Salı günü açıklanan kasım ayı enflasyon rakamı gıda fiyatlarında Merkez’in beklediği olumlu sürprizi beraberinde getirdi. Tahminlerin altında artan gıda fiyatları senelik enflasyonu yüzde 7.7’den 7.3 seviyesine çekti. Bu elbette memnun edici bir gelişme ve Merkez’in inandırıcılığı açısından olumlu bir adım. Öte yandan Merkez’in yüzde 5 enflasyon hedefi ve yüzde 6.8’lik sene sonu tahmininin hala üzerinde seyreden bir enflasyon olduğu da bir gerçek. Bu nedenle Merkez’in rehavete kapılmadan sıkı para politikasına devam etmesi çok önemli.
Aralık kritik bir ay
18 Aralık’ta ABD Merkez Bankası Fed toplanacak. Fed’in bu toplantıda aylık tahvil alımlarını azaltmaya başlayıp başlamayacağı halen net değil. Ben aralıkta “çıkış” ihtimalini düşük buluyorum. Bununla birlikte “kesinlikle olmaz” demiyorum. Çünkü bir önceki toplantının tutanaklarına baktığımızda Fed idarecilerinin bile kafalarının bu konuda net olmadığını görüyoruz. Bir yandan tahvil alımlarındaki azaltım için ekonomik verilerin birkaç ay üst üste sağlam gelmesi istenirken, öte yandan da bu alımların bilanço üzerinde yarattığı baskılar ve maliyetler düşünülüyor.
Merkez’in aralık toplantısı Fed’in toplantısının bir gün
Bu hafta Merkez’in Kasım toplantı özeti yayınlandı. Bu şekilde Merkez’in bankalar arası gecelik faizi koridorun üst sınırına yaklaştırma kararının sebeplerini daha yakından görme imkanı bulduk. Özetin özeti şu:
Genel bir hatırlatma ile başlarsak, enflasyon ya talep artışından ya da arzın azalmasından kaynaklanır. Para politikaları önlemleri talepten kaynaklanan enflasyonu kontrol etmede etkilidir. Talep arttığı zaman faizleri yükseltirsiniz. Herkes daha az harcar ve düşen talep enflasyonu da aşağı çeker.
Merkez enflasyonun talepten geldiğini düşünmüyor. Üretimdeki yavaşlama, işsizlik oranındaki artış, yatırımlardaki zayıflık bir araya konduğunda ekonomik büyümenin “ılımlı” seyredeceği tahmin ediliyor. İşte bu nedenle politika faizinde bir artışa gidilmiyor. Çünkü büyümenin zaten ekonominin potansiyelinin altında olduğuna inanıyorsanız faizleri arttırarak ekonomiyi iyice daraltırken fiyatları da fazla etkileyemezsiniz.
Faiz artışına alternatif
Peki nedir enflasyonun sebebi? PPK toplantı özetinde son aylarda enflasyonun temel tetikleyicisi olarak kurdaki artışın altı çizilmiş. Ayrıca henüz yatırımlara yansımamış olmakla birlikte kredilerdeki yüksek büyümenin er geç
Geçtiğimiz çarşamba günü Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın akademisyen köşe yazarlarıyla yaptığı senelik toplantılara davet aldım. Köşe yazarlığında yeni olduğum için böyle bir davet benim için ilkti. ABD Merkez Bankası Fed kökenli bir iktisatçı olarak Greenspan ve yüksek makamlardaki diğer idarecilerle aynı odada çok bulunmuşluğum oldu. Ancak hükümet üyeleriyle ne ABD’de ne de Türkiye’de bir tartışma ortamında bulunmamıştım daha önce.
Toplantıya çağırılmak gururumu okşadı. Akademiye geçtiğimden beri konferanslar dışında para ya da maliye politikası ileri gelenlerini dinleme fırsatım olmamıştı.
Biz iktisat profesörleri hayatımızın büyük bölümünü kendi dünyamızda, kafamızdaki ekonomi problemleri ile boğuşarak geçiririz. İşimiz ekonomik problemleri matematiksel düşünme teknikleri ve modellemelerle açıklamak olduğundan yaptıklarımız kendi disiplinimiz dışındakilere sıkıcı ve anlaması zor gelir. Bu nedenle bir akademisyen olarak böyle bir davet alınca uzun bir günün sonunda dükkanına giren ilk müşteriye sevinen dükkan sahibi gibi hissettim.
