ABD Kongresi Temsilciler Meclisi’nin Dış İlişkiler Komitesi’nde mart başında geçen Ermeni soykırımı tasarısını protesto etmek amacıyla geri çağrılan Büyükelçimiz Namık Tan, Washington’a döndü.
Ayrılmadan önce gazetecilere bir açıklama yapan Tan, geri çekilmesindeki amacın hasıl olduğuna dair ifadeler kullanarak, “Mesaj muhataplarınca alınmış ve algılanmıştır” diye konuştu.
Tan, Ankara’nın ABD’den aldığı teminattan tatmin olduğunu söyleyerek, iki ülke arasındaki bu olumlu havanın süreceğine dair umudunu dile getirdi. Bu sözlerden Türkiye ile ABD arasındaki Ermeni soykırımı krizinin en azından bu yıl için atlatılmış olduğunu çıkarmak durumundayız.
“En azından bu yıl için” diyoruz zira hiçbir ABD yönetimi, hiç kimseye ABD Kongresi’ne hangi tasarıların gelip gelmeyeceğine dair bir teminat verebilecek durumda değil. Onun için “ABD’deki bu Ermeni soykırım tasarılarının sonu geldi” demek mümkün değil.
Bu nedenle, Tan’ın, gelecek nisan ayında da acilen Ankara’ya dönebileceğini not ederek bir çanta hazırlayıp hazırlıklarını yapmasında yarar olabilir. Bu durumda “Washington’dan alındığı belirtilen teminat ne olabilir?” sorusu akla takılıyor. Bunun yanıtını Tan’ın sözlerinde bulmak mümkün. Zira Tan, “muhataplarının mesajı almış ve algılamış olmalarından” bahsetti. Hükümetin muhatabı ABD Kongresi olamayacağına göre, bundan Obama yönetiminin kastedildiği açık. Zaten Ankara’yı asıl kızdıran da Başkan Obama ile Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın son dakikada ve geç olarak Dış İlişkiler Komitesi’ne müdahale etmeleriydi.
Ankara’daki inanca göre yönetim daha erken müdahale etseydi tek bir oyla geçen tasarı kabul edilmezdi. Bu nedenle Tan’ın sözlerinden, Obama yönetiminin bu tasarılar gündeme geldiğinde artık “daha zamanlı ve etkin bir şekilde” müdahale edeceğini anlamak durumundayız.
Bu arada, Başkan Obama’nın bundan birkaç hafta sonra yapacağı 24 Nisan açıklamasında “soykırım” kelimesini kullanmayacağına dair bir teminat alındığını da tahmin etmek durumundayız. Zira bu kadar gürültü koparıldıktan ve protesto olarak büyükelçimiz geri çağırdıktan sonra Obama’nın gidip bu kelimeyi telaffuz etmesi Ankara için tam bir diplomatik fiyasko olacaktır. Başkan Obama da bunu bildiği için bu duruma izin vermeyecektir.
Kaldı ki, daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi, bize göre Obama’nın soykırım kelimesini kullanması zaten olası değil. Buna karşın, geçen yıl yaptığı gibi, “soykırım kelimesini kullanmadan soykırımı tarif etmesi” olasılığı var. Ancak öyle anlaşılıyor ki bu Ankara’yı fazla rahatsız etmiyor. Bu arada, Başbakan Erdoğan da Nükleer Güvenlik Zirvesi için Washington’a gideceğini açıkladı. Bize göre son derece önemli olan bu zirveye Ermeni tasarısı nedeniyle katılmayacağını açıklaması zaten son derece hatalıydı.
Erdoğan’ın o açıklaması diplomaside tekrar elmalarla armutları karıştırdığını göstermişti. Zira Obama’ya kızmış olsa bile zirveye katılır ama ABD Başkanı ile bir ikili görüşme yapmazdı.
Özetle, diplomasiden pek hoşlanmayan Erdoğan kendisini tekrar altından kalkamayacağı bir yükün altına sokarak, sonunda geri adım atmak zorunda kaldı. Muhalefet de bunu haliyle tepe tepe kullanıyor.
Erdoğan’ın Washington’da yine de zor bir diplomasi sınavı vereceği kesin. Nükleer Güvenlik Zirvesi’nde son gelişmeler ışığında İran’ın avukatlığını nasıl sürdüreceğini ilgiyle izleyeceğiz. Dahası, haberlere bakılacak olursa, zirve sırasında bir Obama-Erdoğan-Sarkisyan zirvesi olasılığı var. Bunun gerçekleşmesi halinde Obama, Ankara’dan Ermenistan ile imzalanan protokolleri Karabağ koşuluna bağlamamasını isteyecektir.
Ermeni tasarıları konusunda ABD yönetiminden gerçekten söylendiği gibi teminatlar alındıysa, Erdoğan’ın burada zayıf konumda olacağı aşikâr. Bu arada Cumhurbaşkanı Sarkisyan ile Erdoğan’ın buluşmasından nasıl bir elektriğin çıkacağını tahmin etmek de güç.
Bu açılardan bakıldığında Erdoğan’ın ABD gezisinin zorlu olacağı görülüyor.