Boğaziçi Üniversitesi ve patronlar kulubü TÜSİADın birlikte organize ettiği panelin konuşmacıları arasında yer alan Tahran Üniversitesi Siyaset Bilimi Fakültesi öğretim üyelerinden Dr. Nasser Hadianın ifadeleri, tartışma alanlarını ortaya koyuyor.İçeriden bir bilgi... Hadian, İranda nükleer programı tartışan 4 grubu şöyle tanımlıyor:İranın nükleere ihtiyacı yok. Pahalı bir enerji kaynağı. Doğalgaz ve petrol rezervleri bulunuyor.İran, nükleer silahlanmanın yayılmasının önlenmesi rejimine katıldı. Nükleer teknolojiyi kullanıyor, bu nedenle haklarımız var. Yatırımlarımızı devam ettirmeliyiz. (İlk iki grup güvenlik bağlantılı)Nükleer silah yeteneğimizi geliştirmeliyiz. İran nükleer silahların kullanımından mağdur oldu (Saddamın Halepçe katliamı). Zor bir konu. Okullarımızda her gün kimyasal silahlardan mağdur olanlarla yaşıyoruz. Günlük yaşamımızda var. Dünya bu faciaya seyirci kaldı. İrana yapılan nükleer saldırıya ya sessiz kaldılar, ya da Saddamı desteklediler. Nükleer Silahsızlanma Anlaşmasından çıkalım. Bu anlaşma İranın sahip olduğu nükleer teknolojiyi takip etmek için yapıldı.Hadian, İran kamuoyunda birinci ve dördüncü maddelerin taraftarlarının fazla olmadığını belirtiyor.Hadian, İranın füze menzilleri ve konuşlandığı yer açısından güven arttırıcı yaklaşımları da tartışmaya açtığını belirtiyor ve önemli bir saptama yapıyor: İranın içine düştüğü "stratejik yalnızlık" nükleer politikasına katkı sağlıyor. Stratejik yalnızlık kavramının açılmaya ihtiyacı var. Çünkü bu kavramın içine "sistem" sorunları da giriyor...Hadian, ABDnin İranın zenginleştirilmiş uranyum programına karşı eylem stratejisinin farklı alternatifler içerdiğini belirtiyor.Bunlar içinde eyleme geçmeden nokta saldırıya, seçilmiş hedeflere yönelmekten diplomatik ilişkiler kurmaya kadar 9 seçenek bulunuyor. Diplomatik ilişki için ABDnin şartı, "önce rejim değişsin."Hadian, ABDnin İrana saldırmayacağını ve Irak savaşının ABDye 200 - 300 milyar dolar maliyet yüklediğini belirtiyor.İsrail veya ABDden İrana saldırı olması halinde, ellerindeki nükleer gücün silahlanma olasılığını 100 kat arttıracağını vurguluyor.İran, nükleer yakıt döngüsünden ileriye gidebilir mi sorusuna kilitleniliyor. Ancak aynı tehdidin İsrail için gündeme gelmiyor olması da eleştiriliyor.Birleşmiş Milletlerin "kolektif güvenlik rejimi" çerçevesinde konuyu ele alması bekleniyor.Hindistan ve Pakistanın elindeki nükleer gücün "ulusal onur" ile açıklandığı bir coğrafyada, İranın güvenlik beklentisi, bölgesel bir sorun değil mi?Mısırdan toplantıya katılan Dr. Mohamed Kadry Said "Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan bölgesel olarak soruna çözüm getirebilir" yaklaşımını sergiliyor.Tahran Üniversitesinden bir başka konuşmacı Prof. Dr. Abumohammed Asgarkhani ise en temel hakkın "yaşama hakkı" olduğunu ortaya koyan konuşmasında, "İran, Irak ve Türkiyede önümüzdeki 20 yılda harita değişecek" yorumunu dile getiriyor ve olası Kürt devletini vurguluyor.Ortadoğu yol haritası, ABD ile ilişkilerini "stratejik ortaklık" tezi üzerine oturtan Türkiyenin dışında oluşmayacak. Bölgesel güçlerin de Türkiyeden beklentileri artıyor... syilmaz@milliyet.com.tr Panel başlığı "Nükleer Tartışma: İhtiyaçlar, Politikalar, Riskler" gibi dursa da, "Nükleer İran, bir Şii bombası haline gelir mi" sorusu önem taşıyor...