Serpil Yılmaz

Serpil Yılmaz

syilmaz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dünya Kadınları Zirvesi Vakfı’nın (Women’s World Summit Foundation-WWSF) uluslararası alanda verdiği “Kırsal Yaşamda Kadının Yaratıcılığı Ödülü-2010“ Fiba Holding’in patronu Hüsnü Özyeğin’in kurduğu, Hüsnü M.Özyeğin Vakfı, Kırsal Kalkınma Programı Yöneticisi Nurcan Baysal’a verildi.
WWSF’nin ödülü, Türkiye’ye ilk kez geliyor. 1994 yılından beri verilen bu ödül, 100’den fazla ülkedeki önemli kalkınmacılar, kadın aktivistler, barış ve insan hakları savunucularının oluyordu.
Yöneticiliğini Baysal’ın üstlendiği “Kırsal Kalkınma Programı“; hak temelli kalkınma anlayışı, entegre ve bütüncül yaklaşımı, kalkınma alanına getirdiği yeni vizyon ve yoksul kırsal topluluklar ile özellikle kırsal kadınların güçlendirilmesine yönelik calışmaları dolayısıyla ödüle layık görülüyor.

Yoksula mutluluk hedefi
Özyeğin Vakfı’nın Diyarbakır’ın Eğil İlçesi’nden sonra, Van’ın Tatvan ilçesine bağlı Kavar Havzası’nda sürdürdüğü “Kırsal Kalkınma Projesini“ değerlendiren WWSF’nin, ödüle ilişkin açıklamasında kullandığı ifadeler, yoksullukla mücadelede önceliklerin belirlenmesi açısından çok önemli vurgular içeriyor:
Ekonomik ve sosyal kapasite inşasının el ele gittiği özgün bir felsefe... Sosyal eşitsizliğin giderilmesi ve herkes için saygın bir yaşam hedefi... Kırsal kalkınma jargonunda ender rastlanan “mutluluğun“ öngörülmesi... 1996’dan 2007 yılına kadar Güneydoğu Anadolu’da, UNDP ile birlikte geliştirilen GAP-GİDEM (Girişim Destek Merkezi) projelerinde çalışan Baysal, bu vurguları sorduğumda “Kalkınma programlarının hedefi seçenekleri ve olanakları arttırmak olmalı“ yanıtını veriyor. Bu saptama, yalnızca sürdürülebilir bir ekonomik model oluşturmayı olumlamıyor; aynı zamanda sosyolojik, psikolojik alanlarda duyarlılığı da içeriyor.

Tatvan’a Oxford geldi!
Baysal, 2006 yılının kuş gribi salgını sırasında AÇEV Yönetim Kurulu Başkanı ve Özyeğin’in eşi Ayşen Özyeğin’den kendisine gelen bir telefonla yola çıktıklarını anlatıyor. Özyeğin kuş gribi salgını sırasında, TV ekranlarında çocukların kuş kafalarıyla oynadığını görüp etkileniyor ve Baysal’a “Kırsalda bir şeyler yapalım“ önerisi getiriyor. Bunun üzerine Baysal ile Hüsnü Özyeğin ile bir araya geliyor.
Bill Gates, Rockefeller gibi dünyanın en çok kaynak kullanan vakıflarını inceliyorlar.
Kurulan ekip, Türkiye’de 30-35 il geziyor, Cumhuriyet döneminde uygulanan kırsal kalkınma programlarını etüd ediyor.
Oxford Üniversitesi’nden uzmanlarla çalışıyorlar. Kalkınma literatürlerini inceliyorlar. Kırsal Kalkınma Programı’nın dizayn süreci 6-7 ay sürüyor.

Aylık gelir 108 lira
Baysal, “Yoksulluğu yalnızca gelir azlığı olarak tanımlamadık; insanların fırsat ve seçeneklerden mahrum olmamasını da bu tanımın içine koyduk. Kalkınmayı ihtiyaçtan çok hak olarak ele aldık. Merkeze insanın mutluluğunu koyduk” diyor. Forbes tarafından 3 milyar dolarlık servetle Türkiye’nin en zengin kişisi ilan ettiği Hüsnü Özyeğin’in “iş yapma“ yöntemi hakkında da fikir almak istiyorum; “Çok pratik, sonuca odaklı, indikatörleri önemsiyor“ yanıtını veriyor. Türkiye’nin en zengini ile Türkiye’nin en yoksulunu buluşturan bu projenin sürdüğü havzada kişi başına aylık gelir 108 lira... Özyeğin’in en yoksula odaklanmasında, Zülfü Livaneli hayranlığının bir katkısı var mı bilemem.
Ancak şurası bir gerçek ki, sürdürülebilir bir kalkınma modeli için rasyonel projelere ekmek kadar, su kadar ihtiyaç var.

10 yıl sonra görün
Baysal gittikleri köydeki kadınlara soruyor: “Ne iş yapmak istiyorsunuz?” Kadın “Küçük bir bahçem olsun, çocuğum tok olsun“ yanıtını veriyor. 2009-2014 yılları arasında sürecek Tatvan Kırsal Kalkınma Programı için 3 milyon liralık kaynak ayırdıklarını söyleyen Baysal, “118 ceviz bahçesi kurduk. 10 yıl sonra aile başına 4 bin 650 dolar getirisi olacak. Kolbaşı ve Dibekli köylerinde kurulan seralarda çicek yetiştiren 22 kadın yılda 7500 lira kâr elde edecek. Tatvan Belediyesi ilk kez ilçeye çiçek dikti“ örneklerini veriyor. Kadınları Isparta, Erzincan gibi farklı yörelere de götürüp, kırsal üretim modellerini gösteriyorlar.
Projenin etkilerini sayıp, dökmeye gerek bile yok; MASADA BİR TAS ÇORBA OLUYOR!