Toplumsal patolojimizin bir boyutu da Amerikan aleyhtarlığıdır. Bu gidişle bunu yapmayan neredeyse Türk sayılmayacak. Bir Amerikalı yetkili hakkında iyi sözler sarf etmeniz ise “Amerikan uşağı” olarak “gammazlanmanız” için her zaman yeterlidir. Buna rağmen Türkiye’den bu hafta sonu ayrılacak olan ABD Büyükelçisi Jim Jeffrey hakkında iyi şeyler yazacağız.
Türkiye’de diplomat olarak birkaç kez görev yapan Jeffrey iki sene önce Türkiye’ye Büyükelçi olarak atandı. Böylece bir hayali gerçekleşmiş oldu. Buraya gelmeden önce de iki şey yaptı.
Birincisi Türkçeyi elinden geldiğince iyi öğrendi. İkincisi ise tarihimiz hakkında mümkün olduğu ölçüde eline geçen her şeyi okuyup kendisini bu konuda aydınlatmaya çabaladı. Bu arada çok sayıda Türk kaynağına da danıştı. Bizce başarılı da oldu.
Bazıları hatırlamaz ama Jeffrey’in geldiğinde ziyaret ettiği ilk yerlerden biri Kurtuluş Savaşımızın verildiği meydanlardı. Eski bir asker olarak buraları ayrıntılarıyla inceledi ve bu büyük tarihi olay karşısında, gerekli saygı açısından hiçbir zaman kusur eylemedi.
Jeffrey aynı zamanda Türkiye’yi mümkün olduğu kadar gezerek halkını tanımaya çalıştı. Türkçe bilmesi ise önyargıları her keresinde anında eriterek kendisine her türlü kapıyı araladı.
Türkiye’de bulunduğu süre zarfında yakından tanıma fırsatını bulduğumuz Jeffrey, özel sohbetlerimizde gerek kendi yönetimini, gerek Türk hükümetini eleştirmekten de hiçbir zaman geri kalmadı. Fakat bu yapıcı eleştirilerin temelinde her zaman Türkiye’nin dünyanın en önemli ülkelerinden biri olduğu inancı yatıyordu. Jeffrey, Washington’da bunu anlamayanlara hep özel bir öfke duydu.
Bağdat Büyükelçiliği’ndeki görevini üstlenmek için Türkiye’den bu hafta sonu ayrılacak olan Jeffrey dün bir veda mesajı yayınladı. Bunun bugün gazetelerde ne kadar yer alacağını bilmiyoruz. Burada mesajında söylediği bazı şeylere işaret etmek istiyoruz.
Amerikalılar ile Türklerin bağımsızlık mücadelelerini 1783 ve 1923’te tamamlayıp hükümet etme şekli olarak demokrasiyi seçtiklerini belirten Jeffrey, “Sonuçta, Amerikalıların ve Türklerin benzer tarihsel tabiatları olduğuna inanıyorum” dedi. Bu nedenle de “İçinden geçtiğimiz zor ve tehlikeli zamanlarda bu tabiatları akıldan çıkarmamamız çok önemlidir” uyarısında bulundu.
Eşi Gudrun ile 28 yıl önce Türkiye’yle ilk tanıştıklarında burasının gelişme yolunda olan çok önemli bir ülke olduğunu belirten Jeffrey, “Ama bugün NATO müttefikimiz Türkiye, en ileri küresel liderlerden birisidir” diye konuşarak şöyle devam etti:
“Türkiye’nin ekonomisi önemli oranda büyüyor ve bir demokrasi ve çoğunluğu Müslüman bir ülke olarak bölgede önemli bir rol oynuyor. Türkiye’nin başardıklarıyla hepimiz gurur duyuyoruz ve biliyoruz ki ABD-Türkiye ilişkileri bugün birçok uluslararası ilişkiye kıyasla çok daha geniş, çok daha önemli ve çok daha derindir.”
Geçenlerde bir gazetecinin, ülkeden ayrılırken Türk halkına nasıl bir mesaj vermek istediğini sorduğunu da hatırlatan Jeffrey şunları söyledi:
“Ona basit bir cevap verdim: Türkiye için kaygılanmayın. Türkiye 20. yüzyılın sonu ve 21. yüzyılın başlarının en büyük kazananlarından birisidir. Tavsiyem, bu zemin üzerinde inşa etmek ve dış dünyayı kucaklamak olacaktır.”
Yakın geçmişte Ankara’dan Türkleri daha az severek ayrılan ABD’li Büyükelçi ve diplomatlar tanıdık. Jim Jeffrey bunlardan biri değil. Bu yüzden de veda mesajını Türkçe olarak “Görüşmek üzere!” diye bitirmiş.
Biz de sevimli eşi Gudrun ve kendisine “yolunuz açık olsun” diyor, çok zorlu olan yeni görevinde başarılar diliyoruz.