Musul’dan DAEŞ’i çıkartmayı hedefleyen ve aylardır konuşulan operasyon başladı.
ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin desteğiyle Irak merkezi hükümetinin güçleri ile Barzani’nin yönetimindeki peşmerge güçleri operasyonu gerçekleştiriyor.
Türkiye, hem operasyon aşamasında yer almakta hem Başika’daki askeri birlikte kalmakta hem de DAEŞ Musul’dan atıldıktan sonra kurulacak masada söz sahibi olmakta kararlı.
Irak hükümetinin açıklamalarına rağmen tüm bunların nasıl gerçekleştirileceği, Ankara’nın yol haritasının ne olduğu gündemin en sıcak konusu.
Musul operasyonu başlamadan hemen önce Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, koalisyon güçlerinin genelkurmay başkanlarının toplantısına katılmak için ABD’ye gitti.
Akar, hem Suriye’de devam eden Fırat Kalkanı harekâtının haklılığını ve hedeflerini anlattı hem de Musul operasyonuna Türkiye’nin katılmaması durumunda doğabilecek sakıncaları.
Akar’ın önceki günkü kritik görüşmesi ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford’laydı.
Hem bu görüşmede iletilen mesajları hem de son gelişmelerle ilgili Ankara’nın bakışını öğrenmeye çalıştım.
Edindiğim bilgileri şöyle aktarabilirim:
Öncelikle Türkiye’nin Musul operasyonu etrafındaki gelişmelere bakışını özetlemek gerekiyor.
Ankara, operasyonun zamanlamasına dikkat çekiyor.
Suriye’deki Fırat Kalkanı harekâtında Dabık’ın ele geçirildiği, Özgür Suriye Ordusu’nun El Bab’a yöneldiği bir aşamada aylardır süren operasyonun zamanlamasını dikkat çekici buluyor.
O hat niye açık bırakıldı?
Musul’un dört bir yanını kuşatan Irak hükümetinin bir hattı bilerek açık bırakması da ilginç bulunuyor.
Bu hattın, kaçmak isteyen DAEŞ’liler için açıldığı, böylece Musul’da zaten güç kaybetmiş örgütün yerleşik güçlerinin iyice dağılmasının hedeflendiği değerlendiriliyor.
Ancak kaçan DAEŞ’lilerin gidebileceği yerlerin başında Özgür Suriye Ordusu’nun yöneldiği El Bab ile Rakka’nın gelmesi Ankara’ya göre operasyonun zamanlamasını kuşkulu kılıyor.
DAEŞ’in Dabık’tan atılmasının hemen ardından Musul’a yönelik uçuşların, topçu atışlarının başlamasının, ertesi gün Musul’a girilmesinin, bu kadar hızlı davranılmasının normal şartlara uygun olmadığı ifade ediliyor.
Bunun bir nedeninin de Türkiye’nin Suriye’deki etkisini azaltma amaçlı olduğu kuşkusunun altı çiziliyor.
Türkiye’nin Suriye’de güneye ilerlemesini durdurmanın bir yolunun da DAEŞ’i Musul’dan bu bölgeye çekmek olduğuna dikkat çekiliyor.
Fırat Kalkanı harekâtının bu yönüyle Musul’daki operasyondan etkilenebileceğine işaret ediliyor.
Ankara’ya göre Musul harekâtı çok uzun sürmeyecek.
Buradaki asıl hedefin DAEŞ’i Musul’dan atmak mı yoksa Musul’un paylaşımı mı olduğu konusunda Ankara kuşkulu.
Türkiye’nin operasyona katılmasının engellenmeye çalışılmasının, Ankara’yı paylaşım masasından uzak tutmak amaçlı olduğu düşünülüyor.
