Suriye Devlet Başkanı Beşir El Esad’ın yaz başında, İsrail ile ilişkilerini kesmesi halinde Türkiye’nin Ortadoğu sürecinde kendisine yer bulmasının zor olabileceğine dair uyarısını bu sütunda ele almamızın hükümet kanadında yarattığı hoşnutsuzluğu biliyoruz. Zira Suriye’nin, Türkiye’yi İsrail ile arasında tek arabulucu olarak görmesi AKP iktidarı açısından adeta bir onur meselesine dönüştü.
Biz Esad’ın o sözlerini hem AFP ajansından, hem de -farklı ifadelerle de olsa- Suriye’nin resmi ajansı SANA’nın İngilizce bülteninden almıştık. Buna karşın, Ankara’nın Şam nezdinde yaptığı girişimler sonucunda, Esad’ın bir grup Türk gazeteciyi Suriye’ye davet ederek “Türkiye bizim için hâlâ tek arabulucudur demesi” hükümeti rahatlatmıştı.
Burada “Esad şunu dedi, bunu demedi” polemiğine girmek niyetinde değiliz. Ancak Suriye resmi ajansı tarafından bile Esad’a atfedilen ve AKP iktidarını kızdıran sözlere nesnel olarak baktığımızda, bunlarda bir gerçeklik payı olduğu aşikâr.
Zira Türkiye Esad için hâlâ İsrail ile müzakerelerde “tek arabulucu” olabilir ancak, Ankara’nın İsrail ile mevcut ilişkileri düşünüldüğünde, bu arabuluculuğun ne zaman ve nasıl hayata geçirilebileceği büyük bir muamma olarak önümüzde duruyor.
Sonuçta Esad, “tek arabulucumuz Türkiye” derken, İsrail hükümeti de ısrarla “Türkiye ile çalışmayız” diyor. İsrail’in bu tutumunu yakın bir tarihte değiştirmesini beklemek ise ilişkilerin içinde bulunduğu olumsuz ortamda pek gerçekçi görünmüyor.
“Arabuluculuğun” devreye girmesi “arabulucunun” tasarrufunda olan bir şey değil, arası bulunmaya çalışılan tarafların onayına bağlı olan bir husustur. Yani sadece Suriye’nin değil İsrail’in de Türkiye’yi potansiyel arabulucu olarak görmesi gerekiyor. Hiçbir kişi veya ülke kendisini zorla arabulucu yapamaz.
Esad’ın söylemi neden hoş!
Hal böyle iken, gelinen bu aşamada Şam’ın, Türkiye’nin Suriye ile İsrail arasında tek arabulucu olduğunu ısrarla söylemesinin nedenleri ne olabilir? Akla gelen ilk şey, Türkiye ile hızla gelişen siyasi ve ekonomik ilişkilerini gölgelemek istemeyen Esad yönetiminin, Ankara’nın hoşuna giden bu söylemi bu nedenle sürdürüyor olmasıdır.
Öte yandan, Ortadoğu’nun mevcut kompozisyonunda İsrail ile Suriye arasındaki görüşmelerin yeniden başlaması zaten kolay görünmüyor. Gerçi bu amaçla özel bir temsilci atamış olan Fransa ile ABD bu görüşmelerin başlaması için şu sıralarda çok bastırıyorlar. Ama sonuç almaları yine de zor görünüyor.
Onun için Türkiye konusunda AKP iktidarının çok hoşuna giden -hatta bir onur meselesine dönüştürülmüş olan- bir yaklaşımı sürdürmenin Esad yönetimi açısından herhangi bir maliyeti yok. Türkiye ile arasını hoş tutup siyasi ve ekonomik ilişkileri geliştirmenin getirisi ise yüksek.
Ancak Esad’ın bir gözünün Avrupa’da, diğer gözünün de Amerika’da olduğu biliniyor. Ortadoğu’daki gelişmeler beklenmedik bir dönemece girip sürpriz sonuçlar vermeye başlar, bu çerçevede Suriye-İsrail ilişkileri de yeniden ön plana çıkarsa o zaman Şam’ın bu Türkiye söylemi devam eder mi, belli değil.
Özetle, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler olumsuz bir şekilde ilerlemeye devam ederse, ki edeceğe benziyor, o zaman Ankara Suriye ile İsrail arasında nasıl arabuluculuk yapacak, bu ciddi bir merak konusudur?
Esad’ın kendisine atfedilen sözleri gerçekten telaffuz etmediğini kabul etsek bile, “İsrail ile ilişkilerini koparan Türkiye Ortadoğu barış sürecinde kendisine yer bulamayabilir” sözü çok mu yanlış acaba? Nesnel olarak bakıldığında bu malumun ilanından başka bir şey değil mi?