Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan Erdoğan’ın en çok karşı çıktığı şeylerden biri “İslam” ile “terörizm” kelimelerinin ilişkilendirilmesidir. Bu yüzden de “Terörün dini imanı yoktur” şeklinde bir söylem geliştirmiştir. Bu söylemi de özellikle Batı’ya yaptığı ziyaretlerde sık sık gündeme getirmektedir.
Buna karşın aynı Erdoğan, El Kaide veya Taliban gibi masum insanları hedef alan terör örgütlerini isim vererek açıkça kınayamamıştır. Hamas ve Hizbullah’a gelince onları da zaten “terör örgütü” olarak görmüyor bile. Bunlar, kendi dünya görüşüne göre, “zulme direnen İslami örgütlerdir.”
Bu durumda söz konusu örgütlerin “terörizmden” başka bir kapıya çıkmayan eylemlerini açıkça kınaması da, haliyle, mümkün değil. Hamas ve Hizbullah sempatisi bir yana, Erdoğan, “İslamiyet her türlü terörizmi kınıyor” dese de, bugüne kadar, “Allah da, İslamiyet adına bu suçları işleyenlerin cezasını verecektir” diyemedi.
Ancak, İslam âleminde bunu ilk kez söyleyen cesur biri çıktı ortaya. Üstelik kendisi bir din adamı. Pakistan meclisinin eski mebuslarından olan ve “Minhay ul-Kur’an” hareketinin önderliğini yapan İmam Muhammed Tahir El Kadri’den söz ediyoruz.

İslami önderler eylemleri kınadı
Burada yanlış izlenim vermek istemeyiz. 12 Eylül, Madrid veya Londra saldırılarından sonra Batı’daki çeşitli İslami önderler bu tür eylemleri kınadılar. Bu tür saldırıların “yanlış olduğunu”, bu saldırıların “hiçbir şekilde İslamiyete teşmil edilemeyeceğini” söylediler.
Ancak, bildiğimiz kadarıyla, hiçbiri El Kadri kadar ileri gidip bu saldırıları gerçekleştirenleri “kâfir” olarak tanımlamadı. Dahası, El Kadri gibi, bu kişilerin “cehennem gideceklerini” söyleyemedi. Yine El Kadri gibi, İslamiyet açısından kutsal olan “şehitlik“ ve “cihat ” kavramlarının terörist eylemlerinde kullanılamayacağını vurgulamadı.
El Kadri, bunları birkaç gün önce, terörizmin niçin İslamiyet açısından hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğini anlatan 600 sayfalık ayrıntılı fetvasıyla dünyaya duyurdu. Gariptir ama El Kadri’nin dünyada yankı uyandıran bu fetvası hakkında Türk basınında fazla bir şey çıkmadı. İslami basında da konuyla ilgili ciddi bir haber veya analiz görmedik.
Özetle, İslam âlemi El Kadri’nin fetvası karşısında suskun kalmayı tercih etti. Bu konuda konuşanlar ise El Kadri’yi bekleneceği gibi “İslamiyet düşmanı olan Batı’nın maşası olmakla” suçlayıp, kendisini şimdi ölümle tehdit ediyorlar.

El Kadri kararlı görünüyor
Ancak, El Kadri kararlı görünüyor. Geçen gün kendisiyle yapılan bir mülakat izledik internet üzerinden. “Kendimi Batı uğruna ateşe atacak kadar aptal değilim” türünden bazı açıklamaların ardından, “Ben özünde insana karşı sevgi, saygı ve hoşgörü olan İslamiyetin yüce ismini, sözleri ve eylemleriyle kirletenlerden arındırmak istiyorum” diye konuştu.
El Kadri’nin bu söylemi aslında Başbakan Erdoğan’ın “Yaratılanı Yaratandan dolayı seviyorum” şeklindeki “hümanist” yaklaşımıyla da uyumludur. Buna karşın Erdoğan’ın, “İslamiyet” ile “terörizm” kelimelerinin bir araya getirilmesine neden olanları eleştirirken belli sınırları aşamadığı da bir gerçek.
Oysa El Kadri, İslamiyeti bu haksız terörizm suçlamasından kurtarmak isteyenlere yeni bir kapı aralayarak, dünyada İslamiyet hakkında var olan yanlış algıları giderecek bir yola işaret ediyor. Erdoğan ise bu mesajı tüm Müslümanların yararına yayıp geliştirecek bir konumda bulunuyor.
Peki, İslam âleminde El Kadri’nin mesajını dinleyen kaç kişi çıkacak? Bunu izleyip göreceğiz, ancak fazla umutlu olmadığınızı da söylemeliyiz.