MEB’in tespiti: Çocuklar okula gitmiyor
Avrupa Parlamentosu’nu ziyaret eden 100 Bilfen öğrencisi ile Brüksel’deyken, İstanbul Milli Eğitim İl Müdürü Muammer Yıldız’a, OECD ve BM’nin eğitim istatistiklerinde Türkiye’nin alt sıralarda olan yerinin, gelişmiş ülkeler düzeyine çıkması önündeki engelleri sormuştum.
Bana göre nüfusun 50 yaş üstü istatistiklere girdiği sürece Türkiye’nin eğitim ligini atlaması mümkün görünmüyordu...
Neticede Japonya gibi “sürekli gelişim” felsefisine sahip olmayan bir ülkede, “öğretme” imkânları daralan bu kesimin okuryazarlık oranını yüzde 100’e ulaştırmak, kimsenin öncelikleri arasında yer almıyor.
Yıldız o ana kadar hiç kimsenin dikkat çekmediği bir noktaya değiniyor...
“Asıl sorun orta yaş üstü nüfusun okuryazarlık oranındaki düşüklük değil. Okullaşma oranında gerileme ilköğretim çağına iniyor. Türkçe eğitim almakta güçlük çeken Kürt vatandaşlarımızın çocukları arasında, okula gitme oranı düşüyor...”
Dünyanın gelişmiş 17 ekonomisi arasına girmekle övünen Türkiye’de, okula gitmeyen çocukların sayısı artıyor.
Vahim olan bu!
Türkiye sonuncu
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; CHP Genel Başkan Yardımcısı ve CHP Bilim Yönetim Kültür Platformu (BYKP) Başkanı Prof. Dr. Sencer Ayata, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yüksel Kavak ve BYKP Koordinatörü Dr. İdil Aybars ile birlikte düzenlediği akşam yemeğinde, “Eğitim-Eşit Fırsat-Yaşam Boyu Öğrenme” raporunu açıkladı.
MEB 2010-2011 istatistiklerine göre, 3-5 yaş grubu çocukların net okullaşma oranlarının yüzde 30 olduğunu gösteriyor.
Gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 79 olurken, gelişmekte olan ülkelerin ortalaması yüzde 36 seviyesinde kalıyor.
UNESCO tarafından yayımlanan “Herkes İçin Eğitim 2011 Raporu”, 2008 yılında Türkiye’deki ilköğretim çağındaki çocuklardan 361 bininin, okul dışında kaldığını açıklıyor.
Keza BM’nin insani gelişmişlik endekslerine göre 169 ülke içinde 83’üncü sırada olan Türkiye, ortalama eğitim süresi bakımından daha da gerilere düşerek, 109’unculuğunu ilan etmiş durumda.
Bu verilerden de kötüsü, UNESCO’nun “25 yaş üstü nüfus için” yapılan istatistiklerde ortaya çıkıyor.
35 ülke içinde 25 yaş üstü ortaöğretiminde (yüzde 14.7) sondan ikinci olan Türkiye, aynı araştırmada 25 yaş üstü nüfus içinde ortaöğretim sonrası istatistiklerde, yüzde 8.5 oranı ile sonuncu basamakta yer alıyor.
Kamu çıkıyor!
Eğitim görünümünün iyileştirilmesi için Türkiye’nin ne kadar kaynak ayırdığını da bakmak gerekir.
Son yıllarda eğitime ayrılan kamu kaynakları GSMH’nin yüzde 3.8’ini geçmiyor. Bu oran az gelişmiş ülkelerden Honduras’ta bile yüzde 4’lerde.
OECD ülkelerinde bir ilköğretim öğrencisine ortalama 6500 dolar harcama yapılırken, Türkiye’de bu rakam 1150 dolar düzeyinde kalıyor.
Kılıçdaroğlu’na düşündükleri eğitim reformu için nereden kaynak bulacaklarını soruyorum.
“2B arazilerinin satışı ve zorunlu askerlik süresinin azaltılması, bedelli askerlikle düşecek olan Milli Savunma Bakanlığı bütçesini” adres gösteriyor.
Orta ve yüksek öğrenime aşamalı olarak sınavsız bir sistem öneren CHP’nin öğretimi okula taşıma önerisi, aile bütçelerine ortak olan dershane düzenine çomak sokuyor.
CHP’nin çılgın projesi
CHP’nin eğitim alanında reform niteliğindeki projeleri içinde ilgimizi en çok Prof. Dr. Ayata’nın “CHP’nin çılgın projesi” olarak takdim ettiği, “yılda 12 bin doktora üretmek” önerisi ilgimizi çekiyor.
“Yılda 12 bin doktora üretilebilen Türkiye’nin bütünü değişir” tezini ileri süren Ayata, toplam 500-600 milyon euro kaynak gerektiren bu projenin; AB’nin hibeye varan fonları, üniversiteler, şirketler ve aileler düzeyinde yapılacak “özendirme” çalışmalarıyla desteklenebileceğini vurguluyor.
Her üniversiteye doktora verdirmenin yanlış olacağını belirten Ayata, ODTÜ’nün öğretim kadrosunun 1000 olduğunu hatırlatarak “8 bin öğretim üyesi ile 8 mükemmel üniversite kurulur” diyor.
Kavak, Türkiye’de tıp alanı dışında yılda 3 bin 500 doktora yapıldığını vurguluyor. Ülkelere göre bakarsak; bu sayı ABD’de 64 bin, Almanya’da 25 bin. İngiltere’de 20 bin, Japonya’da 18 bin, Fransa’da ise 12 bini buluyor.
“CHP tarihi olarak eğitimin partisidir” vurgusu yapan Kılıçdaroğlu’nun “Eğitimi ufak bir grup seçilmişin dışında köylere, kasabalara, halka götüren partiyiz. Biz, İsmail Hakkı Tonguç’ların, Hasan Âli Yücel’lerin partisiyiz” sözleri, eğitimde çıtayı yükselten Cumhuriyet geleneğini hatırlatıyor.
Raporun ruhunu özetlemek gerekirse; şu bölüm yeterli olur:
“Toplumlarda demokrasinin güçlenmesi ve bilgi ekonomisine geçişin sağlanması için belirlenen temel 8 yeterlilik şunlardır: İletişim; yabancı dil, matematik, bilim ve teknoloji yeterlilikleri; dijital yeterlilik; öğrenmeyi öğrenme; sosyal ve yurttaşlık odaklı beceriler; inisiyatif ve girişim duygusu; kültürel farkındalık ve ifade.”
Ben ifade konusunda “yeterlilik” alayım yeter!