TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner’in “8 ay sonra görevim bitiyor. Profesyonel hayatı olan bir insanın daha uzun süre bu işi yapması mümkün değil” sözlerini yansıttıktan sonra, bugünkü yazıma girmek istiyorum.
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) 40 bin genç ve çocuğa ulaşırken, bütçesinin de son 7 yılda 19 kat artarak; 120 milyon liradan, 2.3 milyar liraya yükselmesini iyiye gidiş olarak yorumlayabilir miyiz?
İhtiyaçların artması karşısında, daha çok olanağın seferber edilmesinin kötü bir tarafı yok. Ancak her büyümenin de olumlu bir gelişmeye işaret etmediğini söylemeliyiz.
Bu soru, Boyner Holding, Peryön ve UNFPA (Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu) işbirliği ile 2009 yılında başlatılan ve “Yetiştirme yurtlarında yetişmiş 18-24 yaş arası, en az lise mezunu genç kadınları güçlendirmeyi ve istihdama katmayı” hedefleyen “Nar Taneleri” projesi için düzenlenen toplantı sırasında belirdi...
Sponsor kurumların temsilcileri, akademisyenler, mentorler, SCHEK Genel Müdürü İsmail Barış’ın katılımı ve Boyner’in ev sahipliğinde düzenlenen toplantıda, devletin “güçlü kollarına” tutunmaya çalışarak, suyun üzerinde kalmaya çalışan çocukların hikâyesini dinledik.
Deniz anaları gibiler...
Boyner, 5 yıllık bir süreç için başlattıkları “Nar Taneleri” projesini anlatırken; “Yurtlarda yetişmiş genç kadınların, kişisel gelişmelerini ve iş arama becerilerini geliştirerek, iş gücüne katılmalarını destekliyoruz. Cinsiyete dayalı ayrımcılıktan kaynaklanan sorunlarının çözümüne katkı sunmayı ve mentorlük sistemini işleterek sosyo ekonomik açıdan yol göstericilerle birlikte yetiştirilmelerini amaçlıyoruz” diyor.
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki; devletin eline düşen çocuk kendini ömür boyu bu hâkimiyet üzerinden tanımlıyor.
Aile kavramı boğazına ip gibi dolanıyor!
En büyük kâbusları, ilkokula başlarken “adres” sorduklarında başlıyor...
Sorunlar üzerinde uzlaştıklarını gördüğüm devlet ve sivil inisiyatifin, çözümler konusunda ortaklaşan bir dil tutturduğunu iddia edemem.
Şahin, yurtlara bırakılan çocukları “Sahile vuran denizanaları gibiler. Çünkü çoklar” diye tanımlıyor, aynı toplantıda söz alan sivil toplum liderleri ise yurtlardaki çocukları “deniz yıldızlarına” benzetiyorlar.
“Nar Taneleri: Güçlü Kadınlar Mutlu Yarınlar” projesinin ortaya koyduğu ve sosyolojik değerlendirmeleri içeren “Ben Değerliyim” raporunun özgünlüğü; Türkiye’de dezavantajlı gruplara ilk kez uygulanan mentorluk desteğini analiz etmesinden kaynaklanıyor.
Devlette iş bulabiliyorlar
Raporu hazırlayan sosyolog Nihan Bozok’un kitabında yer verdiği bir Nar Tanesi’nin cümlesine yer vereyim:
“Bazen güzel sözler duymak bile güzel hayaller kurmaya yeter.”
Son iki yıldır SHCEK bünyesindeki 24 ilde 78 genç kadına el uzatan Nar Taneleri projesinin en önemli yanı, “gençleri istihdama katması” değil. Onlara, devletten bağımsız olarak yaşayabilecekleri ve “ev çocukları” ile aralarındaki uçurumu kapatabilecekleri bir ortamı sağlamaya çalışması.
Hemen hemen hepsi yetişkin çağa gelince, bir devlet kurumunda çalışmak istiyor. Öyle ki SHCEK’ten çıkmış, devlet kurumundan emekli olmuş bir babanın bile çocukları için kurduğu en iyi gelecek hayali, onları da SHCEK’ye verip, devlet memuru yapmak!
Nar Taneleri’nin 2009 yılı sonuçlarına bakarsak, istihdama katılım oranı yüzde 82. Bu oranın yüzde 100 olmasının önündeki tek engel, eğitimlerine devam ediyor olmaları. Muhtemelen 2010 yılı sonuçları da buna yakın çıkacak.
Barış’ın “Çocuklara yapılan en büyük fenalık yurt açmak. Önümüzdeki 5 yıl içinde Türkiye’de yurt göremeyeceksiniz. Bunların yerini çocuk evleri alacak. Çocukları yaşamdan koparmamak gerekiyor” diyor.
Şu ana kadar açılan 330 “Çocuk Evi” ve bir o kadar da açılan “Sevgi Evi”nde, 12 yaşın altında, 3 binin üzerinde çocuk kalıyor.
Toplantıya katılan mentor Saide Kuzeyli şöyle sesleniyor: Henüz “nar tanesi” olmadan, dalda çiçekken bu çocuklara dokunmak gerekiyor!