New York
Dün New York’tan ayrılırken, hayatıma yeni bir karar eklendi: Bundan böyle kozmetik sektöründe reklamcıların tüketiciye verdikleri sözleri ve ikram ettikleri olanakları ciddiye alacağım.
Çünkü kozmetik endüstrisi, tüketicinin ihtiyaçlarını belirliyor, çare geliştiriyor, talep yaratıyor ve güzelleştirmeyi vaat ediyor.
Bu piyasa refleksinin odak noktasına 20-30 yaş arasındaki kadınlar oturuyor.
“İş ve aşkta kazanmak için güzelleşmek” uğruna radikal kararlar almaktan kaçınmayan kadınlar!
Son iki yıldır küresel ekonomik krize rağmen, kişisel bakım ürünleri satışlarının yüzde 23’ler düzeyinde artmasında bu hırslarının da payı da var.
“Cildi kurutmayacağım”, “Kepeği yok edeceğim”, “Saçınıza hacim kazandıracağım”, “Ter kokusunu önleyeceğim”, “Saçınıza bukle yapacağım”, “Bilimi şişenin içine koyacağım” gibi yığınla mesaj yüklenen tüketicinin, kendisi için en uygun ürünü bulma çabasının, giderek daha sofistike seçimleri zorladığı da aşikâr.
Kaldı ki Unilever’in New York’taki küresel reklam ajansı JWT’nin sunumda, “Y nesli ” dediği 1978-2000 arasında doğan kadınların, ebeveynlerinden daha önceki yaşlarda estetik deneyimler geçirdiklerini ve güzellik için cerrahi müdahaleler dahil olmak üzere radikal tutumlar alabildiği anlatılıyor.
Çin, Kore ve Japonya’daki kadınların elmacık kemiklerini yükseltmeleri, göz çevrelerini açmaları gibi estetik ameliyatlarda gösterdikleri cesaret ve atılganlık; Uzak Asya’nın rekabet alanında ne kadar “gözü kara” olduğu da ortaya koymuyor mu?
Pazar liderliğine odaklı
Unilever Corp. Kişisel Bakımdan Sorumlu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Philippe Harrousesau, dünyanın son iki yılda girdiği ekonomik krize rağmen global pazarda yüzde 17 oranında büyüme sağladıklarını söylüyor.
Şirket, Türkiye’de ise kişisel bakım ürünlerinde son iki yılda büyüme hızını yüzde 10’dan yüzde 20’ye çıkardı.
Bu büyümenin altında yatan en önemli etkenin, tüketicisinin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak geliştirilen ürün içerikleri ve uygulanan promosyonlarla fiyatın cazip hale getirilmesi olduğu söylenebilir.
Dünyanın 170 ülkesinde, yılda toplamı 40 milyar euro’ya yakın satış gerçekleştiren Unilever, 8 markası için de hep aynı hedefi belirliyor: Bulunduğu ülkelerde pazar lideri olacak.
Unilever bu ilkeden hareketle, son 10 yılda 1600 markasından yalnızca 400’ü ile yola devam ediyor.
Türkiye’de ise marka sayısı 30’u bulmuyor. Oysaki dünyada kişisel bakım ürünlerini Türkiye’ye göre
Fransa 10 kat, Almanya 9 kat, İngiltere ise 8 kat daha fazla tüketiyor.
Yakın gelecekte de her biri 1 milyar euro ciro yapan 50 markaya inmeyi hedefleyen Unilever, Komili zeytinyağı markasını Türkiye’de lider olduğu bir dönemde global stratejisinin bir parçası olarak satmıştı: Bunu da hatırlayalım...
Araştırmaya yılda 891 milyon euro harcayan ve bunun karşılığında da 250-350 adet arasında patent alan Unilever, 2009 yılında 31 ülkeye 130 milyon dolarlık ihracat yaptı.
Yılda 40 milyar dolara yakın ciro gerçekleştiren Unilever, Türkiye’de de geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 20’ler düzeyinde büyüyerek yaklaşık 3 milyar liralık satış gerçekleştirdi.
Unilever’in çeşitli ülkelerdeki orta ve üst düzey yönetiminde 45 Türk yer alıyor. Unilever Türkiye Satıştan Sorumlu Başkan Yardımcısı Mehmet Altınok Çin’e Operasyondan Sorumlu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olarak gitti.
Türkiye’den yurtdışı merkezlerdeki yönetim kurullarına transfer edilen bir başka isim de Algida Genel Müdürü Ahmet Coşar oldu. Coşar, Unilever’in dondurma üretiminin merkezi olan Roma’ya gitti.
Unilever’in Yönetim Kurulu Başkanı İzzet Karaca ise, Türkiye’nin yanı sıra; Orta Asya, Kafkasya ülkeleri ve İran ile birlikte 230 milyon nüfusu içeren 11 ülkedeki operasyonları da yönetiyor.
Unilever Türkiye, 1995-2009 yılları arasında karbondioksit salımını yüzde 40, ürün başına kullanılan su miktarını yüzde 65, atık madde miktarını da yüzde 75 oranında azalttı. Ancak Türkiye’nin cilt bakımı, deodoran gibi kişisel bakım ürünlerinde Avrupa’nın tüketim seviyesine gelebilmesi için bugünün en az 10 katı daha fazla üretim yapması gerekecek.
Elazığ’dan yola çıktı
Elidor markasının bu yıl başlattığı Co-Creations projesiyle fark yaratmayı amaçladıklarını söyleyen Unilever Ev ve Kişisel Bakım Ürünlerinden Sorumlu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Zeynep Yalım Uzun, Türkiye’de gerçekleşen 2.3 milyar liralık cironun 790 milyon lirasının saç bakımı ürünlerinden geldiğini belirtiyor.
Son olarak Elidor’un geliştirdiği Co-Creations (şirket tasarımcıları) projesi hakkında da bilgi veren Uzun’un altını çizdiği gibi saç bakım uzmanlarını; “tavsiye eden kuaför” rolüyle sınırlamayıp, endüstriyel üretimin paydaşı haline getirmeleri yenilikçi bir tutum olarak karşımıza çıkıyor.
Kendisine Amerika’da “Kıvırcıkların Kraliçesi” adının verildiğini söyleyen Elidor’un 7 saç uzmanından bir olan Ouidad, “Unilever gibi bir endüstri kuruluşu laboratuvarına beni soktuğu için bu işi kabul ettim. Aksi halde benim böyle bir tanıtıma ihtiyacım yok” diyor.
Elazığ’dan yola çıkıp, önce Mardin’e oradan Beyrut’a oradan da New York’a yerleşen ailesini anımsatan Ouidad, “Annemin babasının soyadı Mardinli. Bundan 26 yıl önce New York’ta kıvırcık saç için bir salon açmak için bankalara kredi başvurusu yaptığımda önce kadın, sonra yabancı, en son da kıvırcık saç uzmanı olacağımı söylediğim için geri çevirdiler. Ortadoğu’nun kadınları azimli” yorumunu yapıyor.
Bir başka yazımda Amerika’da 2’si kendisine ait 70 “Ouidad” kıvırcık saç salonu açan kadının öyküsünü de anlatmak isterim.