Bazı şehirler vardır, seyahat edilecek yerler listesinde ilk akla gelenlerden değildir. Hatta gideceğinizi söylediğiniz zaman şaşırır insanlar. Ama o şehirlerde öyle güzellikler vardır ki niye daha önce gitmedim diye düşünürsünüz.
Niğde o şehirlerden biri. Aslında Niğde eskiden oldukça büyük bir şehirmiş fakat önce Nevşehir sonra Aksaray, Niğde’den ayrılınca günümüzdeki halini almış. Tüm Anadolu şehirleri gibi Niğde’nin de tarihi çok eski zamanlara dayanıyor ve birçok güzelliği içinde barındırıyor. Bunlardan en çok dikkat çekenlerinden biri de Gümüşler Manastırı.
Niğde’ye 8 km uzaklıktaki Gümüşler Beldesinde bulunan manastırın, kesin olarak bilinmemekle beraber, 8-12. yüzyıllar arasında yapıldığı tahmin edilmektedir. 1973 yılında arkeolojik sit alanı kabul edilen ve büyük bir kaya kütlesinin içine oyulan manastır Kapadokya Bölgesi sınırlarında bulunmaktadır. Ayrıca günümüze oldukça iyi korunarak gelmiş ve bölgenin en büyük manastırlarından birisidir. Manastırın oyulduğu kaya kütlesinin güney ve doğu cephesi 1.5 km kadar devam etmektedir.
Manastıra, 14 metre yüksekliğinde bulunan bir avludan geçilerek ulaşılmaktadır. Avlu, dört yönde kaya oyma yapılara açılmakta ve tüm yapıların gizli geçitlerle bağlantıları bulunmaktadır. Orta avluda ise mezarlar ve erzak depoları yer almaktadır. Yapılan kazı çalışmaları ile ortaya çıkarılan mezar sayısı 30’a ulaşmıştır. Girişte avlunun sol tarafında iki katlı bir yeraltı şehri bulunmakta olup yeraltı şehrinden toprak yüzeyine ulaşan havalandırma ve megafon şeklinde bir haberleşme sistemi olduğu düşünülmektedir. Manastırda yer alan diğer mekanların pek çoğunun işlevi halen bilinmemektedir.
Manastırın en önemli yapısı olan ve kompleksin kuzeyinde yer alan kilise ana giriş kapısının tam karşısında yer almaktadır. Kilise içinde son derece iyi korunmuş, renkli freskler bulunmaktadır. Fresklerde; Hz. İsa'nın doğumu, vaftiz edilmesi, kiliseye takdimi, Havariler ve Hıristiyanlığın ileri gelenlerini gösteren konular işlenmiştir.
Kilisedeki fresklerin güçlü ve canlı anlatımları, barındırdığı yeraltı şehri, büyük mezarlık odası ve oldukça büyük kaya kütlesine kazılmış yerleşim birimleriyle birlikte arıtılmış savunma önlemleri nedeniyle Gümüşler Manastırı’nın, döneminin önemli din merkezlerinden biri olduğu düşünülmektedir.
Kilise içerisindeki freskler 1960’lı yıllarda İngiliz arkeolog-restoratör Michael Gough tarafından onarılmıştır. Manastırın en dikkat çeken özelliklerinden biri de; içerisinde dünyada tek olan ve ortaya çıkmasıyla birçok tartışmaya yol açan “Tebessüm eden Meryem Ana” freskinin bulunmasıdır. Ortaya çıkan tartışmaların sebebi ise manastır tanıtımının bu freskle yapılmak istenmesidir. Bu konuda açıklama yapan bazı tarihçi ve arkeologlar Meryem Ana’nın hiçbir freskte gülümsemediğini belirterek, bunun bir “restorasyon hatası” olabileceğini iddia etmişlerdir.
Manastır kış döneminde 08.30-17.30, yaz döneminde ise 10.00-18.00 arasında ziyaret edilebiliyor ve giriş ücreti 10 tl. Ayrıca müze kart da geçerli. Biz şansımıza haftaiçi bir gün gittiğimiz için bizden başka kimseler yoktu. Hatta içerdeki ışıkları bile biz gidince açtılar. Girişteki görevli arkadaş bizzat gelip meşhur freskin bulunduğu köşeyi de gösterdi. Ziyaret etmeden önce Gümüşler Manastırı’nı biraz araştırdığımda, karşıma çıkan fotoğraflara bakınca küçük bir yer, çok zaman almaz diye düşünmüştüm. Fakat bence fotoğraflar gerçeğini pek yansıtmıyor ve oldukça büyük bir alan. Özellikle Kapadokya bölgesine gezi yapacaklara, rotalarına Gümüşler Manastırı’nı eklemelerini şiddetle tavsiye ederim.
instagram.com/senay_muratdogru/