Ankara’nın kuşkuları
Ankara’nın, Türkiye yer almadan ve endişeleri giderilmeden gerçekleştirilecek bir Musul operasyonunun sonuçları konusundaki itirazlarını şöyle sıralayabilirim:
1- Ankara’da “DAEŞ, Musul’dan nereye gidecek?” sorusu soruluyor. Musul’un batı girişi ve Şengal bölgesine uzanan kuzeybatısı açık bırakılarak ve DAEŞ militanlarına adeta, “Buradan çıkın” diye yol gösterilmesiyle hedeflenen ne? Ankara, DAEŞ’lilerin tam da Fırat Kalkanı harekâtında kritik bir aşamaya geçileceği aşamada bu hattan El Bab ve Rakka’ya geçebileceği düşüncesinde. Dabık alındıktan sonra, ÖSO’nun El Bab’a yöneldiği aşamada böyle bir gelişmenin yaşanmasının Fırat Kalkanı harekâtını da olumsuz etkileyebileceği değerlendirmesi yapılıyor.
2- Musul’daki savaşın büyük bir göç dalgası yaratabileceği, 60 ila 100 bin kişinin Türkiye sınırına yönelebileceği de değerlendiriliyor.
3- Göç dalgasıyla birlikte sivillerin arasına sızan DAEŞ’lilerin Türkiye’ye yönelebileceğine de işaret ediliyor.
4- Her ne kadar PKK operasyonda yer almasa da PKK’nın eğittiği Ezidi birliklerinin bir biçimde operasyonda yer almasının Türkiye açısından güvenlik riski oluşturduğuna dikkat çekiliyor.
5- Sünni ağırlıklı Musul’a Şii ağırlıklı Irak ordusunun girmesinin bölgede büyük bir mezhep savaşının fitilini ateşleyebileceğinden endişe duyuluyor.
Ankara’nın planı
Peki Ankara, Musul operasyonunda nasıl yer alacak?
Bu soruya açıktan verilen yanıt; Türkiye’nin, Irak hükümetinin tepkisine rağmen Kürdistan Özerk Yönetimi’nin çağrısı ya da Telafer’deki Türkmenlerin davetiyle operasyona katılması.
Türkiye Musul operasyonuna ilk etapta hava harekâtları, gerektiğinde Başika ve diğer bölgelerdeki destek unsurlarıyla katılmayı tasarlıyor.
Şimdilik gündemde kara
gücü yok.
Türkiye’nin Başika’da eğittiği yerel güçler zaten operasyonda yer alıyor.
Ancak Başika’daki dört fırtına obüsünün bile çok etkili bir atış gücü olduğu ifade ediliyor.
Şu aşamada bu vurucu güçler devreye girebilmiş değil.
Zira devreye girebilmesi için koalisyon güçlerinin koordinat bildirmesi gerekiyor.
Ancak operasyonda olmadığı gerekçesiyle Türkiye’ye henüz bu koordinatlar verilmiyor.
Türkiye, bu yüzden sadece Başika’ya ve sınırına yönelen tehditlere yanıt niteliğinde bu ateş güçlerini kullanıyor.
Gerekirse tampon bölge
Ankara’nın acil durum planı ise göç dalgası ya da DAEŞ’in Türkiye sınırına doğru kaçması durumunda her türlü tedbiri almak.
ABD makamlarına da aktarılan bu tedbirler şöyle sıralanıyor:
1- Öncelikle sınır bölgesinde tedbir almak. Bu yapılmaya başlandı. Tanklar ve topçularla sınırdaki birlikler takviye edildi.
2- Türkiye, Başika’dan çıkmayacak. Şu aşamada takviye yok ama görüşmeler nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın çekilmeyecek. Burada eğitilen Nuceyfi’ye bağlı 3 bin kişiden bin 400’ü aktif olarak operasyonda. Türkiye, burada mezhepsel çatışma riskini de barındıran risklere karşı kalmayı sürdürecek.
3- Üçüncü plan, göç dalgasını ve terörist sızmaları sınır ötesinde karşılamak. Tıpkı Cerablus’ta yapıldığı gibi, Irak’ın içerisinde 10 kilometrelik bir alanda tampon bölge oluşturarak göç dalgasını burada karşılamak. TBMM tezkeresi, hükümete bu kararı verme olanağı sağlıyor. Ankara’ya göre böyle bir adımın uluslararası meşruiyeti de söz konusu. Irak’a gönderilen temsilcinin bu ihtimalleri de konuşacağı.