Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Önce temel bazı istatistikleri ele alalım: Rusya ve Çin arasında sıkışmış olan Moğolistan'ın toplan nüfusu 2.8 milyon kadar. Ülkenin bütçesi ise 500 milyon doları geçmiyor. Başkent Ulan Bator'un belediye bütçesine gelirsek, bu da sadece 2 milyon dolar civarında. Yani hem küçük hem de fakir bir ülkeden söz ediyoruz. Ama mutsuz görünen bir millet değil. 'Irk' açısından olmasa da "dil" açısından köklerimizin geldiği Moğolistan'ı ziyaret etmek herkese nasip olmaz. Biz de zaten bu şansı Başbakan Tayyip Erdoğan'ın bu ülkeye yaptığı resmi ziyaret sayesinde yakaladık. Yoksa burası öyle, "Atlayıp gidelim" denecek bir yer değil. Karakurum Dağları, Orhun, Bilge Kağan ve Kul Tekin anıtları elbette ki kültürümüzde yer edinmiş kavramlar. Buna karşın bu küçücük ülke hakkında ne kadar az bilgiye sahip olduğumuzu da bu vesileyle gördük. Oysa bu ülkeyle ilgili çok ilginç ve şaşırtıcı bazı gerçekler var. Halkın yüzde 95'i Moğol olmasına karşın, dinlerin dağılımı açısından da dikkat çekici bir görüntü var. Müslümanlık nüfusun sadece yüzde dördü için geçerli. Şamanist ve Hıristiyanlar ise nüfusun yüzde altısını temsil ediyorlar. Lamaist Budistlere gelince, onlar yüzde 50 oranıyla nüfusun en kalabalık kesimini oluşturuyor. Fakat en çarpıcı istatistik nüfusun yüzde 40'ının dinsiz olması. Yeni indiğimiz havaalanından şehre giderken bayan mihmandarımız sayesinde bu gerçeğe, daha ziyaretimizin ilk dakikalarında kani olduk. Mihmandarımıza "itikatını" soran bir "dini bütün" arkadaşımız, çok somut ve kararlı bir sesle kendisinden "Ben dinsizim" yanıtını aldı. Araba sessizliğe bürünürken, konu sanki hiç açılmamış gibi yolumuza devam ettik.Ertesi gün şehri gezerken, fakir olmasına karşın, nevi şahsına münhasır bir toplumla karşılaştık. Her şeyden önce burası üretici değil, dış yardımlarla ayakta duran tüketici bir toplum. Yardımlar ise esas itibariyle Çin Halk Cumhuriyet'i ve Japonya'dan geliyor. Çoğu işsiz olan gençler ise kendilerini dünyevi zevklere teslim etmişler. Başkent Ulan Bator'da hiç tahmin edemeyeceğiniz kadar canlı -ve o kadar da salaş bir gece hayatı var. Müslüman yüzde 4 Özellikle hafta sonlarında ve gecenin ilerleyen saatlerinde sarhoşluk epey yaygın bir şekilde görülüyormuş. Buna rağmen bir güvensizlik hissetmiyormuşsunuz. Çünkü insanları, Cengiz Han'ın torunları olsalar da, kavgacı değil. Burada yıllarca yaşayan bir Türk'ün verdiği bilgilere göre, gençler arasında cinsellik de son derece rahat bir zemine oturmuş. Evlilik müessesesi ise çoğu kez bir çocuğun doğmasından sonra devreye giriyormuş. O da devreye girerse. Türk dostumuz bunu yadırgasa da, Moğolların bu durumdan çok büyük bir rahatsızlık duydukları söylenemezmiş.Ülkedeki fakirliğe rağmen konuştuğumuz bazı kişiler Moğolistan'ın "köşeyi dönmesinin" çok da uzakta olmadığını savundular. Dış dünyaya açılma açısından en büyük yansıma Çin'den geliyorsa ki İç Moğolistan'ın Çin'de olması nedeniyle Moğollar o ülkeye vizesiz gidebiliyorlar, ikinci sırada Japonya var. Nitekim Japonların, kendi ülkelerinde arazinin kıt olması nedeniyle, fabrikalarını nispeten yakın olan bu ülkeye kurma niyetini taşıdıkları belirtiliyor. Kavgacı değiller Bunun hızla gerçekleşmesinin karşısındaki ana engel ise ülkenin Rus, Çin ve Japon etkisine rağmen hâlâ nispeten içe kapalı olması ve geleneklerine her şeye rağmen bağlı olan halkın dış dünyanın "istilasından" çekinmesi. Ancak, bir yandan tüketim mallarına olan merak, ki bunun en büyük göstergesi Çin'den gelen tüketim mallarıyla tıka basa dolu olan "Sky Shop"ları, diğer yandan da gençlerin Batılı alışkanlıklara olan merakları; derken ülkenin dışa açılma sürecinin fazla ileride olmadığını da hissediyorsunuz.Sadece iki günümüzü geçirdiğimiz Moğolistan'dan edindiğimiz izlenimler işte böyle. semihi@cnnturk.com.tr Dışa açılma yakın