Türkiye’nin İran konusunda yalnız kalması Ortadoğu sokaklarında “onurlu duruş” olarak alkışlanıyor olabilir. Ancak bu sonucun Türkiye’nin bölgedeki etkinliğini gerçekten arttırıp arttırmayacağı tartışılır. Konuya Mısır’ın bölgedeki rolü ve Hamas’ın Kahire ile olan ilişkileri açısından bakacak olursak, Türkiye’de yaratılmaya çalışılandan farklı bir görüntü çıkıyor ortaya.
Bizde, Mısır’ın da İsrail gibi Gazze’ye abluka uygulayıp Refah sınır kapısını kapatmasına bakılarak, her şeyde olduğu gibi, yüzeysel sonuçlara varılıyor. Mavi Marmara krizinde kamuoyu baskısı yüzünden Refah kapısını sınırlı bir şekilde de olsa açmak zorunda kalan Mısır’ın Hamas tarafından “düşman” bellendiği sanılıyor.
Ancak Hamas’ın bu ülkeyi “bölgenin ağabeyi” olarak gördüğü ve Filistinliler arasında uzlaşma sağlanması için Ankara’ya değil, esas Kahire’ye baktığı bizde “seçici bir şekilde” göz ardı ediliyor. Oysa Hamas’ın Gazze’deki lideri İsmail Haniye’nin, kendisini geçen hafta ziyaret eden ve aralarında radikal İslamcı milletvekillerinin de bulunduğu Mısır heyetine söyledikleri bu gerçeği yeniden gözler önüne serdi.
Mısır’da yayınlanan “Al Masri Al Youm” gazetesinin 10 Haziran tarihli haberine göre, Haniye, Türkiye’nin Hamas ve El Fetih’in aralarının bulunması konusundaki rolü hakkında bakın ne demiş:
“Hiç bir ülke Mısır’ın Filistin ulusal davasında oynadığı merkezi rolü oynayamaz. Türkiye’nin El Fetih ile sorunu çözmeye yardım etmeye hazır olması, Mısır’ın yerini alacağı anlamına gelmez.”
Haniye’nin bu sözleri basınımızda fazla yer almadı. İslami basındaysa hiç göremedik. Bizce bunun nedeni malum.
Hamas liderinin sözleri, Türkiye’de Mısır’a ve özellikle de sokaklarımızda resimleri yakılan Cumhurbaşkanı Mübarek’e duyulan büyük tepki ile uyumsuzdur. Bu nedenle de bizdeki İslami kesimi, en az Fethullah Gülen’in Mavi Marmara olayı hakkında söyledikleri kadar, sarsacak niteliktedir.
“Mısır” derken şunun bilinmesinde de yarar var. IHH’nın yanı sıra AKP’li milletvekillerinin de katıldıkları bir grubun Ocak ayında Refah sınır kapısını zorlamaya çalışması sırasında çıkan - ve bir Mısırlı askerinin öldürülmesiyle sonuçlanan - olaylar Kahire’de henüz unutulmuş değil.
Mısır’ın sırf bu yüzden Türklere uygulanan vizeyi kaldırmaktan vazgeçtiğini söylen Arap diplomatları var. Haniye de, Mısırlı milletvekilleriyle konuşurken, Ocak ayında yaşananlara değinerek Mısırlı askerin öldürülmesi ile ilgili raporu Kahire’ye gönderdiklerini söylemiş.
Ardından, “Mısır’ın ulusal güvenlik alanına girmeme konusunda çok dikkatliyiz” diye eklemiş. Bu sözlerden de anlaşılacağı gibi, Hamas bile Ortadoğu’daki gerçek dengeleri gözeterek sonunda kiminle çalışması gerektiğini biliyor.
Haniye, “mücahit” olmasına rağmen, burada “reel politika” yapıyor. “Ortadoğu’da liderlik” sevdalarına kapılan AKP iktidarı ise, reel politikayı bırakmış ideolojik güdülerden hareketle “mücahit politikası” uyguluyor.
Bunun için de sokaklarda çılgınca alkışlanıyor. Fakat Ortadoğu’nun asıl güç odakları nezdinde sanıldığından az etki yaratıyor. Aksi halde Hamas’ın Mısır’ı “düşman” bellemesi ve yüzünü tümüyle Erdoğan’ın Türkiye’sine dönmesi gerekirdi.
Ama ne hikmetse bunu yapmıyor. Yapmadığı gibi Mısır’a karşı tersinden gitmiyor ve aralarındaki ciddi sorunlara rağmen “esas ağabeyim sensin” diyerek Kahire’yi hoş tutuyor.
Mısır’a gelince, Cumhurbaşkanının Türkiye’nin sokaklarında “İsrail işbirlikçisi” sloganları altında aşırı dinciler tarafından lanetlenmesini, “Başbakan Erdoğan ne iyi ediyor” diye mi karşılıyor sizce? Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Ortadoğu’yu “İslamiyet” kadar “Arap milliyetçiliğinin” güttüğünü bilmemesi mümkün değil.
Duyguların esen rüzgara göre anında değiştiği Türkiye’de şimdi ortaya atılan “Türk Arapsız yaşayamaz” söyleminden, “Hain Arap arkadan vurmuştu” söylemine ne kadar kolay geçildiğini görmemiz için çok fazla beklememiz gerekemeyecek gibi geliyor bize. Zira sorun sadece Mısır’la bitmiyor.