Bu sözler, Rusya Parlamentosu Alt Kanadı’nda (Duma) Rusya Başbakanı Vladimir Putin’in lideri olduğu Birleşik Rusya Partisi milletvekili ve Rusya Siyasi Araştırmalar Enstitüsü Başkanı Prof. Sergey Aleksandroviç Markov’a aittir.
Her iki ülkenin liderleri Rusya ile Türkiye arasındaki ticaret hacminin önümüzdeki 5 yılda, 40 milyar dolardan 100 milyar dolara çıkmasını hedefledi.
Bu hedefe uygun olarak Rusya’nın yapacağı Akkuyu Nükleer Santralı ve Samsun-Çeyhan Boru Hattı ile Mavi Akım 2 projeleri hızlandı. Bu kadar yüksek gelişme potansiyeli olan iki ekonominin; kültürel ve sosyal ilişkilerle beslenmesi için, Türk-Rus Toplumsal Forumu kuruldu. Eşbaşkanlığını Enka’nın kurucusu Şarık Tara’nın yaptığı Forum, geçtiğimiz günlerde 1. Ortak Yönetim Kurulu’nu topladı ve iyi niyet anlaşmasını imzaladı.
Tam da böyle bir günde, yukarıda görüşlerini aktardığım Markov ile sohbet ediyoruz.
Mutedil İslam’ı temsil ediyor
Markov’u, Zaman gazetesinde kaleme aldığı 12 Şubat 2009 tarihli “Yeni dünyada yeni bir Rusya ve yeni bir Türkiye” başlıklı makalesindeki görüşleri ile anımsayalım:
“Mutedil İslam’ı temsil eden Erdoğan, Gül ve Gülen (Fethullah Gülen) bizim için iki açıdan önemli. Öncelikle Türkiye, İslam dünyasının entegrasyonu açısından dış politikada önemli bir rol oynayabilir. Bunlar radikal İslam’ın temsilcilerinden (El-Kaide, Hizbuttahrir, Hizbullah, Hamas) veya işbirlikçi politikacı ve işadamlarından çok farklı bir yerde duruyor. İkinci olarak Erdoğan, Gül ve Gülen’in Batı kurumları ile milli kimlik arasındaki birleştirici düşünceleri Rusya için çok faydalı. Batı Avrupa’da Hıristiyanlık sonrası sekülerleşme tecrübelerine göre bu anlayış, Rusya ve Türkiye açısından çok önemli.”
İslam kaynaklarına hâkim olduğunu söyleyen Markov “Ahlaki ve geleneksel değerlere olan bağlılığımız açısından müttefikiz” yorumunu yapıyor.
Devlet dengeyi kuracak
Markov’un laiklikle ilgili görüşleri, Fethullah Gülen Hareketi’nin bulunduğu yere oldukça yakın:
“AB laik bir toplumdur. Türkiye, Rusya, Amerika’da farklı uygulamalar ortaya çıkıyor; din toplumda önemli bir rol üstleniyor. Elitler, yönetici sınıf dinin görünür olmamasını istiyor. Seçmen ise dinin toplumda daha fazla yer almasından yana. Bu yüzden devlete toplumsal dengeyi gözetme görevi düşüyor.”
Kadın konusuna gelince Markov, “reformist” bir tutum alıyor: “Örtünmek, hicap, tesettür benim açımdan korkunç bir şeydir. Tesettür kadını ikinci sınıf vatandaş yapıyor. Kadının konumunu yükseltmek ve Müslümanlığın bir sentezini yapmak gerekiyor. Din paranın ve günlük hayatın üzerinde olmalı. Örtünme bir önyargı yaratıyor. Bizde de kadınlar 200 yıl önce örtünüyorlardı” görüşlerini öne sürüyor.
Eşleri örtülerini çıkaracak!
Markov, Erdoğan ve Gül’ün eşlerinin bir gün başlarını açabilecekleri öngörüsünde bulunuyor!
Nasıl mı?
“Bizler daha fazla beraber olursak, onlar yine Müslüman kalacaklar ama eşleri örtünmeyecek.”
Hadi hayırlısı... Yetişkin bir ömüre; “başı açık-türbanlı-başı açık” olmak üzere üç aşamayı sığdıracak kadar hızlı bir değişim öngörüyor olması, sosyal bilim açısından oldukça iddialı bir yaklaşım...
Rusya Cumhurbaşkanı Dmitriy Medvedev’e yakın bir isim olan Markov’un görüşlerini, uluslararası görevlerinden bağımsız okumayalım.
Avrupa Konseyi üyesi olan Markov, “Avrupa’da Katolik, Ortodoks inancı yaymak istiyoruz. Eşcinsellere tanınan özgürlük alanı, inançlar için de tanınmalı. Haç taşınmasını bile istemiyorlar” eleştirisini getiriyor.
Markov, Rusya’nın dış politikasını oluşturan önemli ideologlardan birisi olarak, “Türkiye için AB hayal, Rusya ile birlik kurmalı. Bunun, Avrupa ve Asya’yı birbirine bağlayan AB’ye benzeyen bir birlik olması geriyor. Ankara ve Moskova’nın arasına Azerbaycan da dahil olabilir. Siyasi olarak AB içinde olmasa da, maksimum işbirliği öngörülmeli” tezine kuvvetle sarılıyor.
Yeni bir tarih yazılacak
Her iki ülkeden; akademisyenler, din adamları, sanatçılar, işadamları, siyasetçiler ve diplomatlardan oluşan “Forum”, Rus üniversitesi açma fikrini gündemine alıyor. Milli Eğitim kitaplarında ırkçı söylemlerden arındırılmış yeni bir tarih yazımı hedefleniyor.
Soğuk savaş dönemini simgeleyen “Komünistler Moskova’ya” sloganı, müteahhitlerimizin Rusya’ya gitmesiyle çok çabuk aşıldı.
Osmanlı’nın ırkçı bagajından günümüze taşınan “Baltacı Mehmet Paşa ile Çar I. Petro’nun eşi Katerina’nın aşkı” uydurmasından, Prut Savaşı’nın gerçeklerine ya da Ermeni tehcirine kadar varılır. Belki de Türklerin Orta Asya’dan göç haritasına açılır ve Ergenekon Vadisi’nden başlanır yeni tarih yazımına..