Mavi Marmara’nın Gazze’deki İsrail ablukasını zorlamak amacıyla yakında yola çıkması beklenen uluslararası filoya dahil olmayacağına dair haberlerde bir sürpriz yok. Olay şimdi “teknik gerekçelerle” açıklanmaya çalışılıyor ama işin içinde çok farklı nedenlerin olduğuna inananlardanız.
Bir şey vurgulanarak inkâr ediliyorsa, o zaman ortada bazı gerçeklerin olduğunu çıkarabiliriz. İHH yetkilileri, Mavi Marmara’nın filoya katılmayacak olmasında hükümetin bir baskısı olmadığını ısrarla söylüyorlar. Biz ise aksini düşünüyoruz.
Ancak, “baskı yapıp gemiyi engelledi” şeklindeki görüntü, hükümetin de işine gelmiyor. Zira, “O zaman dokuz Türk’ün ölümüyle sonuçlanan ilk filo niçin durdurulmadı?” sorusu akla gelecektir.
İşin içinde bir de “Fethullah Gülen” boyutu var. Gülen, Mavi Marmara’nın geçen yıl Gazze ablukasını kırma girişimini onaylamadığını açıkça belli etmişti. İslami çevrelerde bu hususun üzerinde nedense fazla durulmuyor.
Biz geçen yılki Mavi Marmara krizi sırasında Antalya’da Konrad Adenauer Vakfı tarafından düzenlenen yıllık Türk-Alman gazeteciler konferansındaydık. Aramızda AKP’yle organik bağı olan kişiler de vardı. Gülen’in açıklaması onlarda şok etkisi yaratmıştı. “Yalanlama gelir” diye nafile yere beklemişlerdi.
Öte yandan Mavi Marmara’nın bu kez de Gazze’ye gidecek olmasını “yanlış” bulan Türkiye Sanayiciler ve İşadamları Konfederasyonu (TUSKON) üyeleri tanıyoruz.
Feiler’in sözleri...
Yıldızı son yıllarda parlayan bu konfederasyonun Gülen hareketine yakınlığı sık sık dillendiriliyor.
Özetle Mavi Marmara’nın ikinci girişiminin “rasyonelliği” dünyaya vâkıf, bilinçli İslami çevrelerde bile sorgulanıyordu. Bir de yakında yola çıkması beklenen Gazze filosunun İsveçli temsilcisi Dror Feiler’in sözleri var.
Feiler’e göre, Mavi Marmara’nın filoya katılmayacak olması, “İsrail’in öteden beri ileri sürdüğü, filonun sadece Türk ve İslamcıların projesi olduğu iddiasını da boşa çıkaracakmış.” Bu sözleri tersten de okuyabiliriz.
Yani filonun Batılı temsilcilerinin, Gazze ablukasını kırma girişiminin sadece Türk ve İslamcıların projesi olduğuna dair İsrail’in başarıyla yaydığı uluslararası algıdan rahatsız olduklarını çıkarmak da mümkün.
Öte yandan işin içine Türk Kızılay’ı da girdi. İsrail’den yapılan açıklamada, Kızılay’a Erez geçiş noktasından Gazze’ye gerekli her türlü tıbbi malzeme sokma izni verildiği belirtildi. Kızılay bu malzemeyi Gazze’ye sokabiliyorsa, o zaman İHH’nin “Acil yardım götürüyoruz” argümanı havada kalıyor.
Hal böyle iken, Mavi Marmara’nın filoya dahil olması durumunda bunun siyasi amaçlı olduğuna dair argümanlar da güçlenmiş olacaktı. AKP hükümetinin işin Kızılay boyutunun geliştirilmesinde katkısı olmadığına inanmak ise zor.
İlişkilerin düzelmesi zor
Ve nihayet, Suriye’deki gelişmeler var. Oradaki vahşet tüm hızıyla sürerken ve bir insani yardım örgütü olarak İHH’nin tüm olanaklarıyla Türkiye-Suriye sınırına koşması gerekirken, Gazze konusunda ısrar etmesi kendisi açısından iyi bir görüntü vermeyecekti.
Tabii işin içinde başka “teknik sorunlar” da vardı, ki bunlar da hükümete yaradı. Örneğin, hiçbir uluslararası sigorta şirketi, Mavi Marmara’ya bu koşullarda sigorta vermez. Gemiye de bu nedenle hiçbir uluslararası limanda hizmet verilmez. Ankara da, Türk bayrağı taşıyan sigortasız bir geminin yüzlerce Türk vatandaşıyla denize açılmasına izin veremezdi.
Sonuçta bazı İHH üyeleri Gazze filosuna katılacak olsalar da, Mavi Marmara’nın gitmeyecek olması, bölgeye dönük sorumlulukları günden güne artan Türkiye açısından zamansız ve gereksiz yeni bir krizi engellemiş oldu.
Peki bu gelişmeler Türk-İsrail ilişkilerini düzeltir mi? Sanmıyoruz, zira ortada akıtılmış olan Türk kanı var. İsrail bunun hesabını bir şekilde vermedikçe ilişkiler düzelmez. İsrail ise bu konuda inat ediyor ve geri adım atma sinyalleri vermiyor.
* * *
Gazeteci Nilüfer Yalçın diplomasi muhabirliğine başladığım 1980’li yıllarda neredeyse her gün buluştuğum, değerli bir meslektaşım ve çok sevdiğim bir ablamdı. Vefatından büyük üzüntü duydum. Huzur içinde yatsın.