Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İki buçuk yıl önce İsrail Türkiye ile ilişkilerinde hiç beklenmedik bir durum ile nasıl karşı karşıya kaldıysa, Suriye’deki Baas rejimi şimdi aynı durumla karşı karşıya gelmiş bulunuyor. Her iki durumda seyri tayin eden ise Başbakan Erdoğan oldu. Özetle hiçbir bölge ülkesi Erdoğan’ın sözlerini göz ardı edebilecek durumda değil artık.
Ancak, Esad’ın Erdoğan’ın taleplerini ne denli yerine getirebileceği de belli değil.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Şam’da Esad ile gerçekleştirdiği altı buçuk saatlik görüşmeden sonra Suriye rejiminden bazı adımlar geldi.
Örneğin Hama’dan tankların çekildiği belirtiliyor. Bu arada aralarında Türklerin de bulunduğu bir grup gazetecinin Hama’ya gitmesine izin verildi. Davutoğlu’nun yine de ihtiyatlı bir dil kullanması dikkat çekiyor. Zira tanklar çekilmiş olsa da, ordunun hâlâ kentte bekletildiği belirtiliyor.

Davutoğlu’nun ziyaretinde ne oldu?
Bu arada, bazıları Türk sınırına yakın olan diğer kentlerdeki askeri operasyonların sürüdüğü belirtiliyor. Davutoğlu’nun ısrarla vurguladığı bir husus bu nedenle büyük önem kazanıyor. O da Suriye’nin topraklarını uluslararası medyaya açması ve açık tutmasıdır.
Davutoğlu’nun dediği gibi buna bir kereye mahsus izin verilmesi de yeterli değil. Fakat Esad rejimi bunu yapabilir mi? Nitekim Hama’ya giden gazetecilerin de rejim denetçilerinin gözetiminde gezdikleri söyleniyor.
“The Telegraph” gazetesinin haberine göre gazeteciler bazı Hama sakinleriyle konuşma fırsatını bulmuşlar. Ancak bu kişilerin söyledikleri Esad rejiminin duymak istemediği şeyler. Bu nedenle yabancı gazetecilere tanınan serbestinin engelsiz ve devamlı olması şaşırtıcı olacaktır. Fakat bu olursa, Davutoğlu’nun ziyaretinden önemli bir sonuç çıkmış olacak.
Erdoğan ile Davutoğlu’nun ısrar ettikleri diğer bir husus ise, şiddetin derhal sona erdirilmesinden sonra, Suriye’de en kısa zamanda demokratik seçimlerin yapılmasıdır. Ankara bunu, “Suriye halkının iradesine ve taleplerine saygı” olarak ifade ediyor.

Ankara pozisyonunu belirleyecek
Bu ise Esad’ı, yabancı medyayı kabul etmekten daha zor bir durumla karşı karşıya bırakıyor. Baas rejimine “siyaseten intihar et” demekle eşdeğer bir şey bu, çünkü ülkenin demografik ve mezhepsel yapısı düşünüldüğünde serbest seçimleri kimlerin kazanacağı ortada.
Davutoğlu’nun Şam ziyaretinden sonra Erdoğan’ın yaptığı açıklamadan Esad’a Ankara tarafından 15 gün tanındığını anlıyoruz. Davutoğlu da mevcut şartlarda hemen bir durgunluk beklemenin zor olduğunu söylüyor. Ankara bu süreyi Suriye’deki gelişmeleri yakından denetleyerek geçirecek.
İlgililerden anladığımız kadarıyla Türkiye bu sürenin sonunda Esad tarafından kullanıldığına dair bir izlenimin doğmasını da istemiyor. Özetle bu Esad’a “işini bitirmesi için tanınan bir süre” değil. Ordunun şiddeti durmazsa Ankara bu süre dolmadan pozisyonunu belli edecek.
Türkiye bu süreyi aynı zamanda Batılı müttefikleri ve diğer dost ülkelerle yakın temas halinde geçirecek. Bunu Davutoğlu’nun telefon trafiğinden ve Erdoğan’ın önceki gün Başkan Obama ile yaptığı görüşmeden anlıyoruz. Normal olanı da budur.
CHP’nin buna bakarak Türkiye’nin AKP tarafından “egemen güçlerin taşeronu” haline getirildiğine dair söylemi ise “bayat” olduğu kadar şaşırtıcıdır. Oysa partinin kurmayları arasında bu konuları Kılıçdaroğlu’ndan çok daha iyi anlayan emekli büyükelçiler var.

Esad ikna edilirse/edilemezse
Uzun lafın kısası Türkiye Suriye konusunda iç siyaset malzemesi yapılmaması gereken zor bir denklemin içindedir. İşi daha da zorlaştıran husus ise Ankara’nın bir yandan Esad’a dur derken, diğer yandan Suriye’ye karşı askeri müdahaleye ve yaptırımlara karşı olmasıdır.
Ankara, bu tutumuna rağmen, Esad ikna edilebilirse o zaman bu Türkiye açısından gerçekten göz kamaştıran bir diplomatik başarı olacaktır. Ancak, Esad ikna edilemezse, Ankara’nın imajı zedelenecektir.
Öte yandan, yazıyı bitirirken şunu da söylemek zorundayız. Batı’da pompalanan ve CHP’nin çekinmeden kullandığı “Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesi” fikrinin “olabilirliği” yoktur. Bu nedenle bunun üzerinden siyaset yapılması hatalıdır.