Yıldırım ile tekstil ve konfeksiyon dünyasındaki gelişmeleri konuşmadım değil, ancak asıl merak ettiğim başka bir konu, İnönü Stadında Belçika takımı Standard Liege ile oynanacak yılın son seyircili Beşiktaş maçına (dün gece) gidip gitmeyeceği yönünde ne karar aldığı...Beşiktaş - Çaykur Rize maçında İnönü Stadyumuna taraftar olarak girip, bir cenaze olarak çıkan Cihat Aktaş olayının acısı da, yankıları da sürüyor.Yıldırımdan duyduklarım; BJKnin, Çaykur Rize maçında aldığı seyircisiz futbol cezasının, üç maç ile sınırlı kalmayacağını gösteriyor.Tribünlerin efendileri cezayı uzatacaklar gibi!Süleyman Seba döneminde BJK yönetiminde kısa bir süre yer alan ve sonraki başkanlık yarışlarında da sık sık adı üzerinde spekülasyonlar yapılan Yıldırım bile takımının dün akşamki maçına gitmeme kararı alıyor.Yıldırım, "Locamı çalışanlarıma devrettim. Bu sezon Beşiktaşın hiçbir maçına gitmeyeceğim" diyor.Stat cinayetinin ardından, başta kadınların ve çocukların güvenlik endişeleri ile tribünlerden uzaklaşmalarını, loca taraftarının tepkisi izliyor.Geçen hafta yapılan 9 lig maçını toplam 37 bin 500 kişi seyretti. Bir önceki hafta stadlarda 60 bine yakın seyirci vardı. Bu cinayet öncesine göre yüzde 35 gerileme demek.Ancak Yıldırımın tepkisini yalnızca tribünlerin güvenlik sorununa bağlamak yeterli olmaz. Taraftar kadar takıma ve yönetime de bir mesaj içeriyor.İnönü Stadyumunu protestosunun ne kadar süreceğini sorduğumda, Yıldırım yüreğinden geçenleri söylüyor:"Kimi seveyim? Taraftarı mı, takımı mı, gideceğim kimse yok. Sezon bitene kadar locama gitmeyeceğim."Geçtiğimiz günlerde oynanan FB veya GS maçlarında da tribünler boştu.Yıldırım, "İnandıkları yönetim vardır, takım vardır, onlar giderler; ben gitmem" açıklaması yapıyor.Yıldırım ile konfeksiyon ve tekstili de koşuyoruz, "En fazla 10 yılı var, biz bu sektörden yavaş yavaş çekileceğiz" görüşünü öne sürüyor.Yaklaşık yılda 100 milyon dolar ihracat gerçekleştiren Orjin Grup, son bir iki yıldır ilgisini gayrimenkul yatırımı ve turizme yöneltti. Beyoğlundaki Fransız Kültür Merkezi binasını satın alıp, kiraya veren grup, 1500 metrekare alanı alışveriş merkezi olarak kendine ayırdı.Bundan 128 yıl önce Hotel Royal, daha sonra da Beyoğlu Adliyesi olarak faaliyet gösteren binayı da alan Orjin, burada 120 odalı bir otel yapıyor. Yıldırım, "Orjin Pera" olarak anılan otelin adını değiştirmeyi düşündüklerini belirtiyor.Yıldırım, konfeksiyon dışındaki arayışlarını, mağazacılık alanında sürdürdüklerini anlatıyor. Güneşlide Elementten sonra, Bağdat Caddesinde de üç dört ay içinde ikinci mağazalarını açacaklar.Bu görüşmenin ucu açık sorusu bence, Yıldırım ne zaman BJK tirübünlerine (locasına da diyebilirim) dönecek? Zafer Yıldırım; Türk konfeksiyon sektöründe adı dünyanın ünlü markaları Hugo Boss, Armani, Zegna ile birlikte anılan ve deri ihracatının önde gelen firmalarından Orjin Derinin iki ortağından biri. Yaptığın işin entelektüel derinlik taşıması... Mimar Sinan Üviversitesi Endüstriyel Tasarım Bölüm Başkanı Prof. Dr. Önder Küçükerman, Mithat Topluluğu Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Gürsoyun "Dünden Bugüne Giyim Kültürü ve Moda" kitabının tanıtımındaki gecede, bu ifadeyi kullandı.Avusturya Liseli Gürsoy, sanata ve kültüre olan ilgisini Erenköy mağazasında yaptığı opera dinletileri ile de tüketicilere göstermişti.10 bin yıllık giyim tarihini anlatmayı amaçlayan Gürsoyun kitabının, ikinci ve ücünçü ciltleri de tamamlandığında, ortaya 1000 sayfalık sosyal tarih ve kültür eseri çıkmış olacak.1937 yılından beri giyim sektöründe yer alan Mithatı babasından devralıp dünya pazarlarına açan Gürsoy, "Anadolu yarımadası dünya kültür ve giyim tarihinin gerçek tarihidir" diyor.Kitapta söz edilen bir ayrıntı dikkat çekiyor...Osmanlılarda yüzyıla yakın kullanılan fes ile denizciler sayesinde tanışılıyor. Tunustan ordu için sipariş edilen fes, 1928 tarihinde resmi başlık olarak kabul ediliyor. II. Mahmut bu dönemde, din adamları dışındakilerin sarık ve cübbe giymesini yasaklıyor.Türban ile ilgili bir nota rastlamadım. Ancak davetliler arasında türbanlı bir hanım dikkatimi çekti. Çok özel bir şıklıkta başörtüsü modeli geliştirmişti. Konu moda olunca...Belli ki bu topraklar, tarih boyunca giyim - kuşamda devrim niteliğinde dönüşümlere beşiklik etmiş. Kitap 1870lere kadar gelmiş.Beyrut yöresindeki Hıristiyan kadınlar ile İstanbuldaki Müslüman kadınların giysileri arasında çok da büyük farklar yok.Genç Türkiyenin, topraklarında yatan binlerce yıllık kültürel, tarihi ve sanatsal mirası dünyaya nasıl yansıttığını ise Gürsoyun yeni çalışmalarında bulacağız.Tekstilde öndeyiz, ihracatçıyız, aslanız, kaplanız... Bir de bakıyorsunuz ki kapınıza Çin dayanıyor. Hazır giyim endüstrisinden moda endüstrisine geçiş yapan Türkiyeden, gelecek kuşaklara ne kalacak?En azından Gürsoy bu soruya bugün "Kültürel miras" yanıtını verebilir... syilmaz@milliyet.com.tr Entelektüel derinlik