Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Adana’da düzenlenen panele katılmak üzere yola çıkarken, yanıma Ekonomi Muhabirleri Derneği’nin “Türkiye’de Kadına Yönelik Ekonomik Şiddet: Süper Kadın Süper Zor” adıyla yayımlanan araştırma ve inceleme kitabını almıştım.
Kadınlara yönelik aile içi şiddetin 2002 yılından beri yüzde 1400 oranında artması karşısında bile ses çıkarmayan bir kitlenin ağırlığı altında ezilen bu toplum; ekonomik şiddet kavramını ne kadar tartışılabilir?
55 kadınla yüz yüze yapılan görüşmelerin aktarıldığı kitapta, ekonomik şiddetin türlerine yönelik örnekler veriliyor...
Kadının kredi kartına, maaş kartına “erkek” el koyuyor, düğün takıları kocanın sermayesi oluyor, kadının kendi bütçesini yönetmesine izin verilmiyor, mülkiyet hakkı engelleniyor, bakkaldan bir kilo şeker alması bile kocanın iznine bağlı olabiliyor, kocasından önce eve gelmesi ve evin tüm işlerini de üstlenmesi şartıyla çalışabiliyor ve işyerinde taciz gibi bir yığın kadınlık yükünden söz ediliyor.
Dayak gibi bu da sır!
Kitaba önsöz yazan Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Doçent Dr. Aksu Bora’nın şu sözlerinin altını çizdim:
“Türkiye’de yirmi yıl kadar önce kadınlar ‘haklı dayak yoktur’ diyerek sokağa çıktıklarında, siyaseti kökünden değiştiren bir adım atmışlardı... Bir ‘aile sırrını’, dayağı, siyasal mücadelenin konusu haline getirmişlerdi... Aile içi şiddet kabının büyük ölçüde dışarıda bıraktığı kocaman bir alan daha vardır: Ekonomik şiddet. Kadın olmanın emek harcamak anlamına geldiğini hepimiz biliriz; ama tıpkı dayak gibi, bu da bir ‘sır’dır.”
Adana’da görüştüğüm kadınlara “ekonomik şiddeti” sordum, sır perdesini aralamaya çalıştım. Aldığım yanıtları da geçtiğimiz perşembe günü bu köşede okudunuz.
Özellikle küçük yerlerde iş kadınlarının zenginleşmesinin önündeki en büyük engelin erkekler olduğu anlatılıyordu.
Ekonomik olarak güçlenen kadın “çeteler” için kolay lokma haline gelebiliyordu.
Erkekler, kadınların kendileriyle rekabet etmelerini engellemek için zor kullanıyorlar, tehdit ediyorlar, kandırıyorlar, her türlü kirli oyunun sergiliyorlar.
Pastadan pay vermiyorlar
Yazımı okuyan Türkiye İş Kadınları Derneği (TİKAD) Başkanı Nilüfer Bulut, “Çok önemli bir konuya değinmişsin. Biz mikro kredi kullanalım, küçük işler yapalım isteniyor. Büyük pastadan pay almaya gelince her türlü güçlüğü çıkarıyorlar” diye söz giriyor.
Bulut, kadının her durumda “güçlü” durması gerektiğinin üzerinde duruyor.
Kadınların iş yaşamında erkeklerden daha naif olduğuna da değinen Bulut, “Kadınlar iyi niyetli olduklar için de zarar görüyorlar“ diyor.
Kadınlara yönelik uygulanan ekonomik şiddet, ekonomik ve kültürel düzeye göre azalmıyor, yalnızca şekil değiştiriyor. Kadınların başlattığı en temel hak taleplerinden, “eşit işe eşit ücret“ mücadelesinin üzerinden 157 yıl geçmesine rağmen, gelişmiş ülkeler de dahil olmak üzere bu sorunun bile çözümlendiğini söyleyemiyoruz.
Türkiye Kadın Girişimciler Derneği de (KAGİDER) bu günlerde “kadın istihdamını“ artırmayı amaçlayan bir kampanya başlatması ilgimi çekiyor. Ne dersiniz, bu yüzyılda kadınlar ekonomik şiddetin şifrelerini kırabilirler mi?
DÜZELTME
11 Mart günkü yazım 9. Cumhurbaşkanı Demirel’in, Başbakan Tayyip Erdoğan’a ön adı ile hatip ettiği biçiminde bir algının doğmasına neden oldu. Demirel “Benim böyle bir üslubum olmaz” açıklamasını getiriyor.