Finansinvest Genel Müdürü Zafer Onat'a "Neden?" diye sordum.Ekonomik ve siyasal risklerin oluştuğu bir dönemde Finansinvest dolar kuru, büyüme, enflasyon, cari açık gibi veriler dahil olmak üzere makroekonomik projeksiyonlarını açıklayarak kendini bağlıyor.Bir vurgu yapalım: İç piyasalarda belirsizlik algılamasının yüksek olmasından dolayı tasarruf araçları çeşitlenmiyor; döviz, mevduat, gayrimenkul saç ayağı kuruluyor.Tasarruf sahibini kışkırtarak yeni finansal enstrümanlara doğru yolculuk başlatmak, yatırım bankacılığı ile daha çok müşteriyi tanıştırmak gereği, çekmecelerdeki "senaryoları" paylaşılır hale getiriyor. Finansinvest pek de alışık olmadığımız bir tutum belirledi ve hazırladıkları 2007-2012 yılları arasını öngören "5 yıllık tahmin" raporunu medyaya sundu. Bir diğer vurgu da "yabancıların iş görme yöntemleri" üzerine:Yabancı finans çevreleri, güncelleşebilir, revize edilebilir anlamlar içeren raporlar olmadan hareket etmiyorlar.Finans kesiminde ağırlığı artan yabancı yatırımcılar kendilerini "iş görme yöntemlerinde de" fark edilir kılıyorlar.Yabancı ve yabancı ortaklı bankaların kredilerdeki pazar payı yüzde 59'a, mevduat payı da yüzde 49'a yükseldi. Özelleştirilecek kamu bankaları ile bu oranların büyümesi bekleniyor.Bankacılık sektörü dinamiklerine bakarsak, sektörde 46 banka olmasına karşılık, en büyük 10 banka kredilerin yüzde 83'ünü sağlarken, mevduatın yüzde 90'ını topluyor. Bu yapı içerisinde banka sayısının orta ve uzun vadede azalması bekleniyor.Banka evlilikleri, satın almalar ile yabancı payının bu yönde artması sürpriz olmayacak. O nedenle orta vadeli tahmin açıklamak finans sektörü için "kritik" olmaktan çok, olağan hale gelebilir. Yabancıların yöntemi Gelelim baştaki sorumun yanıtına.Onat, "Türkiye'nin dışarıdan görünümü içeriden daha parlak. Yerli yatırımcılar kenarda beklerken, yabancılar kazandılar. Türkiye için "Yakınımızda Çin" değerlendirmesi yapıyorlar. Yabancılar AB çıpasını esas alıyorlar, Portekiz, İspanya gibi ülkelerin izlediği büyüme serüveninin Türkiye'de de görüleceğini varsayıyorlar. Döviz kuruna takılmıyorlar. Türkiye'deki varlık değerlerinin katlanacağını öngörüyorlar. Yoğun para girişi de sürüyor" diyor ve şirketlerde halka açıklık oranının düşüklüğüne dikkat çekiyor.İyimser ve kötümser öngörüleri, AKP'nin ekonomi programını baz alıyor. Global likidite koşullarının geçen 5 yıllık döneme kıyasla daha fazla belirsizlik içerdiği, ancak piyasalarda bir çöküş beklenmediği vurgulanıyor. Ermeni tasarısı ve Kuzey Irak, ABD ile ilişkiler, PKK sorunu gibi siyasal riskler kötümser senaryolar içinde bile hissedilmiyor. Ekonomi çevreleri bu riskleri "güncelleştirme" gündemine bırakıyor. En çok merak edilen tabii ki kur tahmini. Raporda iyimser senaryoya göre 2007 ve 2008 ortalaması kur tahmini sırasıyla 1.298 ve 1.160 dolar olurken, kötümser senaryoda 1.322 ve 1.412 dolar olarak yer alıyor. Nüfusun 2008 yılında 73 milyondan 71.9 milyona düşmesi de kişi başı gelir tahminlerine etki eden bir faktör.İtiraf etmeliyim ki, bu raporu incelerken AKP'nin ekonomi bakanlığına neden İngiltere'den bir uzman (Mehmet Şimşek) getirdiğini daha iyi anladım. syilmaz@milliyet.com.tr Yakınımızdaki Çin!