ERBİL
Kandil’de 5000 kadar PKK ile Mahmur ilçesinde 15 bin kadar mültecinin birbirine yaslanarak Irak Kürt Bölge Yönetimi’nin (IKBY) topraklarında sürdürdüğü yaşamın, Türkiye’ye geri dönüşünün terör ve gözyaşı olduğunu biliyoruz; peki bu durum sürekli ve kesintisiz olarak ortadan kaldırılabilir mi?
İşte bu temel soruyu önceki gün hem Erbil Başkonsolosu Aydın Selcen, hem de IKBY Milli Eğitim Bakanı Safin Dizayee ile yapmış olduğumuz konuşmada tekrar tekrar sorduk.
Aldığımız yanıtlar birbirinden pek farklı sayılmazdı. Her iki “yetkili” de umutvar bir bakış açısıyla konuya yaklaşıyor ve silahların susması için atılan adımların sürdürülebilirliğine işaret ediyor.
Dün “Kürt açılımının” ne dolduğunu anlamaya çalışıyorduk, bugün de aynı çabayı “Kürt barışı” projesinin neleri içerdiğini anlamak için veriyoruz.
Politikada çıkarlar vardır
AK Parti hükümetinin, içi boş bir “Kürt açılımı” paketi ile ortaya çıktığı söyleyen Dizayee, “Bu durumda karşı taraf da taleplerini en yukarıya taşır ki, orta bir yerde buluşma sağlanabilsin” diyerek, BDP’nin “demokratik özerklik” tezini siyasi bir koz olarak ortaya attığı izlenimini veriyor.
Dizayee eleştirel bir yaklaşımla konuya özetle şöyle bir yorum getiriyor:
“Hükümetin, PKK’nın bölünmesi ya da İmralı’nın gücünü yitirmesi gibi tezlere dayanarak, politika belirlenmesi bir işe yaramaz. Türkiye’nin PKK’dan bağımsız olarak bir Kürt politikası oluşturması ve bu politikanın uygulanabilmesi için de yol haritası belirlemesi gerekir. Önüne 3 yıllık, 5 yıllık hedefler koymalı. Türkiye’nin Kürt politikasının siyasi hedefleri belirlenmeden Avrupa’dan ya da Kürt aydınlarından destek istemesi sonucu değiştirmez. Önce Türkiye yol haritasını ortaya koymalı, Kürt aydınları konferansı da bu konuyu değerlendirir.”
Türkiye’de siyasetçilerin Kürt sorununu dile getirmesi ile birlikte başlanan “değişime” dikkat çekecek kadar Ankara deneyimi bulunan Dizayee’nin, bakanlıktan önce 12 yıl Ankara’da Kürdistan Demokrat Parti (KDP) temsilcisi olarak yer aldığını belirtmeliyim.
Aslında o kadar gerilere gitmeye gerek yok, bundan iki yıl önce IKBY Başkanı Mesut Barzani ve Irak’ın Kürt Cumhurbaşkanı Celal Talabani ile Türkiye’deki politikacılar arasında yaşanan “söz düellolarını” hatırlatan Dizayee, “Politikada nefret ilişkisi yoktur, çıkarlar vardır. Bizim çıkarımız da istikrar, barış ve nimettir” diyor..
Türkiye vites değiştirecek
Türkiye ile IKYB arasında temel dönüşüm haziran ayının başında Barzani’nin Ankara’ya yaptığı resmi ziyaretti. Bu ziyaret, iki ülke arasındaki “temasları” olağanlaştırma sürecinin başlangıcı olarak da önem taşıyor.
Siyasi olarak yakınlaşmanın öncesinde başlayan ekonomik ilişkiler aynı hızla devam ediyor. Başkonsolos Selcen, “Erbil yönetimi 10 milyar dolarlık bütçenin 7 milyar dolarını eski, 3 milyar dolarını da yeni yatırımlara ayrılacak. Bu tutar Suriye, Lübnan ve Ürdün’ün toplamından fazladır. Biz bu üç ülkeyle vizeyi kaldırdık, Irak’la da kalkmasını istedik ama onları ikna edemedik. 1960 yılında Norveç petrolü bularak nasıl vites değiştirdiyse, Türkiye için de Irak petrollerine erişim bu anlama gelecek” diyerek, refah ve barış vurgusunu birbirinden ayırmıyor.
