Ermeni soykırım tasarısının, gazeteci Ümit Enginsoy’un deyimiyle, bu kez bir “gerilla baskını” ile ABD Temsilciler Meclisi’nden geçirilmeye çalışılmasına rağmen yine başarısızlığa uğramasından bazı önemli mesajlar çıkıyor. Her şeyden önce tasarının ABD Kongresi’nde her açıdan elverişli bir ortam olmasına rağmen oylanamaması, bu işin ilerde de kolay kolay gerçekleşmeyeceğine dair yeni bir işaret olarak alınabilir.
Oysa Amerika’daki Ermeni lobisi, Kongre’nin tasarı yanlısı Demokratlara geçmesinden, Obama’nın seçim kampanyasında tasarıyı destekleyeceğini söylemesinden ve Nancy Pelosi gibi davarlarını her zaman hararetle destekleyen birisinin Meclis Başkanı seçilmesinden dolayı ciddi şekilde umutlanmıştı. Ancak bu Kongre bile Ermeni tasarısını geçiremedi.
Özetle, lobinin ve Pelosi’nin son dakika manevraları, kendi açılarından en ideal olan ortamda bile tutmadı. Buradan çıkan mesaj ise gayet açık: Washington’dan bakıldığında, ulusal çıkar, yerel siyasi çıkarlara hâlâ baskın geliyor. ABD çıkarlarının Türkiye ile bağların kopmamasına dayandığı böylece tekrar görülmüş oldu.
Ermenistan yakın takipte
Öte yandan yabacı haber ajansları, Meclis Başkanı olarak Pelosi’nin yerine gelecek olan Cumhuriyetçi John Boehner’in bu tasarıya karşı olduğunu duyuruyorlar. Öyle anlaşılıyor ki, İran ve İsrail nedeniyle Türkiye’ye ne kadar kızarlarsa kızsınlar, Meclis’te artık çoğunlukta olan Cumhuriyetçiler ilişkileri bir noktanın ötesinde zorlamaya hazır değiller.
Kısacası burada, “Türkiye’yi cezalandıralım” güdüsünden ziyade, “işler yeterince kötü, daha da bozmayalım” anlayışının ön plana çıktığını tahmin ediyoruz. Baharda soykırım tasarısını tekrar gündeme getirmeye hazırlanan Ermeni lobisi yöneticiler de kuşkusuz bunu not ettiler.
Öte yandan, bu tasarılarla bir ilgisi olmadığını ısrarla söylemesine karşın, Ermenistan’ın ABD Kongresi’nde bu hafta yaşananları çok yakından takip ettiğini (hatta lobi lehinde belki müdahalelerde dahi bulunduğunu) tahmin etmek de güç değil. Ancak, Erivan’ın bu tasarılarından herhangi bir beklentisi varsa, bunun büyük olasılıkla uzun bir bekleyiş olacağını tekrar gördü.
Amerikan Kongresi’nde yaşananlardan elbette ki Türkiye’ye de önemli mesajlar çıkıyor. Bu çerçevede bir hususun altı çizilmeli. ABD’de kabul edilecek bir Ermeni tasarısı Türkiye’de bu kadar heyecan ve endişe yaratıyorsa, bu durum ortada Ankara’nın iyi yönetmesi gereken bir ilişki olduğunu gösteriyor.
Bazı uzlaşmalar gerekiyor
Özetle, ABD ile ilişkiler ne kadar sağlam bir zemine oturuyorsa, Türkiye’nin bu gibi tasarılar karşısında, “baskılara” veya “örtülü uyarılara” dayanan “zorlama” destek değil, iyi ilişkilerin ürünü olan “doğal” destek sağlaması olasılığı da o ölçüde artıyor.
Bu nedenle AKP iktidarına yeni yılda düşecek en önemli görevlerden biri, Türkiye’nin İsrail veya Ermenistan’dan önce ABD ile ilişkilerini “normalleştirmesi” olacaktır. Obama yönetiminin Ermeni tasarısı karşısında perde arkasından Türkiye’ye Kongre nezdinde verdiği destek, Washington’un da aynı arzuda olduğunu gösteriyor.
Ancak bunun ilişkilerdeki şimdiki soğukluğa neden olan konular üzerinde bazı uzlaşmalara varılmasını gerektiriyor. Türkiye bu açıdan ağırlığını hissettirebilecek bir konuma gelmiş bulunuyor. Örneğin İsrail ile ilişkilerin dünya kamuoyunda da infial yaratan Mavi Marmara olayı nedeniyle niçin tıkanma noktasına geldiğini Washington’a anlatabilecek durumda.
Kontrol altına alınması gerekli
ABD’nin diplomatik kanallardan İsrail’i belli bir formül çerçevesinde özür dilemeye ve tazminat ödemeye ikna etmesi de ancak böyle sağlanabilir. Bu çerçevede AKP’nin “idealist” ve “popülist” olarak algılanan ve henüz somut bir şey sağlamamış olan dış politika çıkışlarını kontrol altına alması gerekecek. AKP yine de “kamuoyumuz bu konularda hassas” deyip yoluna aynen devam edebilir tabii.
Ancak, “kamuoyunun” sadece Türkiye açısından geçerli bir olgu olmadığı, başka ülkelerde de aleyhimizde harekete geçebilen kamuoylarının olduğu, bu gerçekleştiği zaman da Türkiye’nin başının ağrıdığı hafta içinde tekrar görüldü.