Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Önceki gün bir Arap gazeteci dostumuzla Türkiye’nin Ortadoğu’daki yeni konumunu tartışıyorduk. “Bak şuraya yazıyorum” dercesine dikkatimizi çeken üç şey söyledi.
1- Başbakan Erdoğan ve AKP gidecek olursa Arap dünyasının Türkiye’ye ilgisi azalmaz.
2- Batı ile ve özellikle de AB ile ilişkilerini zayıflatması Türkiye’nin Arap dünyası için cazibesini azaltır.
3- Başta Suriye’de olmak üzere, Arap ülkelerinde sosyal düzeyde bir “Türkiyeleşme süreci” yaşanıyor.
Önce işin “one minute” boyutuna değinecek olursak, Erdoğan’ın İsrail çıkışlarıyla Arap dünyasında her kesimi coşturduğu kesin. Sonuçta, Türkiye’de de olduğu gibi, Filistin konusu Arap dünyasında herkesin kanını kaynatıyor.

Araplar için önemli olan...
Ancak biraz derine indiğinizde, Türkiye’ye olan ilginin “one minute” konusunun çok ötesine gittiğini görüyorsunuz. Bunun en somut göstergesi aşk, ihtiras, nefret, cinsellik, kadın hakları, Batılı yaşam tarzı gibi konulara değinen Türk dizilerine olan büyük ilgidir.
Sırf bu dizilerden dolayı Türkiye’ye gelen Arap turistlerin sayısında patlama olduğunu söyleyenler bile var. Bu kişiler Türkiye’ye “mücahit ruhu” ile koşmuyorlar. Katı ve değişmeyen rejimlerin elinde olan ülkelerinde göremedikleri ve yaşayamadıkları şeylerin özlemini gidermek için geliyorlar.
Daha açık konuşmak gerekiyorsa Türkiye’nin “Batılı yüzü” için geliyorlar.
Arap dostumuzun söylediğine bakılacak olursa, Araplar Türkiye’nin bu yüzünün değişmesini de istemiyorlar. Ancak, Türkiye’nin Batı’ya dönük yüzünü Araplar için önemli kılan başka somut nedenler de var.
Bugün Türkiye, normalde Batı’nın kalkınmış ülkelerini tercih eden Arap sermayesi için de önemli bir cazibe merkezi haline geldi. Reuters ajansının verilerine dayanarak sektörlere göre bazı örnekler verebiliriz.

Sermaye hangi alanlarda?
Gıda: Suudi Arabistan kökenli “Planet Food World” şirketi, Türkiye’de satın aldığı ve toplamı 200 kilometre kareye ulaşması beklenen tarım arazisinde yapacağı yatırım için beş milyar dolar ayırmış.
Telekom: Dubai merkezli Oger Telecom Türk Telekom’un yüzde 55’ine sahip. Kısa bir süre önce Oger’in yüzde 35’ini alan Saudi Telecom ise bugün Türk Telekom’un yüzde 19.25’ine sahip.
Emlak: Arap dünyasının en büyük müteahhitlik şirketi olan Dubai kökenli Emaar Properties’in Türkiye’deki yatırımları da giderek artıyor. Daha önce “Toskana Vadisi Projesi”ne imza atan şirket, şimdi İstanbul’da büyük bir proje geliştiriyor.
Sağlık: Arap sermayesini sağlık sektöründe de görüyoruz. Bu çerçevedeki en önemli yatırım ise yüzde 45.99’u yine Dubai merkezli Abraaj Capital şirketine ait olan Acıbadem hastaneler zinciridir.
Bazıları kuşkusuz bu verilere bakıp yine “Memleketin arazisi, kaynakları Araplara dağıtılıyor” vehmine teslim olacaktır. Bunu artık “ulusal hastalıklarımızdan” sayıp geçiyoruz. Burada önemli olan husus şudur: Türkiye büyüdükçe dış yatırımın önemi de artıyor. Aslında Batı ile entegre olan Arap sermayesinin dikkatini çekmesi bu nedenle olumludur. Arap sermayesinin Türkiye’ye geliyor olmasının başlıca nedeni ise, yatırımlar için sağlanan ve Batı’yı aratmayan güvenli altyapıdır.
Bu altyapıysa kendiliğinden ortaya çıkmadı. Türkiye’nin AB perspektifi bu nedenle Arap yatırımcılar için çok önemli. Bu perspektif Türkiye’yi sadece Batılı şirketler için değil, Ortadoğulu şirketler için de “yatırım yapılabilir” sınıfında tutuyor.
Arap kamuoyunun Türkiye merakına dönersek, bu ilginin ana kaynağının da Türkiye’nin Batılı yüzü olduğunu, Arap dostumuza atfen, yazmıştık. Ancak Türkiye’nin bu yüzü de kendiliğinden ortaya çıkmadı.
Bu da, tüm eksikliklerine rağmen Arap ülkelerinin fersah fersah ötesinde olan Batılı demokratik parlamenter sistemi ile laik düzeni sayesinde oldu. Bunun da Arap dünyasında daha iyi anlaşılacağını ve zamanla o ülkelerde daha fazla demokrasi için baskıları teşvik edeceğini düşünüyoruz.