Hüsamettin Özkan ile Deniz Baykal’ın iftar buluşmasından bir gece sonra bir araya geliyoruz.
Mekânımız her zamanki gibi, Bostancı sahilinin “kaptan köşkü” Çatana Balık. CHP İstanbul Belediye Meclis Üyesi de olan Çatana’nın sahibi Hasan Gökpınar; Özkan-Baykal buluşmalarının gizli mimarıdır.
Gökpınar’a soruyorum, bu kaçıncı buluşma?
“2007’den beri görüşüyorlar. Bu beşinci görüşme. Son iki görüşme Baykal’ın istifasından sonra gerçekleşti” diyor.
CHP’nin yerel yöneticilerinin de olduğu iftar soframızda sohbet, Özkan’a gelen telefonlarla kesiliyor.
Milliyet’te yayımlanan Baykal ile Özkan’ın görüşme fotoğrafı, CHP kadroları arasında beklenti yarattığı gibi, teşkilatlardaki dönüşüm sancılarına bir yenisini eklemiş görünüyor.
Masada bulunduğumuz birkaç saat bile; teşkilatın hükümete güven oylamasına dönüşen referanduma odaklanmak yerine, enerjisini örgüt içi yapılanma konularına harcadığı izlenimini almaya yetiyor.
CHP’nin iç dinamiklerinde, “Baykal’la mı; Baykal’sız mı” sorusu önemli bir yer tutuyor.
Kılıçdaroğlu’nun liderliğinde yürütülen kampanya sürecine, CHP Genel Sekreteri Önder Sav’ın gölgesi düşüyor; “değişim” baskısı artıyor.
Aramızdaki sohbet ilerledikçe Özkan kendi kendini dolduruyor, “Koltuk sevdalısı olanlar, ülkenin meselelerine odaklanmakta güçlük çekiyor” diye yakınıyor.
Deniz Baykal’ı kaset durdurdu
Kamuoyuna yansıyan fotoğraflarından her ikisinin de memnun kaldığını anladığımız buluşmaya ilişkin olarak Özkan, “Bir önceki görüşmemizde Türkiye açısından öyle güzel şeyler konuştuk ki, bir hafta sonra kaset skandalının patlaması üzerine, içimden şöyle geçirdim: Herhalde bizi dinlediler ki, Baykal’ı durdurmak için kaset planı devreye sokuldu” diyor.
Özkan bu duygusunu Baykal ile de paylaşmış. Baykal da tebessümle “olabilir” yanıtını vermiş.
Konuşmaların merkezinde “kutuplaşan Türkiye” tehlikesine karşı yapılması gerekenler var. Bağdat Caddesi’ndeki son iftar yemeğine Baykal’ın, “ayakları yere basan” tespitleri damgasını vurmuş.
Özkan’a göre, Baykal, hiçbir beklentisi olmadan üzerine düşen her görevi canla başla yapmak konusunda hayli istekli. Partisinde yaşadığı bütün kırgınlıkları “özel” bir dosyaya kaldırmış.
Kılıçdaroğlu’na her türlü desteği verecek. Bu referandumun CHP’nin ve Türkiye’nin tarihinde önemli bir kırılma yaratacağına inanmış. Kılıçdaroğlu ve CHP’nin referandumda “hayır” çıkması için hiçbir mazerete sığınmadan her türlü çabayı göstermesini istiyor. En çarpıcı önerisi ise şu:
“CHP gerekiyorsa banka kredisi alsın, param yok diye kampanyada hız kesmesin, referanduma asılsın.”
Meclis’te uzlaşma sağlanmalıydı
Baykal’ın, “kaset engeline” takılmasaydı, kurultayda partisinin üst yönetimini gençleştireceği, başta Kılıçdaroğlu olmak üzere etkili isimleri önemli görevlere getireceği; yeni ve genç bir ekiple CHP’yi halka yaklaştırma gayreti içine gireceği anlaşılıyor.
Özkan’a göre Baykal, “Olan oldu, geçmişi unutalım, referanduma asılalım” havasında.
Görüşmede, Özkan’ın “Referandum Türkiye’yi kutuplaştırıyor. Keşke buna fırsat verilmeseydi ve anayasa değişikliği Meclis’te sağlanacak uzlaşmayla çözülseydi” görüşünü ilgiyle dinlemiş.
Baykal bu tespite, Özkan’ın Ecevit’in başbakan olduğu hükümette koalisyon ortakları arasındaki uzlaştırıcı tavrını överek karşılık vermiş.
Türkiye’de siyaset kulislerini hayli hareketlendiren iftar yemeği için Özkan ilginç bir saptama yapıyor:
“Torununun okul kaydı için yapacağı ABD seyahatinden sonra aklından geçenleri hayata geçireceğini sanıyorum.”
Baykal “bir bilen” olabilir mi?
Özkan ile CHP’yi konuşmak, biraz da DSP’yi konuşmak manasına geliyor. Siyasi akrabalığı olan bu iki partinin örgütsel refleksleri birbirine benziyor.
CHP’nin “gölge başkanı” Sav ile DSP hükümetinin “gölge başbakanı” Özkan’ın birbirine hiç benzemediğini de kayda geçmemiz gerekecek.
Özkan, bırakın “DSP-ANAP-MHP” koalisyonunu, iş dünyası ve askeri de içine alan siyasetteki “birleştirici” unsur olduğunu vurgularken, Sav’ı “bir bölen” olarak konumlandırıyor.
Baykal işte tam da bu noktada “bir bilen” olarak sahne almaya zorlanıyor.
Özkan’ın Baykal ile verdiği iftar fotoğrafına geri dönecek olursak, tek üzüntüsü Baykal’ın ceketli katıldığı buluşmaya,
t-shirt ile gitmesi.
Bu tablo, her iki siyaset adamının da en azından şimdilik Ankara’nın uzağında oldukları gerçeğini hatırlatıyor...