Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in “kalkınmanın bir demokrasi sorunu” olduğunu vurguladığı konuşmasını (23 Aralık) yazmıştım. Aynı yazımda, Baydemir’in bu sözlerini “Demokrasi bir kalkınma sorunudur” diye tercüme eden işadamlarının da harekete geçtiğini belirtmiştim.
Son aylarda Diyarbakır’ı ziyaret eden TUSKON (Fethullah Gülen cemaatinin etkin olduğu işadamları grubu) üyeleri, kente yatırım yapmak üzere “Kardeş Köprüsü” projesini başlatmıştı.
Güneydoğu’ya örnek olacak
AKP’li işadamlarından, Malatyalı sanayici ve inşaatçı, Akdaş Tekstil’in sahibi Yusuf Akdaş bunlardan biri. Akdaş’ın 54 Crispino giyim mağazasının dışında “franchising” verdiği iki şehir var; biri önceki hafta açılışını yaptığı Diyarbakır, diğeri Hakkâri.
Akdaş “Güneydoğu’ya yatırımlarda örnek olacağım. Moral vermek istiyorum. Bu bölgede mağaza açmayı sürdüreceğim” diyor.
Akdaş, “712’si Çatalca’daki tekstil fabrikasında, toplam 1300 çalışanım var. Üretimin yüzde 80-85’i Zara Men’e yapılıyor. Zara bir yıllık sipariş verdi. Bu kriz ortamında 192 kişiyi de işe aldım. Son bir ayda 7 mağaza açtım. Kaliten, fiyatın ve zamanlaman iyi olacak” diyerek bugünlerde pek duymadığımız cümleler kuruyor.
Akdaş, “Rahmetli Özal ile de çok yakındım, işadamlarına gece saat 03.00’te brifing verirdi. Hiç devletten iş almadım, yanaşmadım, kredi kullanmadım” diyerek siyasetle arasına koyduğu mesafeyi de anlatıyor.
Yatırımın adı ‘proje’!
Diyarbakır, yatırım gücünü nereden alıyor? Baydemir, “su hayattır” prensibinden hareketle, kentin 100 yıllık ihtiyacını karşılayacak atık su yatırımı yaptığını anlatıyor. İkinci olarak da enerji önemli konuları arasına girmiş.
1998’de Özelleştirme İdaresi’nin Belediye’ye devrettiği 80 dönümlük Sümer Holding arazisinde, eğitim birimlerinden nikâh salonuna kadar kentin çeşitli yapı ihtiyaçlarını karşılayan “Sümerpark Ekonomik ve Sosyal Entegrasyon Projesi”ni gerçekleştiriyor.
Diyarbakır’da yatırımın adı “proje”. Çünkü burada yapılan yatırım harcamalarının çoğunluğu AB fonlarından karşılanıyor. 10 yıldır da henüz proje tamamlanmamış. Geçen yıl medyada da geniş yer bulan “Güneş Evi” açıldı. Enerji üretiyor, depoluyor ve tüketiyor.
“Yaratıcı Çocuklar Derneği”ne başvuran Diyarbakır’daki ilköğretim çağındaki çocuklar, Atlanta’da yapılacak “Küresel İklim Değişikliği” yarışmasına, “Güneş Evi”nde hazırlanıyorlar. Lego firmasının dünyanın dört bir yanında belirlenen 80 grup öğrenci için özel olarak ürettiği yarışma elemanları üzerinde fikir geliştiriyorlar.
Kimlik mi, geçim mi?
Baydemir ile yaptığım görüşmede “artan öfke ve şiddeti” sorgulamak istedim. “Tahribatı ben de istemem. Temmuz seçimlerinde DTP ve AKP’nin ittifakı bile konuşuluyordu. 2005’ten sonra (R.T.E’nin Kürt sorunu konuşması) ben de kendimi kandırılmış hissettim. Bugün evlere cenazeler gidiyor.
Başbakan, 2005’te bulunduğu yerde direnseydi, farklı durumda olurduk. Özal bu ülkede, bu noktada direndi ve bedelini ödedi. Kürt sorununu çözmeye talip olmak ateşten gömlek giymek demek. Bedel ödemeyi göze alacaksınız. Kürt sorunda oy hesabı yapmak hainliktir. Diyalog ve uzlaşı dilinden asla vazgeçilmemeli” diyor ve ekliyor:
“Yüzde 58.9 oyu yüzde 70’e çıkardığımızda uzlaşmaya daha büyük oranda katkı sağlama imkânı bulacağız.”
Ekonomik alanda geri kalmışlığını “kimlik” sorunuyla açıklamaya çalışan DTP politikasının halkta karşılığı var mı? Bunun yanıtını 29 Mart’ta sandık verecek.