El Kaide bağlantılı İslamcı El Şebab örgütü tarafından üstlenilen ve 60 kadar insanın hayatına mal olan Somali’nin başkenti Mogadişu’daki kamyon bombası Başbakan Erdoğan’ı sarstı. Erdoğan’ın Güney Afrika ziyareti sırasında yaptığı konuşmalarda bu saldırıya atıfta bulunurken kullandığı ifadeler de bunu gösteriyordu.
Kuşkusuz, Somali’ye kısa süre önce gerçekleştirdiği ve terör-açlık sarmalıyla ilgili acı gerçekleri tüm çıplaklığı ile kendi gözleriyle gördüğü ziyaretin etkisi de var bunda. Mogadişu’da salı günü ölenler arasında Türkiye’ye okumaya gitmeye hazırlanan gençlerin bulunması da Erdoğan’ın tepkisini arttırmıştır.
Belli çevreler rahatsız
Erdoğan ile çarşamba günü -Güney Afrika’nın başkenti Pretoria’dan ayrılmadan önce- küçük bir yazar grubu olarak yaptığımız sohbet sırasında, İslam adına, üstelik Müslüman olduklarını söyleyenler tarafından, işlenen terörizm konusu da gündeme geldi.
Erdoğan’a, İslam dünyasındaki siyasi liderlerin ve dini önderlerin bu tür saldırılar karşısında yeterince tepki göstermediklerine dair eleştirileri sorduk. Verdiği ve aşağıda aktaracağımız yanıtından kendisinin de aynı kanaatte olduğunu çıkarmak mümkün.
Erdoğan Diyanet İşleri Başkanı’na, İslam dünyasından bilim adamlarını ve saygı duyulan din adamlarını getirerek Türkiye’de ya da başka bir yerde, terör konusunda çalışma yapmalarını önerdiğini söyledi. Din adamlarının bu konuda “Belli aralıklarla açıklama yapmalarında fayda olduğunu” da vurgulayarak şöyle devam etti:
“Bu açıklamalar yapıldıkça belli çevreler rahatsız olacaktır. Gönlünü cesaretini ortaya koyamayanlar din adına konuşamazlar. İslam âlimi isen buna cevaz veriyor musun, vermiyor musun? Çık açıkla, İslam’da terör var mı, yok mu? Çık açıkça söyle. Eğer olamazsa çıkacak dünyanın her yerinde açıkça deklare edeceksiniz.”
Erdoğan, “Elinde Kuran’la çıkıp nutuk atanlar var. Sözde Cuma namazı kılanlar var. Bizim dinimizle bunların uzaktan yakından ilgisi yok” diye sözlerine devam ederek, İslam Konferansı Örgütü’nün de bu meseleye el atması gerektiğini belirtti.
Erdoğan aslında, terörizmin İslamiyet’le ilgisi olamayacağını geçmişte de söyledi. Bu açıdan buradaki sözleri ilk bakışta yeni değilmiş gibi gelebilir. Ancak, Diyanet Başkanlığı’na bu konuda çalışma yapması için çağrıda bulunması, artık “boş retoriğin ötesine geçme zamanının geldiğine” dair bir algıyı yansıtıyor.
Alim ve akademisyen
İslam âlimlerine dönük olarak kullandığı, “Çık açıkla, İslam’da terör var mı yok mu? Eğer olamazsa çıkacak dünyanın her yerinde açıkça deklare edeceksiniz” ifadesi ise bir sabırsızlığı yansıtıyor. Bizce bunda haksız da değil. Zira İslam adına işlenen terör cinayetleri konusunda, İslam dünyasındaki kitlelere doğru ve sağlıklı bilgilerin aktarılması giderek önem kazanıyor.
Sonuçta İslam dünyasında Müslümanlar tarafından öldürülen Müslümanların sayısı her gün artıyor. Buna dur diyecek olan da herhalde Amerika veya Avrupa değil. İslam’ın özünde yattığı her zaman dini önderlerce vurgulanan “insaniyeti” dinin adını kötüye çıkaranlara karşı savunacak olan yine Müslüman liderlerle, İslami âlimler, akademisyenler ve önderlerdir.
İhtiyaç nerede yatıyor?
Yoksa Erdoğan’ın ifadesiyle, “elinde Kuran’la çıkıp nutuk atanlar” ve “sözde Cuma namazı kılanlar” insanları din adına istedikleri yerlere çekebileceklerini gösterdiler ve göstermeye devam ediyorlar. Onun için Erdoğan’ın bu sözlerini, kısa bir süre önce Mısır ziyareti sırasında laiklikten yana söyledikleri kadar önemli buluyoruz.
Bu sözlerinden elbette ki, yine Erdoğan’ın ifadesiyle, “belli çevreler rahatsız olacaktır.” Nitekim Mısır’da laikliği savunması dinci çevrelerin tepkisini hemen çekti. Ancak Arap Baharı çerçevesinde demokrasi, laiklik ve en başta yaşam hakkı olmak üzere temel insan hakları gibi konularda kapsamlı ve derin tartışmalara ihtiyaç var.
Bu tartışmalar olmadan bir tür diktatörlükten başka bir tür diktatörlüğe geçişinin önü kolay kesilemez. Erdoğan’ın bu açıdan “katalizör” rol oynamaya devam etmesi önümüzdeki dönemde daha da önem kazanacaktır.