Hürriyet’ten Metehan Demir’e konuşan Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Ermeni soykırımı tasarısının ABD Temsilciler Meclisi’nden geçmesi haline Türkiye’nin tepkisinin sert olacağını çağrıştıran ifadeler kullanarak şöyle konuşmuş:
“Halen, Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımızın da dahil olduğu devlette sadece 4-5 ismin üzerinde çalıştığı ve kimsenin aklına bile gelmeyecek bir karşı adımlar çalışması yürütüyoruz. Bunları şimdi açıklayamam fakat açıklanınca ülkemizin tepkisinin ne olacağı görülür.”
Bu sözlerin yayımlanmasının ardından Ankara’daki ABD Büyükelçiliği’nden Washington’a “acil” kodlu bir kriptonun uçtuğunu tahmin etmek güç değil. Soykırım tasarısının geçmesi halinde, Ankara’nın “kimsenin aklına gelmeyecek karşı adımlarının” ne olabileceğini merak edenler kuşkusuz sadece Amerikalılar da değil.
Davutoğlu’nun Batı genelinde olduğu gibi, Ortadoğu’da da dikkat çekecek olan bu sözleri üzerine biraz beyin jimnastiği yaparsak, Ankara’nın ABD’ye karşı misilleme olarak atabileceği adımlar hakkında şunlar söylenebilir.
Her şeyden önce, tasarının geçmesi halinde Washington Büyükelçimiz Namık Tan’ın protesto olarak Ankara’ya çağrılması beklenebilir. Ancak, Tan’ın geri çağrılmasının “kimsenin aklına gelmeyecek” bir yanı yok.
Tasarının geçmesi halinde bu adımın tek başına, ABD’ye zaten şiddetle karşı olan ve galeyana kapılacak olan Türk kamuoyunu kesmeyeceği ortada. Özetle, Türkiye’nin “karşı adımları” kamuoyunun da anlayacağı şekilde ABD’yi “acıtmazsa” Davutoğlu’nun sözleriyle yarattığı beklenti havada kalacaktır.
Davutoğlu’nun misilleme olarak hangi adımları kastettiğini bilmemiz mümkün değil tabii. Fakat Türk kamuoyunun “aklına anında gelecek olan şey” hükümetin İncirlik Hava Üssü konusunda siyasi bir tasarrufta bulunması olacaktır. Bu çerçevede de Amerika’nın İncirlik’ten çıkarılması için kamuoyu baskısı artacaktır. Muhalefet de konuyu gündemde tutacaktır.
Öte yandan, ABD’ye karşı misilleme, “beklenmedik” ancak sokaktaki insanlar açısından yine de kolay anlaşılmayan “nüanslı” bazı diplomatik adımlar içerecekse, bunların kamuoyunu tatmin etmeyeceğini herhalde Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan da biliyordur.
Peki, İsrail’e sağladığı kör destek nedeniyle ABD’ye ne kadar antipati duyarsa duysun, AKP iktidarı İncirlik konusunda ileri adımlar atabilecek durumda mı? Başka bir ifadeyle, yarım asırlık Türk-Amerikan askeri anlaşmalarını feshedip -veya tek taraflı olarak revize ederek- Washington’dan İncirlik’i boşaltmasını isteyebilecek güce sahip mi?
İncirlik’te taktik nükleer füzelerin stoklandığı artık Wikileaks sayesinde doğrulandığına göre, hükümet işin bu boyutundan kaynaklanan sorunları da göz ardı edebilecek durumda mı? Dahası, NATO ile ilişkilerimizin de bu gelişmelerden olumsuz anlamda etkileneceği gerçeğini bir kenara itebilir mi?
Soykırım tasarısının geçmesi halinde Türkiye’nin ABD’ye karşı tepkisiz kalması mümkün değil tabii. Ancak yukarıda sorduğumuz sorulara kolay yanıt verecek durumda da değiliz. Hükümet aksini söylese de, Batı ile ilişkilerimizin zayıflıyor olduğuna dair emarelerin artması bu soruların yanıtını daha da zorlaştırıyor.
Bu yazının yazıldığı saatlerde Ermeni soykırımı tasarısının ABD Temsilciler Meclisi’nde gündeme alınması olasılığı vardı. Ancak tasarının gündeme alınmaması olasılığı da vardı. Bu yazıyı okuduğunuz sıralarda bu meselenin biraz daha netleşmiş olması gerekiyor.
Biz şahsen düne kadar tasarının geçmeyeceği inancındaydık. İki ülkenin uzun vadeli çıkarları açısından da en iyi sonuç bu olacaktır. Fakat tasarının konjonktürel nedenlerle geçmesi halinde, bu sadece ABD ile değil, Batı ile ilişkilerimizde de ciddi sorunlar yaratacaktır.
Batı’dan ve özellikle de ABD’den nefret eden çevrelerimiz açısından bu mutlu bir sonuç olacaktır. Ancak bunun Türkiye’nin uzun vadeli çıkarları açısından iyi mi, yoksa kötü mü olacağı ciddi şekilde tartışılmalıdır.