Bayram öncesiydi, Star gazetesi ve Kanal 24’ün yüzde 50 hissesini satın alarak medya sektörüne giren Sembol İnşaat’ın patronu Fettah Tamince ile Antalya uçağında karşılaştım.
Rixos otelleriyle ünlenen Tamince ile ilk kez kapsamlı bir sohbet imkânı doğmuştu.
Şu sözlerini kayda geçirmek gerektiğini düşünüyorum:Torunlarımıza bırakacağımız en önemli mirasımız demokratik bir Türkiye olacaktır. Hepimiz bunun için çalışmalıyız.
Dubai’de, Moskova’da, Astana’da, Dubrovnik’te yatırımları olan işadamının uluslararası deneyimlerini dikkate aldığımda, bu sözlerin anlamı daha da güçleniyor. Aynı günlerde, elimin altında Rus yazar Boris Kagarlitski’nin “Bugünkü Rusya: Neoliberalizm, Otokrasi ve Restorasyon” başlıklı kitabı duruyordu.
Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin’in, özelleştirme yoluyla servet edinen “oligarklar”a karşı açtığı savaşı vurgulayan kitap, hem kapitalist hem de bürokratik olan “Asyatik” otoriterliğin hüküm sürdüğü bir ülkeyi anlatıyor.
Türkiye’nin demokrasi geleneği ile Rusya’nın içinden geçtiği süreç arasında bir paralellik kurmak istemem, ancak şunu da belirtmek gerekebilir: Ankara, AB’ye üyelik sürecindeki Türkiye’nin Rusya üzerinden eleştirilmesinin yol açacağı siyasi sonuçları hak etmediğini göstermeli.
Türkiye’yi uyaran bir yazı
Dün Blomberg’in geçtiği bir “yorum”, endişelerimde haksız da sayılmadığımı bir kez daha ortaya koyuyor. Bloomberg’in “Türkiye, Aydın Doğan’a kesilen vergi cezası aynı zina yasasında olduğu gibi iptal edilmeli” başlığıyla verdiği haberde şu cümleler yer alıyor:
“Türkiye’nin Rubert Murdoch’u (Fox TV’nin sahibi News Corp.’un sahibi. -S.Y.) olarak bilinen Aydın Doğan’a kesilen ceza Putin’in kendisine muhalif Rus işadamı Mihail Hodorovski’ye kestiği 3.4 milyar dolarlık vergi cezasını andırıyor... Akil Adamlar geçtiğimiz haftalarda yayımladıkları bir raporda AB ile Türkiye arasında daha sıkı bir yakınlaşma ve Türk demokrasisinin geliştirilmesi çağrısında bulundular. Gazete sahiplerine saldırmak ve gazetecilerin gözünü korkutmak olacak iş değil.”
Botaş, Gazprom’u örnek alır mı?
Putin’in son 10 yıldır sürdürdüğü medya operasyonunun “aktörü”, enerji devi Gazprom olmuştu. Gazprom’daki devlet hisseleri artırılmış, muhalif medya patronlarının etkin yayınları Gazprom Media şirketine geçmişti.
İlgi duyanlar, sözünü ettiğim kitaptan bu gelişmelerin ayrıntılarını okuyabilirler. Ben yalnızca medyasını Putin yandaşlarına kaptıran “iki oligark”ın sonunu belirtmekle yetineceğim.
Boris Berezovski 2000 yılında ülkeyi terk etti, “Platon Yelenin” adıyla İngiltere’de sürgün hayatı yaşıyor. İşadamının aktiflerini Kremlin’e sadakatini ispatlama gayreti içinde olan en küçük ortağı Roman Abromoviç satın aldı. Berezovski’nin perde arkasında idare ettiği ileri sürülen Kommersant medya grubunu Gazprom’a bağlı şirketlerin başında olan Usmanov’un gerçek değerinin üzerinde bir bedelle alması, “siyasi” gerekçelere bağlandı.
Berezovski’nin muhalif yayını Nezavisimaya Gazeta, Ekonomik Gelişim ve Ticaret Bakan Yardımcısı Konsantin Remçukov tarafından satın alındı. Tel Aviv’e kaçan Vladimir Gusinski’nin medya şirketi Medi-Most’un televizyon kanalı NTV Gazprom Media’ya geçti.
Putin’in Gazprom Media’nın doğumuna yaptığı ebelik, Botaş’a da esinti kaynağı olabilir mi?
Botaş’ın, Rusya’dan destek sözü alınan Sabah-ATV’nin sahibi Çalık Grubu’nun Samsun-Ceyhan Petrol Boru Hattı Projesi’ne ortak olabileceği konuşuluyor.