Serpil Yılmaz

Serpil Yılmaz

syilmaz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Özyeğin basın toplantısında, "Finans" diye kurduğu vakfının adını geçen ay "Hüsnü M. Özyeğin Vakfı" olarak değiştirdiğini açıklıyordu. Özyeğin, dünyada küresel zenginlerin isimlerini vererek kurdukları, milyar dolarlık vakıfları kendine örnek aldığının altını çiziyor.Özyeğin, vakfının, Doğu ve Güneydoğu'da kız çocuklarının okullaşma oranının yükselmesine katkı sağlamak için kız yurtları açacağını vurguluyordu. Eşi ve kendisinin başında olduğu vakıflarında, bugüne kadar 50 milyon dolar harcadığı eğitim alanına, yeni bir pencere açıyor.Kız yurtları projesinin fikir babasının, bankacılıktan önce, Robert Kolej sıralarında tanıştığı dostu İbrahim Betil olduğunu da aynı toplantıda öğrenmiştik.Özyeğin'i Betil'den aldığı 25 Şubat 2005 tarihli mektup ikna etmişti.O mektup neydi? O gün bu soruya almadığımız yanıt, bugün geldi. Betil'den dinledim..."Eğitim alanında farklı bir şey yapmak istiyordu, iki önerim oldu. Bunlardan birincisi liselerde özel olarak kurulan birimlerde elektronik ve bilgisayar eğitiminin verilmesi ve bu eğitimin bir diploma ile tescillenmesi, ikincisi ise Anadolu'da kız yurtlarıydı. Türkiye'de kızların okullaşma oranı ortaöğrenimde yüzde 48'lere düşüyor. İran'da, Mısır'da, Namibya'da bile bu oran Türkiye'ye göre daha yukarıda. Liselerin evlerden çok uzak olması nedeniyle, kızların okullara gitmesi sorun oluyor. Liseye yakın yerlerde kız yurdu projemi, istatistikler ile anlattım. Bir yurt için 150 bin YTL gerekiyordu, Özyeğin hemen kabul etti." Yılların bankacısı, işadamı Hüsnü Özyeğin, geçen günlerde basının karşısına ilk kez bir sosyal projeyle çıktı. Oysaki, 1989'da kurduğu "Finans Vakfı" kamuoyunda çok bilinmese de, eşi Ayşe Özyeğin'in başında olduğu Anne ve Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV), 1982 yılından beri yaptığı çalışmalarla daha çok tanıyordu. Özyeğin, temelini atacağı 10 yurt ve okulu açıkladı, yola çıkmıştı. Ancak bir dileği vardı: "Dünyada yolsuzluktan, yoksulluğa birçok konuda endeks hazırlanıyor. Basın, sosyal sorumluluk konusunda özel sektöre karne vermeli" diyordu.Bu kez etkilenme sırası Betil'deydi."Ben de o toplantıda Hüsnü Bey'den ilham aldım. Yurtdışında, şirketlerin sosyal sorumluluk endeksleri oluşturuluyor. Bilanço değerlendirme bilgisine sahip, gönüllü işadamı ve bankacılardan oluşan bir çalışma grubu oluşturuyorum. Bu arkadaşlarla derecelendirme kriterleri oluşturacağız. Bilanço varlığı 100 trilyon lira olan bir kuruluşun 50 okul yaptırması mı, yoksa 10 trilyon lira olan bir kuruluşun 10 okul oluşturması mı önemli, bunun gibi değerleri belirleyeceğiz. Sosyal yatırımların kârlılığı, yaptığı etki gibi kriterlerimiz olacak" diyor Betil.Betil, işadamlarına yalnızca mektup yazmıyor, onlarla düzenli olarak her çarşamba simit-çay-peynir kahvaltısı da yapıyor. Sabah 08.30-09.30 arası. Bu güne kadar 4 kez düzenlediği kahvaltı gruplarını, yaşları 35-45 aralığındaki genç işadamlarından seçiyor. Kriter hazırlıyor Bankacılıktan emekliye ayrılan Betil'in, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı'ndaki (TEGV) deneyiminden sonra, 2,5 yıl önce kurduğu "Toplum Gönüllüleri Vakfı", bugüne kadar 4 bine yakın gönüllü üniversite öğrencisi ile 50 bin kişiye hizmet götürdü. Betil, okul onarımından, görme engellilere sesli kitap okumaya, yaşlılarla sözlü tarih yazmaya kadar uzanan sosyal sorumluluk projelerinde, harcanan 300 bin gönüllü "mesaisinin" ürettiği ekonomik değerin, 1 trilyon lira olduğunu belirtiyor.Bu projeyle Özyeğin'in vakfı arasında bir paralellik kurdum. Örneğin, Fethullah Gülen cemaatinin yıllardır eğitim kurumlarında yürüttüğü "ağabeylik" projesi...Gülen'in açtırdığı okulların "sınav başarılarında" öğretmenlerin, çocuklarda "yaratılan kimlikte" ise ağabeylerin rolü büyüktü. Ağabeyler çocuklara, model oluyor, neredeyse birlikte yatıp kalkıyorlardı. Tabii bu çocukların aileleri de sistemin doğal parçası haline geliyordu.Cemaatin ortaöğrenimde kazandığı gençler, ODTÜ- BÜ gibi üniversitelerin fen bölümlerinden mezun olmuş, yurtdışındaki okullarında öğretmenlik yapar olmuşlardı. Cemaatte artık üçüncü kuşak eğitimi sürüyordu.Betil ile Özyeğin böyle bir işbirliğine giremez miydi? Aslında sorum buydu.Özyeğin'in okullarında, yurtlarında Betil'in gönüllü üniversitelileri "ağabeylik-ablalık" yapamaz mıydı? 1 trilyon ürettiler Betil, benim düşündüğümden öte bir bilgi verdi. Betil, Milli Eğitim Bakanlığı'na bir protokol hazırlamış ve önümüzdeki öğretim döneminde, 100 okulda, ilk ve ortaöğrenim çocuklarına 15-20 saatlik "sosyal hizmet kulübü" çalışmasına başlayacaklarını anlatıyor. Betil, "Toplum Gönüllüleri olarak 70 üniversitede çalıştığımız gençlerimiz, kardeşlerine ağabey, ablalık örneklemesi açısından önemli bir görev üstleniyor, ortaöğretimde de bu işbirliğinin sağlanması zorunluydu" diyor.Gazetemiz de "Baba Beni Okula Gönder" kampanyası ile kız yurtları ve okullaşmaya destek sağlayan ve bu alanda kamuoyu duyarlılığını artıran bir sosyal sorumluluk projesi yürütüyor. Şirketler, kurumlar bir yana, Türkiye'nin insani gelişmişlik endeksinin yukarı çıkması için oluşan gönüllü halkası büyüyor. Siz neredesiniz?! syilmaz@milliyet.com.tr Model ablalar-ağabeyler