Serpil Yılmaz

Serpil Yılmaz

syilmaz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bakü
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Bakü’ye ayağını bastığı saatlerde, Türk kamuoyunun son günlerde Aliyev ailesinden sonra belki de en çok tanıdığı Azerbaycanlı olan milletvekili Ganire Paşeyeva yanımıza geliyor.
Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan’la aynı uçaktan inen gazetecilerin yazdığı, Ermenistan sınır kapısının açılmasına ilişkin belirlendiği iddia edilen “yol haritası” haberlerine tepki gösteriyor.

Bir ay sonra mektup
Paşeyeva, geçtiğimiz hafta Türkiye’de olduğu süre içinde çıktığı birden fazla TV kanalında yaptığı açıklamaları hedef alan Erdoğan’ın, “Fitne-fesat sokuyorlar” sözlerine çok alınmış. Paşeyeva’nın noktasız, virgülsüz sürdürdüğü konuşmasında öfke dozu yükseliyor:
“Azerbaycan’da fitne-fesat çok kötü bir kelimedir. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in Brüksel’de söylediklerine yanıt verilseydi. Aliyev ‘Sadece cevap istiyoruz: Karabağ yol haritasında  yer alıyor mu?’ diye sordu. Biz bu sorunun cevabını alamadık. Türkiye’nin iç meselelerinin içine girmem, milletimin hassasiyetini anlattım. Başbakan Erdoğan davul zurna çaldığımızı söylüyor. 4 kadın milletvekiline bu ifadelerin kullanılmasını, değil bir Başbakan’a, bir erkeğe bile yakıştırmam.”
O akşam elbette merak ediyoruz: Acaba Paşeyeva, Erdoğan’ın dünkü Azerbaycan Millet Meclis’indeki konuşmasını izleyecek miydi?
“Gideceğim ve alkışlayacağım. Alkışım protesto niteliğinde olacak. Bir ay susacağım. Ondan sonra Erdoğan’a açık mektup yazacağım” diye de ekliyor.
Azerbaycan milletvekili ve 37 kitabın yazarı Sabir Rüstemhanlı’nın verdiği yemek davetine gelen, Paşeyeva, Azeri lehçesiyle söyleyecek olursak “Meseleyi düz koymamıza” fırsat da vermiyor.
Yeni Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “Stratejik Derinlik” kitabında da değindiği gibi, “Komşularla sıfır sorun ve aktif dış politika” formülünün, Kafkasya’da ve Azerbaycan-Ermenistan denkleminde açılıma muhtaç olduğunu görüyoruz.
Avrasya Gazeteciler Derneği ile gittiğimiz Bakü’de çok sayıda aydın, gazeteci ve siyasetçiyle yaptığımız görüşmelerde “Türkiye-Azerbaycan Birliği” talebi sıkça dile getiriliyor. Ermenistan’ın işgali altındaki 
Dağlık Karabağ’a gelince:
Azerbaycan’ın aydın yüzünü temsil eden Yazarlar Birliği Başkanı Anar Rzayev de dahil olmak üzere “Ermenistan’ın soykırım ve toprak idealinden asla vazgeçmeyeceği” vurgusu yapılıyor, Bakü’de dile getirilen “Karabağ’da savaştan başka çözüm yok” sözleri, yokuş yıkarı çıkan arabanın egzoz gürültüsü olabilir mi?

Konsolos zulmü
Bakü’deki programımı yarım bırakıp, Ankara’ya giderken THY uçağında bu satırları yazıyorum.
Dün akşam Ankara’da Ekonomi Muhabirleri Derneği’nin köşe yazısı dalında belirlediği “Altın Kalem” ödülünü almak için yoldayım.
“Tuzla’yı Çin yapmak istiyorlar” başlıklı yazım ödüle değer bulunmuş. Garip rastlantıya bakın ki, bana ödül getiren yazıda, Tuzla Tersanesi’nde işçi ölümlerine yol açan iş kazalarını önlemekte yeteri kadar sorumlu davranmadıkları için eleştirdiğim Gemi İnşa Sanayicileri Derneği yöneticileri bana Bakü’deyken ulaşıyorlar.
Sanayiciler, Hamburg Türkiye Konsolosu Bülent Gökay’ı ziyaret etmek için gittikleri konsolosluk binasının girişinde, “suçlu” gibi küçük bir odaya alınıp arandıklarını ve cep telefonlarına el konulduğunu anlatıyorlar.
Bu ironi, “Kafkasya’da dostluklar tarih bilinci ve vicdanla tartılıyor” diye tamamlamak üzere olduğum yazımı, “Kriz anında kim sizin yanınızdaysa dostunuz odur; yolunuza çıkan taşlara takılıp düşmeyin” diye bitirmem için yaşanmış olabilir mi?