Türkiye’nin 2009 yılının ilk çeyreğinde, 1945 yılından bu yana en büyük küçülmeyi yaşadığının açıklanması iş dünyasında neyi ifade eder? Tüketici piyasalarında etkin, büyük bir holdingin yöneticisiyle konuşuyorum; “Biz zaten bu süreci yaşıyoruz” diyor.
Asıl sorunun krizin nasıl aşılacağı konusu olduğu ifade ediliyor. Bugünü dünden farklı kılan belki de şu cümle: “İş dünyasının büyük projelerine hükümetin ilgisi arttı.”
Teknolojik altyapı gelişmeli
Ekonomik krizle ilgili yapılan kapsamlı değerlendirmelerden birisini de, geçen günlerde Avrasya İş Konseyleri’nin düzenlediği toplantıya konuk konuşmacı olarak katılan eski Kırgızistan Cumhurbaşkanı ve akademisyen Dr. Askar Akayev dile getirmişti.
İktisatçılar tarafından “Kondratyev dalgaları” adı verilen döngüleri vurgulayan Akayev’in “Türkiye, nanoteknoloji ve biyoteknoloji gibi alanlarda teknolojik-bilimsel altyapısını geliştirmesi durumunda, 2040 yılında dünyanın ilk 15 ekonomisi arasına girebilir. Aksi halde 20’nci sıraya geriler. Bu yenilikçi açılım buhran döneminin içinde, yani en geç 2017-2020 yılına kadar gerçekleşmeli” görüşleri bu köşede yer almıştı.
Çevre faslı açılıyor
Akayev’in işaret ettiği “yenilikçi açılım” gerekliliğine, TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Mustafa Koç’un Bodrum’daki konuşmasındaki “Küresel ısınma ve küresel ekonomik kriz dünya gündemini etkileyen iki fenomen. Her iki fenomenin çözümünde de dünyanın ortak çabasına ihtiyaç bulunuyor” sözleriyle birlikte bakmak gerektiğini düşünüyorum.
Ve bu düşünceyle geçen günlerde 91’incisi düzenlenen “Bab-ı Ali Toplantıları”nda konuk konuşmacı olan Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’na küresel krizden çevre yatırımlarının nasıl etkileneceğini sordum.
Türkiye’nin üç buçuk yıl önce tarama toplantılarıyla başlayan AB üyelik müzakerelerinde, önceki gün Brüksel’de açılan vergi faslından sonraki gündemi “çevre” olacak.
Çevreye 58 milyar euro
Eroğlu iyimser bir yaklaşımla, 1 Temmuz’dan itibaren AB Dönem Başkanlığı’nı üstlenen İsveç’e vurgu yapıyor.
“Çevre faslını AB’ye aday ülkelerin çoğu müzakere sürecinin sonuna bıraktılar, biz ön sıralara alarak verdiğimiz önemi gösteriyoruz. İki ana açılış kriteri belirledik. Birisi bakanlığımızın stratejik planlarını, diğeri ise yakıtlarla ilgili düzenlemeleri içeriyor. Bu konuda 1500 sayfalık bir rapor hazırladık” diyen Eroğlu, AB müktesebatına uyumlu çevre yatırımları için belirlenen yatırım bütçesini de açıklıyor:
“Çevreye toplam 58 milyar euro’luk yatırım öngörüyoruz. Bunun 35 milyar euro’su kamu tarafından yapılacak.”
12 santral açılışı yapılacak
Eroğlu, aralıkta Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da bir araya gelecek ülkelerin belirleyeceği “iklim değişikliği protokolü” içinde yapılan hazırlıkların da sürdüğünü söylerken, “3 ayrı senaryo ile gideceğimiz Kopenhag’da taşıyabileceğimiz yükü belirleyeceğiz. DPT yatırım maliyetlerini ortaya çıkarıyor” diyor.
İSKİ Genel Müdürlüğü deneyiminden de bildiğimiz üzere Eroğlu’nun odaklandığı konunun “su” olduğunu biliyoruz.
Krize rağmen hidroliksantrallardan (HES) 81’inin temelinin atıldığını, 12’sinin de açılış için beklediğini belirten Eroğlu, özel sektörün yatırım programlarında bir sapma olmadığını anlatıyor. Kopenhag’dan önce gözlerimizi Brüksel’e çevirip enerji ve çevre yatırımlarına AB ile ne ölçüde çözüm üretebilme yeteneği sergileyebileceğimizi göreceğiz.