Cenevre
Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ ) 7. Bakanlar Konferansı kapsamındaki İslam Konferans Örgütü toplantısında konuşma yapan Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’ın, “Yoksul ülkelere İslam Kalkınma Bankası desteği arttırılsın” önerisi ilgi görüyor.
Dünya üzerinde Müslüman nüfusun “gün yüzü ” gördüğü söylenemez.
Dünya nüfusunun yüzde 25’ini oluşturan Müslüman nüfusun ağırlıkta olduğu 57 ülke, uluslararası ticaretten yalnızca yüzde 7 pay alıyor.
Tüm dikkatler İsviçre demokrasisinin onayından geçen “minare yasağına ” çevrilmişken; İKÖ’den bu konuda bir bildiri bile çıkmadı!
Türkiye’nin İsviçre’ye ilk resmi tepkisini Çağlayan’ın ileteceğini düşünüyordum; nasıl yanıldığımı anlatmalıyım.
Minare şoku geç atlatıldı
Cenevre’ye geldiğimiz gün (29 Aralık), “minare yasağı ” referandumu yapılmış, akşam da sonuçları öğrenmiştik.
İsviçre, referanduma yüzde 54 oranında katılım sağlayarak, yakın tarihinin rekorunu kırmıştı.
Minare yasağı yüzde 57.5 oyla kabul edilmişti.
İsviçre şoktaydı; doğrudan demokrasin bir “aygıtı ” olarak topluma armağan edilen referandumun, adeta insan hak ve özgürlüklerine saplanan hançere dönüşebileceğini ispatlıyorlardı.
350 bini Müslüman’dan oluşan 7.5 milyon nüfuslu İsviçre’de yalnızca 4 minare vardı.
İsviçre’ye yeni 2 minare yapılmasına karşı çıkanlardan 100 bin imza toplanmış ve referanduma gidilmişti.
Referandumun yapıldığı günün akşamında bir araya geldiğimiz Çağlayan’a “Minare yasağı hakkında ne düşünüyorsunuz? ” diye sorduk.
Çağlayan’dan “Söylemem, söyleyemem” gibi bir yanıt aldık.
Ertesi gün, uluslararası ve ulusal medyada “minare yasağı fırtınası ” koptu.
Çağlayan da ertesi gün açıklama yapmaya karar verdi: “İsviçre sınıfta kaldı! ”
Çağlayan, referandumun üzerinden iki gün geçtikten sonra biraraya geldiği İsviçre Cumhurbaşkanı Doris Leuthard’a sitemini ilet ti.
Karşılığında da Leuthard’dan , “Birileri İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurur ve referandum sonucunu hükümsüz kılacak bir red kararı aldırırsa seviniriz ” yanıtını aldı.
İşe bakın ki, Çağlayan bize “İsviçre mallarını boykot olmaz ” açıklaması yaparken, Başmüzakereci Egemen Bağış, İsveç yolunda yaptığı açıklamada, “Müslümanlar İsviçre’deki parasını çeksin, Türkiye’ye yatırsın ” dedi.
Bağış’ın önerisine katkıda bulunmak isterim!
Çağlayan önceki gün İsviçre-Türkiye Ticaret Odası’nın öğlen yemeğine davet edildi. Aralarında Celal Bayar’ın da (Merhum Cumhurbaşkanı Bayar’ın Cenevre’de yaşayan torunu) yer aldığı 90 üyeli “dernek statüsündeki oda” İsviçre’de Türkiye lobisi yapıyor.
Bakan’ın “Finans piyasasını çok iyi biliyorlar” diye tanımladığı derneğin 14 yöneticisi; Dubai’deki ekonomik kriz ile Türkiye- IMF anlaşması üzerinde durdu.
IMF anlaşması soruldu
Bakan görüşmeyi “Krizin zincirleme şekilde devam edeceğini, Yunanistan’ın bundan etkileneceğini ifade ediyorlar. IMF anlaşmasının Türkiye için önemli olduğunu söylüyorlar. Biz bu konuda sürecin devam ettiğini , günü vakti geldiğinde gerçekleşebileceğini söyledik” sözleriyle aktarıyor.
Çağlayan’a, Dubai krizinin Akdeniz çanağındaki ülkeleri etkileyeceği anlatılıyor.
Bakan Ankara’ya dönmeden bu önemli görüşmenin gereğini yerine getiriyor ve TOBB, TÜSİAD, TUSKON, MÜSİAD, Türkiye Müteahhitler Birliği, İntes ve Türkiye İhracatçılar Merkezi’nin başkanlarını Ankara’da toplantıya çağırıyor.
Çağlayan bugün iş dünyasının temsilcileri ile Dubai krizinin olası etkilerini masaya yatıracak.
Karamehmet kapatır mı?
DTÖ Daimi Temsilcisi Büyükelçi Bozkurt Aran, İsviçre’deki “oda” hakkında “Üyeler kamuoyunun önüne çıkmazlar. Başkanları Musevi asıllı Türk vatandaşıdır. Ekonomik kriz ortamlarında ilgi çekerler” diyor.
Aran’ın sözünü ettiği “Türkler”, İsviçre bankası BCP Geneva’nın büyük ortağı Mehmet Emin Karamehmet ile sınırlı değil.
Minare yasağı nedeniyle Karamehmet bankasını kapatır mı? Hiç sanmam.
Ancak Libya Lideri Muhammer Kaddafi, oğlunu Cenevre’de tutukladılar diye İsviçre’deki hesabını kapamıştı.