İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin (TOBB), 269 sivil toplum örgütü temsilcisi ile Brüksele yaptığı bir günlük çıkarma, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül için de, 17 Aralık liderler öncesi "müzakere" önemi taşıyordu.Türkiye Platformunun düzenlediği panel öncesinde, Türkiye - AB Karma İstişare Komitesi (ECOSOC) Eş Başkanı Jann Olsson, AP eski Başkanı Cox ve Avrupa Parlamentosu Başkan Yardımcısı Alejo Vidal Quadras Roca ile birlikte biraraya gelen İstanbul Sanayi Odası Meclis Başkanı Hüsamettin Kavi içerideki havayı aktarıyor:"Türkiyeye yakılan ışığın rengi yeşil olacak. Müzakerelerin başlayacağı 2005e kadar, Türkiyenin yapması gerekenler olacak..." Türkiye Platformunun, Brüksel randevusunda dile getirilen sözler, bundan iki yıl öncesine göre daha köşeliydi. Başbakan Tayyip Erdoğana Avrupa Parlamentosunda (AP) ilk söz hakkını tanıyan AP eski Başkanı Patric Coxun, salonun en çok alkış toplayan konuşması, "Avrupalı Türk sorusuna evet deme zamadır" diye bitiriyordu. İstanbul ve Ankaraya hareket etmek üzere olan Türk heyetinin, Brüksel havalimanında özel olarak ilgilenilen pasaport işlemleri sürerken, sohbet koyulaşıyor.10 Aralık şafağında Brüksele doğru yola çıkarken, AB ilişkilerini etkileme olasılığı olan en taze haber; Leyla Zana ve arkadaşlarının Le Monde ve International Herald Tribune gazetelerine verdiği; Kürtlere, İspanyanın Bask ve Katalan, İngilterenin İskoç, Belçikanın Valonlar bölgeleri için tanınan, Ankaranın da Kıbrıstaki Türk azınlık için önerdiği otonomisinin verilmesini isteyen ilandı. Brükselde bu konuya hiçbir konuşmacı girmedi.Kaviye "Özel toplantınızda Zana konusu geçti mi" diye sorduğumda, AP Başkan Yardımcısı Roca ile arasında geçen konuşmaya değindi.Geçtiğimiz hafta İspanyaya gittiğini hatırlatan Kavi, Rocaya ilettiği soruyu aktardı:"Aynı günlerde İspanya, ayrılıkçı ETA örgütünün eylemlerine sahne oluyordu. Gördüğüm kadarı ile İspanyada ETA eylemlerine karşı toplumsal tolerans azalıyor. Bask bölgesi ile ilgili problemleri çözdünüz mü?"Kavi, Rocaya yönelttiği sorusunu tamamlıyor:"Barcelona - Real Madrid maçını izledim, tribünde açılan pankartta "Katalonya is not Spain" (Katalonya İspanya değildir) yazıyordu..."Roca, Kavinin sorusunu yanıtlarken, kendisinin de İspanyanın Katalonya bölgesinin başkenti Barcelonada doğduğunu belirtiyor ve devam ediyor:"Katalonyada çok uç liberal noktada yaşayanlar var. Onlar düşüncelerini bu ifadelerle dile getiriyorlar. Bu tutum, İspanya yönetim anlayışını, davranışlarını etkilemiyor. Siyasi bir karşılığı yok. Onların görüşlerini, özgürlüklerin kullanımı olarak algılıyoruz."Roca, "Katalonya, İsyanyanın en zengin bölgesi. Tepkileri, elde ettikleri toplumsal refahın bir uzantısı olarak görüyoruz. Düşünce özgürlüğü çerçevesinde, ayrılıkçı talepler öne sürüyorlar. Engelleme yoluna gitmiyoruz" diyor. Rocadan deneyimler! Sohbetemizi Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) Başkanı Çetin Nuhoğlu ile sürdürüyoruz.Nuhoğlu, ABde Türkiyeye yönelik taleplerin artmasını şöyle yorumluyor:"11 Eylül sonrası, Türkiyeden isteklerini yükseltmek zorunda kaldılar. Bundan iki yıl önce olsaydı daha rahat, "Türkiye AB üyesi olsun" derlerdi. Ancak dünyada yayılan medeniyetler çatışması algılaması, AB liderlerini kamuoyu önünde zorluyor."Nuhoğlu, Ağustos ayında İngilterede bulunduğu sırada, yayınlanan bir anketten örnek veriyor:"İki yıl öncesi ile karşılaytırılan bir anket yayınlandı. Buna göre 2002 yılında İngiliz kamuoyunda, eğitim ve sosyal devlet beklentileri ilk sıraları alıyordu. Ağustos anketinde birinci sorun güvenlik olarak çıktı. AB, yoğurdu üfleyerek yeme refleksi edindi, algılamalar değişti."AB ile son hafta. APnin onay mercii olduğunu hatırlatalım ve bekleyelim... syilmaz@milliyet.com.tr Güvenlik faktörü