Serpil Yılmaz

Serpil Yılmaz

syilmaz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Erbil
Federe Irak Kürt Bölgesi’nin başkenti Erbil’e yaptığımız gezi kapsamında makamında ziyaret ettiğimiz Başbakan Behrem Salih, PKK’nın sürekli ateşkes ilanını sağlamaya yönelik hükümetler düzeyinde sürdürülen, “çoklu” kritik görüşmelere ışık tutacak açıklamalarda bulundu.
Erbil’de Kürt politikacıların ifadeyse “İlk kez bir sanat etkinliği” düzenleyen Pet Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güntekin Köksal ve bir grup meslektaşımla bizi karşılayan Salih, “Başta Türkiye olmak üzere komşularımızla sınırlarımızda barışın tesis edilmesi ve bu sorunun ortadan kaldırılması konusunda çalışmalar yapıyoruz. Kandil bizim için de büyük bir sorun. Bu konuda anlaşmaya imkân verecek mantıklı çözümler arıyoruz” dedi.
Biz Salih’ten “silahların susması” formülünü öğrenmeye çalışırken, Federal Irak Hükümetinin Savunma Bakanı Abdülkadir El Ubeydi, Ankara’da Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ü ziyaret ediyor; 26 Eylül günü Irak Kürt Bölge Yönetimi Başkanı Mesut Barzani ile Erbil’de görüşen İçişleri Bakanı Beşir Atalay ise Van’da emniyet güçleri ile Yüksekova’da incelemelerde bulunuyordu.
Erbil hükümetinden önce Bağdat merkezli Irak hükümetinin Başbakan Yardımcılığı makamında oturan Salih ile bölge diplomasisinin üst seviyelere tırmandığı bir günde yaptığımız görüşmeden şu başlıkları aktarmak istiyorum:

Kürt liderlerden kesin çözüm almak
Kandil Dağları konusu şu anda en tepedeki problemlerimiz arasında. Bugün Barzani ya da Talabani (Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani), hangi Kürt lidere bu konuyu görüşmek için giderseniz gidin kesin bir çözümü hemen alamazsınız. Saddam Hüseyin’in ordusunun kimyasal silahları da dahil, hiçbir silahlı güç Kandil’i kontrol altına alamadı. Kandil’deki yapılanma 20 yıldır var. Basına detay veremem ancak şunu söyleyebilirim: Başta Türkiye olmak üzere tüm diğer komşularımızla sınırlarımızda barışın tesis edilmesi ve bu sorunun ortadan kaldırılması konusunda çalışmalar yapıyoruz. Kandil bizim için de büyük bir sorun. Bu konuda anlaşılabilir nitelikle ve mantıklı çözümler arıyoruz ancak sorunun Türkiye açısından gerçek çözümü, Türkiye’nin dışında değil içinde çözülecek bir konudur. Biz şiddetin son bulmasını istiyoruz. Şiddet, sorunların çözümü için bir araç değildir. Şiddet, konunun parçası olan tüm tarafların, sivil insanlarının ölümü demektir.

Türkiye bizim için harika bir model
Dış yatırımların bölgemize gelmesi gerçek bir değişiklikse, bu sadece petrol ve doğal gaz için değildir. Birçok Türk firması burada çalışıyorlar. Petrol, inşaat ve ticaret ile tüm sektörlerde varlar. Türkiye bu açıdan bizim için başarılı ve harika bir modeldir. Türkiye’yle birlikte çalışmalıyız. Kürdistan’da Türkler çalışıyor ve çalışmalıdırlar da. Türk şirketlerinin, Kürdistan’daki ticari faaliyetlerinin yanı sıra Irak’ın geri kalanı için de yaptıkları çalışmaları memnuniyetle izliyoruz.

Kürdistan Türk firmalarıyla ilerledi
İlk kez 1991’de Türkiye’de bulunmuştum. Önce Diyarbakır’a gelmiş, oradan İstanbul’a gelmiştim. Turgut Özal Başbakan’dı, Kenan Evren Cumhurbaşkanıydı. Ya da Süleyman Bey o dönemde Başbakan olabilir tam hatırlamıyorum. (Aynı tarihte Demirel başbakandı. S.Y) Ne zaman Türkiye’ye gitsem temelden değişiklikler yapıldığını gördüm. Politika 20 yıl önce de böyleydi, Türkiye her zaman değişiyordu. Biz de Türkiye’deki bu değişimi devam ettirmeliyiz. Bugün Türk firmalarıyla yaptığımız ortaklıklar sayesinde Kürdistan bu kadar ilerleyebildi. Gelişmemizde Türk firmalarının katkıları çok büyük. Artık kimse Kürtlerle, Türkler arasında yeni tesis edilen bu iyi ilişkiyi manipüle edemez. Bizler aynı bütünün parçasıyız ve ben ortak geleceğimizi düşününce çok mutlu oluyorum.

TSK, Kürtlere karşı değil
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kürtlere gerçekten karşı olmadığını düşünüyorum. Türkiye’de ordu ve siyasetin Kürtlere karşı politikalarında farklılıklar taşıdığının farkındayım. Biz Türkiye’yi bir ülke olarak tanıyıp, bu nispette ilişkiler kuruyoruz. Türk ordusu, Türk milletinin ulusal ordusudur ve Türkiye’nin çıkarlarını güder. Dolayısıyla TSK’nın, PKK’yla mücadelesi bence politikaları belirleyen tek gerçek unsur. Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Davutoğlu bu konuya bakış açısını kökten değiştirdi. Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Erbil ziyareti ilişkilerimizdeki kırılma noktasıydı. Sayın Bakanın ziyareti esnasında, burada Türk, Kürt ve Irak bayrakları birlikte dalgalandı. (Barzani’nin haziranda yaptığı Ankara ziyaretinde ise yalnızca Türk bayrağının yer alması dikkat çekmişti. S.Y.)