Artık Kürt yönetimi ile Türkiye’den bakanların temas etmesinin özel bir anlamı kalmadığı da burada sıkça vurgulanıyor.
TÜSİAD, Kürt bölgesine gidiyor
Selcen’in sorularımız üzerine söylediği “MİT Müsteşarı (Hakan Fidan) ne zaman gelir, ne zaman gider bunu bilmezsiniz bile” sözleri de sınırın iki yanında artan hareketliliği izlemekte pek de mahir olamayacağımız fikrini veriyor.
Şu temas önemli: 8 yıllık bir aradan sonra Türkiye’ye gelen Barzani, TÜSİAD’ı ziyaret etmişti. Bunun üzerine TÜSİAD; başkanlığını Osman Ferit Boyner’in yaptığı Irak Çalışma Grubu’na Kuzey Irak ile ilgili bir çalışma hazırlayıp, Erbil’e ziyaret programı oluşturdu.
Dizayee “TÜSİAD 14 Ekim’de gelecek” diyor.
TÜSİAD üyelerinin Erbil izlenimlerini hepiniz şimdiden merak edebilirsiniz, ben size şu kadarını söyleyeyim; TÜSİAD daha çok Bağdat ile ilgileniyor. Bağdat istikrara kavuşmadan, büyük patronların buralarda yatırım yapmaları çok zor.
Kaldı ki bugüne kadar Irak ile geliştirilen 10 milyar dolarlık iş hacminin yarısı Kürt bölgesinde gerçekleşmiş olsa da, Tepe Grubu’nun BLİS Üniversitesi ve çelik fabrikasından başka doğrudan sermaye yatırımı örneği de vermek güç. Ülker ve Eti’nin en çok satış yaptığı pazar olan Kuzey Irak’ta, Anadolu Grubu’nun Coca-Cola şişeleme tesisleri de bulunuyor.
Selcen yeni yatırımlardan söz ederken; Fethullah Gülen cemaati’nin 5500 öğrencinin eğitim gördüğü 19 eğitim kurumu ve hastanenin yanı sıra, Diyarbakırlı iş kadını Ferda Cemiloğlu’nun hastanesini de anıyor.
Kürt yönetiminin “Yeni Dubai olacağız” ya da “1980’lerin Körfezi” olarak tanımladığı bu topraklarda Türk işadamlarını yatırıma ikna edecek en etkili cümle de Selcen’den geliyor:
Bizim müteahhitlerin kazandığı tek yer burası!
Azerbaycan, Libya, Rusya’da pazarı ile Irak’ı karşılaştıran Selcen, “Risk olmasaydı, dirsek atan çok olurdu” sözleriyle de ekonomi kuramında benimsenen “mukayeseli üstünlük” tezini haklı çıkarıyor.
Erbil’de Türk Sanat Müziği gecesi
Erbil Erbil-Ankara hattından yaşanan yoğun diplomasinden bağımsız gibi görünen bir ziyaret için buradayız.
Irak Kürt yönetimi ile (2003 yılından önceki girişimlerini de vurgulamak için bu ifadeyi kullandım) ilk petrol sahası anlaşması imzalayan ve halen ülkenin en büyük enerji ortaklarından Pet Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güntekin Köksal, bir tür “medeniyetler buluşmasına” aracılık ediyor.
Yüzün üzerindeki Türk Sanat Müziği eseri TRT repertuvarına giren besteci Pınar Köksal’ın “Aşk senfonisi” adını verdiği konserde, Umut Akyürek ve Hakan Aysev solist olarak yer alıyor.
Konsere Mesut Barzani’nin gelip, mesajlarını iletmesi bekleniyor.
Renkli bir konser olacak gibi.
Dizaynee’nin 73 yaşındaki müzisyen amcası Ömer Dizayee de, Türkiye’den gelen konuk sanatçılara eşlik edip, Zeki Müren’in “Beklenen Şarkı” adlı eserini seslendirecek.
Bizim Kürt barışı da “beklenen bir şarkı” olarak nesilden nesile dillerde gezen bir güfte olarak kalmaz umarım.