Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hafta sonunu Kuzey Kıbrıs’ta geçirdik. Bu vesileyle Başbakan Derviş Eroğlu ile bir yemek yeme fırsatını bulduk. Ayrıca Eroğlu’nun 18 Nisan’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri için kampanyasını başlattığı şölene katıldık. Bu arada her kesimden insan ile konuşmaya çalıştık.
KKTC’de “Ankara’nın tercihi” olarak görülen Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ve Cumhuriyetçi Türk Parti’ye karşı yaygın bir tepkinin oluştuğuna tanık olduk. Bunu geçmişte Talat’a ve CTP’ye yakın durmuş isimlerde bile gördük.
Ulusal Birlik Partisi Başkanı ve Başbakan Derviş Eroğlu’na doğru ise yoğun bir eğilim sezdik. Genel varsayım Eroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kolay kazanacağı yönünde. Merak edilen ise bunun ne kadar farkla gelen bir zafer olacağı.
KKTC’de Cumhurbaşkanlığı seçimleri iki turda yapılıyor. Eroğlu ise “yüzde altmış yeter, bu iş ilk turda biter” diyor. Eroğlu’nun ilk turda kazanacağına inananların sayısı da az değil. Ancak yüzde 60’ın üzerinde bir destek sağlarsa bunun daha da iyi olacağını söyleyenler var.
Elden geldiğince güçlü bir zaferin, her şeyden önce, Eroğlu’nun elini Ankara’ya karşı güçlendireceğine inanılıyor. Zira buradaki kemikleşmiş kanaate göre AKP iktidarı Eroğlu’nu istemiyor.

Kıbrıs’ta Derviş zamanı


UBP’nin eski dışişleri bakanlarından Tahsin Ertuğruloğlu’nun Cumhurbaşkanlığı’na aday olduğunu açıklaması ise “AKP’nin oyun planının bir parçası” olarak görülüyor.
Ankara’nın, sağdaki oyları bu yoldan bölerek Talat’a destek vermeye çalıştığına inanılıyor.
Ankara’nın gerçekten böyle bir müdahalesi varsa, bunun fena halde ters teptiğini söyleyebiliriz. “Oyunu bozan” ise AKP’ye fazla sempati duyması mümkün olmayan Demokrat Parti Başkanı Serdar Denktaş oldu.
Denktaş’ın, eski siyasi düşmanı olmasına rağmen, Eroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığına güçlü destek vermesi, Ertuğruloğlu’nun “marjinalize edilmesini” sağlamış gibi görünüyor. Buradaki söyleme göre, Ertuğruloğlu, “AKP uğruna boş yere siyaseten intihar etmiş oldu.”
Desteğin Eroğlu’na kaymasının başlıca nedeni ise 2003’ten bu yana yaşananlardan sonra duyulan büyük hayal kırıklığı. Halkın birçok beklentisinin yerine getirilememiş olmasının yanı sıra, Talat’ın Rum lideri Hristofyas karşısında “yumuşak” ve “edilgen” davrandığına inanılıyor.
Bu arada, “70 görüşme yapıldı ama ne elde edildi, kimse bilmiyor” diye konuşuluyor. Talat’ın müzakerelerde “tek egemenlik” kavramını kabul etmiş olması ise büyük tepkiye yol açmış. “Daha neyin ne olduğu belli olmadan zar zor elde ettiğimiz egemenliğimizi teslim etmeye kalkıyor” deniyor.
Eroğlu’nun bu konuya yaklaşımı ise, “iki egemen tarafın kendi rızalarıyla teslim edecekleri egemenlik haklarıyla oluşmuş bir ortak egemenlik” kavramı üzerine kurulu. Yani, “ortak egemenliğin şekli yukarıdan dayatılamaz, halkın rızasıyla oluşur” diyor Eroğlu.
Eroğlu’nun, “seçilirse müzakere sürecini bozacağına” dair söylemden de rahatsız olduğunu gördük. “1976’dan beri siyasetteyim. Havan toplarıyla parçalanmış insanları görmüş kişiyim, ben mi barış istemiyor muşum” diye konuşuyor, 72 yaşındaki Eroğlu.
Özetle, Eroğlu seçilirse, müzakere sürecini kararlılıkla ve iyi niyetle sürdüreceğini belirtiyor. Bunun için, Rumlarda olduğu gibi, bir “Ulusal Konsey” oluşturacağını ve -Talat’ın aksine- halkını her aşamada bilgilendirerek ilerleyeceğini söylüyor.
Ancak, “Talat gibi Hristofyas’ın karşısında zayıf bir görüntü vermeyeceğini” de vurguluyor.
“Cumhurbaşkanı seçilmem, Kıbrıs Türk halkının nasıl bir çözüm istediğini anlamayanlara verilecek en iyi yanıt olacak” diyen Eroğlu, Ankara ile çok yakın temas halinde ve “sıcak işbirliği içinde” çalışacağını da altını çizerek belirtiyor.
KKTC’de siyasetin önümüzdeki haftalarda ısınacağı kesin. Bu nedenle yavru vatandaki gelişmeleri, varsayımlardan ve önyargılardan arınarak izlemekte yarar var diyoruz. Sonuçta, Kıbrıs Türk halkı dünyaya bir şeyler söylemeye çalışıyor. Buna kulak verip anlamaya çalışmalıyız diye düşünüyoruz.