Tarihte Kürt-Türk düşmanlığı yok
Tarihte Kürtler ve Türkler arasında bir düşmanlık olduğu yazılı değildir. Osmanlı tarihinde de bir çatışma yoktur. Kültür ve dinimiz birbirine çok benzer niteliktedir. PKK konusunda ise duruşumuz belli. İlk önemli nokta: Sorunun çözümü hükümetler arası diyalogla mümkündür. Bu noktada Türkiye’nin içişlerimize ya da topraklarımıza büyük ölçekli müdahalesini istemiyoruz. İkinci nokta ise; kendi topraklarımızdan komşularımıza hiçbir koşulda tehlike oluşturmak istemiyoruz. Bu özellikle Türkiye için geçerli. Türkiye’nin PKK sorunu var, evet; ancak bizim de PKK sorunumuz var. PKK operasyonlarını bizim topraklarımızdan başlatıyor. Benzeri İran için de geçerli. Barış için de yaşamak istiyoruz. PKK kimin sorunudur diye sorarsanız, cevabım “Bizim de sorunumuzdur” olacaktır.

PKK, askeri yöntemlerle çözülemez
Türkiye’nin tek taraflı askeri operasyonları durdurmasını istiyoruz. Türkiye bu sorunu askeri çözümlerle asla çözemez. Diğer uluslar da askeri çözümlerle bu konuyu çözemezler. Bizler burada ortak tavır ve tutum için hazır bekleyen bir grubuz ve siyasi-diğer alternatif çözümleri ayarlamak için bekliyoruz. Bu konuda Türkiye, ABD ve Irak’la işbirliği yapmak istiyoruz. ‘Hükümetten hükümete politikalar’ olarak adlandırılan bu tercihi şu anda gerçekleştiriyoruz. Şu anda Türkiye’de var olan demokratikleşme havasından son derece etkilenmiş durumdayız. Özellikle askeri çözümlerle sonuca varılamayan PKK sorununun çözümü için, büyük yarar sağlar. Türk hükümeti ve parlamentosu bu atmosfer içinde sorunu kendi toprakları içinde, sosyal demokrat yaklaşımlarla çözebilir. Türkiye’de haklarını talep eden genç erkek ve kadınların hakları verilebilir.

Kürt-Türk milliyetçileri aynı tarafta
Türkiye PKK sorunun çözümü için demokratik kurumlarını harekete geçirmiş durumda ve bizler burada herhangi bir yardım için her zaman hazırız. “Şiddet dönemi sona erdi” denilebilir ancak biz sorunun çözümünde; diyalog, demokrasi, insan haklarına saygı ve Kürtlerin haklarına saygı gösterilmesi konusunda net görüşe sahibiz. Bizler Türklerin arkadaşıyız, kardeşiyiz, komşusuyuz ve sorunun çözümü ortada. Ben nasıl ki Kandil’e peşmergeler göndererek bu hakları alamazsam, Türkler de tüm o muhteşem ordu gücüne rağmen bu sorunu askeri anlamda çözemezler, çözemediler. Akıllı olmalıyız. Kürdistan, Irak, ABD ve Türkiye arasındaki işbirliği ile çözülebilir. Şu anda yaptığımız da bu. Türkiye, Irak ve ABD ile birlikte Kandil sorunun çözümü için ciddi çalışmalar yürütüyoruz. Kürt ve Türk aşırı milliyetçileri aynı taraftalar ve aynı amaca hizmet ediyorlar. Sanılanın aksine buradaki en iyi okul Türk okulları. Kürtler Türk dizilerini hayranlıkla izliyor, müziklerini severek dinliyor.

İkili ticaret 20 milyar doları bulabilir
Türkiye’yle Irak arasındaki ticaretin çoğu Kürdistan’da gerçekleşiyor. İkili ticaret hacmi 7-8 milyar doları buldu. Bu rakamı 20 milyar dolar ve hatta daha fazlasına da çıkarabiliriz. İşte bu Türkiye’deki Kürt sorunun yarısının çözümü demektir. Çünkü bu denli bir ticaret, başta Diyarbakır olmak üzere bölgenin büyük bölümünde ekonomik bir refah ve kalkınma sağlayacaktır. Türkiye’deki üniversitelerin de Süleymaniye’ye gelmelerini ve kampüsler kurmalarını istiyoruz.
(Erbil’de Bilkent, BLİS Üniversitesi’ni; Fethullah Gülen Hareketi ise bölgedeki 18 ortaöğrenim kurumunun yanında, Işık Üniversitesi’ni kurdu. Salih’in, Talabani’nin lideri olduğu Süleymaniye merkezli Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) Başkan Yardımcısı da olduğunu da düşürsek, bu talep yerel bir davet olarak da yorumlanabilir. S.Y)
İki ülke arasında kültürel aktiviteyi artırmalıyız.

Haberin Devamı

“Sınırlarımızda barışı tesis etmeye çalışıyoruz”

Irak ve Türk halkları arasındaki tarihsel köklere gönderme yapan Behrem Salih’in “Büyük bir aileyiz” derken, bölgede “Yunan, Kürt, Türk” tanımı ile geniş bir Akdeniz mozaiğine vurgu yapması ilgimizi çekiyor.