Serpil Yılmaz

Serpil Yılmaz

syilmaz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ortadoğu’da ve Türkiye’de yaşanan olayların birbiriyle etkileşim alanlarını birlikte okumazsak, sürecin sonunda elimizde koca bir sıfır kalabilir.
Beni bu cümleyi kurmaya iten nedenlerin başında şunlar geliyor:
Ak Parti İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu ve ekibiyle gittiğimiz Diyarbakır’daki “Kürtçe mevlitli” iftar yemeği gezisi sırasında edindiğim izlenimler.
Başbakan Tayyip Erdoğan ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın, İstanbul’daki iftar yemeğinde, farklı konuları öne çıkarsalar da “İslamiyet” kavşağında buluşmaları.

Haberin Devamı

Suriye’nin temkinli desteği
Ve Irak Bölge Yönetimi Başbakan Başdanışmanı Dr. Halid Salih’in yaptığımız görüşmede “ekonomik işbirliğinin” altını çizerken, “Kürt açılımını” AB müzakere sürecinin doğal bir parçası olarak görmesi.
Geride bıraktığımız haftanın elbette ki en önemli konusu, bir süredir gündemin ilk sırasına oturan “Kürt açılımı” tartışmalarıydı.
Farklı statülerde de olsa; Kürt sorununun çözümüne katkısı beklenen Erbil ve Şam’ın dikkatimi çeken ortak noktasına değineceğim.
Başbakan Erdoğan “analar ağlamasın” vurgusundan yola çıkarak terör sorununa işaret ederken; Esad gibi Salih de ağızlarına “Kürt” kelimesini almadılar.
Esad için bu “karartmayı” anlamak çok da zor değildi. Neticede 19 milyon nüfuslu Suriye, ülkesinde yaşayan 2 milyon Kürt vatandaşını, ne kadar demokratik yollarla olduğu konusunda endişelerimiz olsa da “sessiz halk” haline getirmiş.
Esad’ın İstanbul ziyareti sırasında Kürt açılımı ile ilgili Türk medyasında yer bulan “Önce ülkenin birliği gelir” sözleri, etnik sorunlara bakışını ortaya koyuyor.
Suriye ile Türkiye arasındaki ticaret hacminin 1 milyar 750 milyon dolara çıkması bir yana, iki ülkenin karşılıklı olarak vize uygulamasını kaldırması, Ortadoğu’da yeni okumalara yol açabilir.

Erbil’in Kürdistan hassasiyeti
Iraklı Kürt siyasetçilerden Salih için durum çok farklı. Her ne kadar ailesiyle yaşadığı ev halen İsveç’te de olsa da, 2003 Amerikan işgalinden sonra Erbil’e dönen Salih’in nüfus kâğıdında “Kürdistan Bölgesel Yönetimi” yazıyor.
Dr. Salih’in görüştüğümüz iki saat boyunca, içinde “Kürdistan” ve “Kürt” kelimeleri geçen cümleler kurmamasına karşılık, Irak Anayasası’na atıfta bulunarak “Bölge” ifadesinde ısrar etmesini nasıl yorumlamalıyım?
Salih, Irak Bölgesel Yönetimi’nin yatırım ortamını Türk yatırımcılara anlatmak için Bersay İletişim Enstitüsü’nün düzenlediği “Kuzey Irak’ın Yatırım Potansiyeli ve Türk İş Dünyasına Sunduğu Fırsatlar” başlıklı bir konferans vermek üzere İstanbul’a gelmişti.
Fark etmişsinizdir; konferansın başlığında da Kürdistan kelimesi geçmiyor.
Konferans başlığı, Irak’ta Kürtlerin yanı sıra Türkmen nüfusun da yaşadığı Musul ve Kerkük bölgesini içine alan coğrafyayı işaret eden “Kuzey Irak” tanımını içeriyor.
Gelelim son duruma: Ak Parti teşkilatlarında ortak bir “demokratik açılım” dili geliştirme kaygısı henüz belirlenmişti ki, Başbakan “açılımın”, bir program veya paket olmadığını, “süreç” olduğunu vurguladı.
“Kürt açılımı” tezi engebeli arazideki yolculuğunu sürdürdü ve kör karanlıkta önüne çıkan “Türkiye’nin birlik projesi” durağında “ihtiyaç molası” verdi.
Bölgedeki “egemenlerin” Kürt tanımına koydukları mesafe, “barış” ve “demokrasi” umut edenlerin yüreklerini çok da serinletmiyor; bir kere bunu biliyoruz..
Kaldı ki “Bu aşamada provokasyonlar da olabilir” kaygısını dile getirenlerin sayısı da az değil.
Bu süreçte içi rahat eden bir tek kesim var gibi geliyor bana. O da iş dünyası. Esad onuruna verilen 3 bin kişilik iftar yemeğinde, Erdoğan’ın “terör, hak ve özgürlükler, işsizlik” diye sıraladığı sorun alanlarını içine alan “milli birlik projesini” ayakta (!) alkışlayan tek grup onlardı.
Türkiye, Kuzey Irak’ta 5 milyar dolara çıkan iş hacmini yok saymıyor ve Erbil’e konsolosluk açıyor; burada da işadamlarını alkışlamak gerekir. Sanki şimdi insanlara şu söyleniyor: Herkes bulunduğu yerden bir adım geri gitsin ve “Kürt” kelimesinin yerine ne koyacağını düşünsün!
Ne var ki, artık “çözüm” siyasetçilerden çıktı, halkın meselesi oldu. Siyasetçiler bu çözüm sürecinin neresinde olacaklarına karar versinler.