtimali yok! Jeo-stratejik harita çizen Davutoğlu, "Avrasya, Çin, Hindistan, Rusya, AB; Türkiye bunlardan hangisine yakın olursa küresel aktör o blok olacaktır" diyor.Özellikle Körfez ülkelerinin altını çizen Davutoğlu, "enerjisi çok, nüfusu az" olan Avrasya ve Ortadoğu'nun enerji kaynaklarının jeopolitik önem taşıdığını vurguluyor.Katar'ı örnek göstermek istiyorum. Nüfusu 1 milyon kadar. 250 bini yerli halk, diğerleri bu ülkeye çalışmak için gelenler. Dünyanın üçüncü büyük doğalgaz rezervine sahip. Birinci Rusya, ikinci İran, üçüncü Katar. Bu sıralamada İran'ın yeri çok sağlam durmuyor. Çünkü Katar'ın doğalgaz rezervinin bulunduğu alan, İran ile aynı damarın uzantısı. İran politik ve ekonomik nedenlerle rezervlerine ulaşmakta geciktikçe, Katar'ın payı artıyor. Enerji çok, nüfus az Cumhurbaşkanı Gül, Katar'dan 2010 yılından sonra devreye girecek sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) yatırımları için söz alıyor.Kayda girmekte yarar var.Gül Doha'da Katar basınıyla bir toplantı yapıyor. Kendisine "Su ile petrolü barter yapar mısınız?" diye bir soru soruluyor. Gül,"Su kaynaklarımız fazla değil" yanıtını veriyor.Demek ki, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'in ürettiği, "Türkiye'nin suyu, Körfez'in petrolü, İsrail'in aklı" formülü eskimiş.2005 yılından itibaren Katar'da yeni bir süreç başlattıklarını söyleyen Davutoğlu, "resmi gezinin" arka planına vurgu yapıyor:"2005 yılında Erdoğan ile Katar'a yaptığımız gezi sırasında 100 milyon dolar seviyelerinde olan ticaret hacmi, 700 milyon dolara, müteahhitlik anlaşmaları ise 2.5 milyar dolara ulaştı." Asıl soruya gelelim: Batı'dan gelen finansal kriz tehdidini, Ortadoğu'nun petrodolarıyla bertaraf edebilecek miyiz? Cumhurbaşkanı Enerji Danışmanı Doç. Dr. Volkan Ediger'in "Önümüzdeki 50 yıl doğalgaz dönemi" saptaması, Körfez'in zengin doğalgaz kaynaklarına yönelmemizin önemini ortaya koyuyor. Bu dönemde enerji çevresi, borularla taşınması büyük maliyetler içeren uzak bölgelerdeki LNG'nin aktarımındaki maliyetleri düşürecek teknolojileri tartışıyor. syilmaz@milliyet.com.tr Körfez, suyu soruyor