CHP’de ortaya çıkan parti içi kutuplaşma, eğer kendisine ideolojik bir zemin bulmasaydı, toplumun farklı kesimleri tarafından bu kadar ilgiyle takip edilmezdi.
İnsan hakları ve özgürlüklerin gelişmesinden, ekonomi ve demokrasi alanına kadar acil çözüm bekleyen sorunları, iktidar partisinin tek başına çözmesini kimse beklemiyor. Temel sorunlar geniş bir toplusal mutabakatla aşılabilir.
Dün sohbet ettiğim BJK eski yöneticilerinden ve işadamı Fikret Orman’ın bir saptamasını burada yinelemek istiyorum:
“Toplumun CHP’ye, Baykal’dan, Kılıçdaroğlu’ndan daha çok ihtiyacı var.”
Fikret Orman’ın yorumu
Orman, halkın siyasetçilerin ideallerini desteklediklerini belirterek, CHP’deki zorunlu dönüşüme dikkat çekiyor:
“Atatürk’ün ideali “Bağımsız Cumhuriyet“ oldu. Menderes, “Söz Milletin“ sloganı ile demokrasi idealini benimsetti. Demirel “Büyük Türkiye“ vizyonu ortaya koydu. Özal, Türkiye’yi Avrupa’ya açtı. Bugün Türkiye’de ideali olan iki parti var; birisi AK Parti, diğeri de BDP. CHP’nin önünde bir ideal belirdi: Demokratik ve laik bir cumhuriyet. Toplumu bu ideali başaracağına ikna etmesi gerekir.”
Orman, “AK Parti, 400-500 bin kişiyi konut sahibi yaptı, emekliler Ziraat Bankası kuyruğunda ölmüyor, herkes eczaneden ilacını alıyor, enflasyon düştü... CHP’nin yeni bir kadro ile halkı ikna etmesi gerekiyor” saptamasını yapıyor. Örneği de hiç kimsenin şaşırmayacağı bir isim üzerinden veriyor: CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin.
“Gürsel Tekin yeni bir isimdi ve destek buldu.”
Kılıçdaroğlu ile ilgili de aynı saptamayı yapmak mümkün. Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı, Kurultay sonrasında CHP’ye verilen desteğin yüzde 30’ların üzerine çıkmasına yol açmıştı.
Derviş’i neden gönderdi?
CHP’de bugün ortaya çıkan “kutuplaşmanın“ bana göre ilk olarak, dönemin CHP milletvekili Kemal Derviş’e gösterilen tepki ile patlamıştı.
CHP’ye el üstünde davet edilen Derviş, neredeyse kaydırakla partiden uzaklaştırılmıştı. Derviş, uluslararası kamuoyunda saygınlığı olan bir kuruma, BM Kalkınma Fonu Başkanlığı’na seçilince, bu gidiş çok da göze batmadı.
Derviş’in CHP hüsranı, dönemin CHP Genel Başkanı Baykal’ın kutlama mesajları arasında kaybolup gitti. Ancak hatırlatmak isterim ki Derviş, CHP’den BM’ye transfer olmamış adeta Türkiye’den kaçmıştı!
Zira Derviş’in 15 Temmuz 2004 günü bu köşede çıkan “Türbanı başörtüsüne tercih ederim“ sözleri, CHP’de bomba etkisi yaratmıştı. CHP’nin iki genel başkan yardımcısı ve bazı MYK üyeleri Derviş’in türbana geçit veren sözleri üzerine kazan kaldırıp, istifasını sağlamak üzere imza kampanyaları bile düzenlemişlerdi.
Partili iktidar ister
Gelelim bugüne...
2009 yerel seçimleri öncesinde, CHP’de en çok tartışılan manzara şuydu:
CHP lideri Baykal, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Kılıçdaroğlu ve İl Başkanı Tekin’in hazır bulunduğu Sultangazi’deki parti toplantısında, çarşafa parti rozeti taktı.
Baykal nereden geldiğini bile anlamadan ortaya çıkan bir kaset skandalı ile yerinden oldu. Kurultaya gidildi. Kurultaydan Sav birinci adam, Kılıçdaroğlu genel başkan olarak çıktı.
Tekin beklediği genel başkan yardımcılığı görevini zar-zor elde edebildi.
BM’den ayrılıp Türkiye’ye dönen Derviş ile Kılıçdaroğlu yakınlaştı. Kılıçdaroğlu, Çankaya’da verilen Cumhuriyet Bayramı resepsiyonuna kapıyı açtı.
Nihayet Kurultay’dan bugüne kadar Sav’saklanan liderlik sorunu, CHP’yi dizayn etti. Oysa CHP, laik türban tasarımı için modacı aramaya başlamıştı, işe bakın!
Tekin, Olağanüstü Kurultay’da Sav’a karşı açtığı “muhalefet bayrağını“ Kılıçdaroğlu’na teslim etti.
Dün CHP Genel Merkezi, yeni yönetimi tebrik etmek için illerden gelenlerin akınına uğradı. Odası en kalabalık parti yöneticisinin, Kurultay’dan en düşük oyu (814 oy) alan 10 Parti Meclis Üyesi arasında yer alan Tekin’in olması ilginç...
Neticede partililer iktidar istiyor; Kılıçdaroğlu ya da Tekin bahane.