Diplomalarını almaya gelen gençler kuşlar gibi hafiflemiş görünseler de, başlarındaki kepler yılların emeğini taşıyor.Gül, oğlu Ahmet Münir Gül'e diplomasını takdim ediyor, ben de aynı dakikalarda oğlum Necdet Soylu'nun çok değer verdiğim hocası Prof. Orhan Güvenen'in elinden diplomasını alışını izliyorum.Roma amfisi geometrisinde inşa edilen ve 1999 yılında Ankaralı sanatseverlerin hizmetine giren, 4 bin kişilik Bilkent Odeon'da yapılan törenin her santimetrekaresinde duygular eşitleniyor. Bilkent Üniversitesi'nin (BÜ) çarşamba günü düzenlediği "Mezuniyet Töreni" sırasında yakınımda oturan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ü izliyorum, tören boyunca gülen yüzünde "baba heyecanı" asılı kalıyor. BÜ'nün kurucusu 90 yaşındaki Prof. İhsan Doğramacı ve Rektör Prof. Ali Doğramacı'nın yanında oturan Dışişleri Bakanı Gül'ün, daha bir gün önce Türkiye'nin AB yolundaki en kritik saatleri yönetmesi "gündem dışı" kalıyor.Gül, kürsüye davet edildiğinde "siyasi" yoğunluğu düşük bir konuşma yapıyor:"Sizlere bir baba, bir ağabey olarak en büyük tavsiyem, geleceğe umutla bakmanız, büyük düşünmenizdir. Karamsarlığa asla kapılmayınız. Bugün Türkiye, uluslararası arenada dostluğu aranan ve bölgesinde örnek alınan lider bir ülke haline gelmiştir." "Eğitimde tatlı bir rekabet ortamı vardır. Artık hayat başlıyor" diyerek sözlerini sürdüren Gül, gençlere tavsiyelerde bulunuyor:"Karamsar olmayın, azimli olun, polemiklere girip vakit kaybetmeyin, çok çalışın."Bu sözler, zorlu bir siyasal mücadele sürecinden geçip bakanlık, başbakanlık koltuğuna oturan bir "siyaset adamı"nın ağzından çıkması nedeniyle daha da önem taşıyor.Gül'ün "nasihatleri", yasaklı siyasetçi Erbakan ile birlikte Meclis sıralarında "yol arkadaşlığı" yapıp Türkiye'yi AB'de temsil edecek noktaya gelmesinin ardındaki kodları veriyor. Başarısının kodları Tören "bilimsel" atmosferini koruyor. Rektör Prof. Doğramacı, verdikleri fahri doktora unvanıyla da hedeflerini ortaya koyuyor.Kuzey Carolina Üniversitesi Biyokimya ve Biyofizik Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Aziz Sancar, kürsüye davet edildiğinde yaptığı kısa konuşması etkileyiciydi.33 yıldır ABD'de bilimsel çalışmalarını sürdüren Prof. Sancar, "Türkçem çok iyi değil, kusura bakmayın. Türk olmaktan iftihar ediyorum. İçinizden yurtdışına gidenler olacak. Oralarda Türk olduğunuzu unutmayın. Bilin ki, Türk olarak saygı göreceksiniz" diyordu.Sancar, geçen yıl ABD Ulusal Bilimler Akademisi'ne seçilen 72 yeni üye arasında yer almıştı.Mardin'in Savur ilçesinde, sekiz kardeşin yedincisi olarak dünyaya gelen, ilk ve ortaokulu Savur'da, liseyi Mardin'de okuyan Sancar, bu kuruma seçilen üçüncü Türk olmuştu. Sancar'la birlikte Prof. Dr. Mehmet Özdoğan da akademiye seçilmişti. Daha önce bu kurumda Türk üye olarak sadece Prof. Celal Şengör bulunuyordu. 20 yıldır DNA'nın pek çok parçasının tanımlanmasında yaptığı öncülükle tanınan Sancar, 2001'de Amerikan Kimya Cemiyeti tarafından verilen Kuzey Carolina Seçkin Kimyager Ödülü'nü almaya da hak kazanmıştı. Sancar'a verilen unvan BÜ, bu yıl Hukuk Fakültesi'nin ilk mezunlarını veriyordu, anonsları yapıldı. O anda hukuk öğrencileri ellerinde birer Türk bayrağı ve birer Atatürk posteriyle ayağa kalktılar. Odeon'da en çok alkışı aldılar.Kepler havaya fırlatıldığında içimiz rahattı; çağdaş ve başarılı gençler hayata akıyorlardı...Dünyanın her köşesinde onlardan umutluyuz, insanlığa ve ülkelerine hizmet edecekler. syilmaz@milliyet.com.tr Atatürk posterleri