Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu yazı kaleme alındığında referandumun sonuçları kesin olarak belli değildi. Ancak alınan sonuçlar hükümetin anayasa değişikliği paketinin bazı tahminlerden çok daha fazla destek aldığını ortaya koyuyordu.
Bu referandum muhalefet tarafından hükümet için bir güven oylamasına çevrildiğine göre, AKP iktidarının bu açıdan söz konusu güvenoyunu aldığını demokrasinin bir gereği olarak teslim etmeliyiz. Türk seçmeninin kararına da bu çerçevede saygılı olmalıyız. Sonuçta ne “Türkiye’yi bölüyorlar” ne de “orduyu, yargıyı ele geçiriyorlar” argümanları caydırıcı oldu. Seçmenin ağırlıklı bölümü bu tür uyarılara aldırış etmeden hükümete “yoluna devam et” sinyali vermiş oldu.
Bu arada CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun oyunu kullanamamış olması ana muhalefet açısından konuya ayrı bir “trajikomik” boyut getirdi.
AKP iktidarının bu sonuçtan seçime dönük çok kuvvetli bir rüzgâr aldığı da ayrı bir gerçek. Bu sonucun dış dünyada da rahatlatıcı olacağı kesin. Son günlerde dış basında yazılanlara bakıldığında hem Batı’da hem de Doğu’da Erdoğan hükümetinin bu referandum nedeniyle zayıflayacağından endişe ediliyordu.

AB çevreleri de rahatlayacak
AKP’nin İran, Hamas ve İsrail konularındaki tutumu nedeniyle Batı’da bunun gerçekleşmesini isteyen kesimler vardı elbette. Fakat Türkiye’ye yatırım yapanlar farklı düşünüyorlardı. Bunlar, referandum nedeniyle siyasi konumu zayıflamış olan hükümetin, genel seçimler öncesinde popülist amaçlı harcamaları artırarak ekonomik dengeleri bozmasından korkuyorlardı.
Oysa ortaya çıkan tabloda seçmenden yeterince destek almış olan bir AKP’nin popülizme güvenmesi için fazla bir ihtiyaç kalmamıştır. Bunun uluslararası finans çevrelerini olduğu kadar AB çevrelerini de rahatlatacağı kesin.
Hükümetin referandum zaferinin, AB dışişleri bakanlarının Türkiye ile daha fazla derinleştirilmiş siyasi ilişkiler konusunu ele aldıkları önceki günkü toplantılarının ardından gelmesi ayrıca önemli.

Pandora’nın kutusu açıldı
Üyelik müzakerelerindeki sıkıntılar ne olursa olsun, Türkiye ile bölgesel ve küresel konularda işbirliği yapılmasının önemini artan bir şekilde hisseden AB’nin, bu referandumdan sonra AKP’ye daha fazla destek vermesi beklenebilir.
Şimdi dikkatler AKP’nin hazırladığı anayasa paketinin uygulanmasına dönecektir. Türkiye’deki siyasi kavganın bu nedenle önümüzdeki dönemde de sürmesi beklenebilir. Ancak, Türkiye için “Pandora’nın Kutusu”nun artık açıldığı da bir gerçek.
Özetle, ister sağdan, ister soldan gelsin, saati geri çevirme çabalarının bu aşamadan sonra başarılı olması mümkün değil. Ancak çok sayıda toplumsal sorunun çözüm beklediği de ortada. Belki ekonomi olarak dünyanın ilk yirmi ülkesi arasında olabiliriz. Bunu da azımsamamak lazım.
Ama bundan daha da önemli olan istatistik, kişi başına gelir açısından Türkiye’nin uluslararası sıralamadaki yeridir. Bu açıdan nerede olduğumuz ise ortadadır. Bu nedenle gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderilmesi ve eğitim ile sağlıkta fırsat eşitliğinin sağlanması gibi temel hususlar açısından Türkiye’de birçok reform hâlâ gerçekleştirilebilmiş değil. Kürt sorunu ise acil ve cesur müdahaleler gerektiriyor. Bunları yapacak olan iktidardır. Dediğimiz gibi, Türkiye’de Pandora’nın Kutusu artık açıldı, ancak bu gerçek AKP’yi de bağlıyor.
Bu durumda “Yeni Türkiye” parti mutfaklarında hazırlanmış anayasa değişikliği paketlerinden ziyade, yaşamakta olduğumuz siyasi ve sosyal çatışmaların sentezlerinden ortaya çıkacaktır. Bu sentezlerin nispeten sancısız olmasını sağlamak ise bu referandumla istediği rüzgârı kapan AKP iktidarının sorumluluğunda olacaktır.