Performansa dikkat
Toplantı Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı ve Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı’nın sunumları ile başladı. Gerek
Salı günkü PPK toplantısı sonunda Merkez politika faizini sabit tutarken piyasaya sürdüğü likiditeyi biraz daha kısarak koridorun üst bandını daha etkin bir şekilde kullanacağını bildirdi. Merkez’in bu kararı yükselen enflasyona karşı kuru kontrol etmek amacıyla atılmış bir adım.
Faiz koridorunun ne anlama geldiğini bir kez daha hatırlayalım. Günümüzde standart hale gelmeye başlayan faiz koridoru uygulaması, politika faizinin üzerinde ve altında belirlenen borç verme ve borç alma faizleri ile oluşan aralığa verilen ad. Politika faizi genellikle bu aralığın ortasında belirleniyor. Günlük piyasa koşullarındaki dalgalanmalar faizlerin koridor dışına çıkmasını engelleyerek oynaklığı azaltıyor.
2010 yılı sonlarından itibaren Merkez koridorun alt ve üst sınırlarını aktif bir politika aracı olarak kullanmaya başladı. Amaç piyasa şartlarının hızla değiştiği bir ortamda günlük ortalama fonlama maliyetinin hızlı bir şekilde artmasına ya da azalmasına izin vermekti.
Şekilde mavi ve kırmızı çizgiler koridoru gösterirken siyah çizgi bu koridor içinde dalgalanan ortalama fonlama maliyetini gösteriyor. Sıcak para çıkışının hızlandığı temmuz-ağustos aylarında ortalama fonlama
Merkez bankacılığında ileriye dönük sinyaller çok önemli. Çünkü para politikası uzun vadeli faiz oranlarını değiştirmek sureti ile çalışan bir mekanizma. Uzun vadeli faizler ise merkez bankasından gelen geleceğe yönelik açıklamalarla şekilleniyor. İleriye dönük iletişimi arabanın uzun farlarını yakmaya benzetebiliriz. Bu farlar gidilmekte olan yolun izlediği seyri göz önüne seriyor.
Yaklaşık altı senedir gevşek para politikası uygulayan ABD Merkez Bankası Fed artık yolun sonuna yaklaştı. Fed için yolun bundan sorası sıkı para politikasına geçiş olacak. Fed bu nedenle ileriye dönük verdiği mesajlarda gevşek para politikasından çıkış takvimine dair sinyaller veriyor.
İçeriye dönüp Merkez’in ileriye dönük iletişim politikasına bakmadan önce bir iki hatırlatma yapmakta fayda var: ABD örneğinden farklı olarak bizim şu anda içinde bulunduğumuz politik döngü sıkı para politikası döngüsü. Çünkü ABD düşük enflasyon ve düşük büyüme ile mücadele ederken biz enflasyonu düşürmeye çalışıyoruz.
İkinci olarak Fed içinde bulunduğu politik döngünün sonuna yaklaşmışken bizim için böyle bir durum söz konusu değil. Nedenleri ise şöyle sıralanabilir: 1) Önümüzde yüzde 7’nin üzerinde bir
Avrupa Merkez Bankası (ECB) dünkü toplantısında faizleri 25 baz puan indirme kararı aldı. Ekim ayında gelen yüzde 0.7’lik enflasyon tahmini sonrasında ECB’nin kararı bence yerinde bir adım oldu.
Bununla birlikte ECB’nin politik duruşu bence hâlâ gereğinden sıkı bir para politikasına işaret ediyor.
Grafikte görüldüğü gibi Euro bölgesi enflasyon oranı bir süredir tutarlı bir şekilde ECB’nin yüzde 2’lik enflasyon hedefinin altındaki iniş trendini koruyor. Enflasyon oranındaki bu azalmaya “dezenflasyon” deniyor. Enflasyonun izlediği trend Avrupa’da ileriki aylarda görülebilecek bir “deflasyon” tehlikesini gündeme getirmiş durumda. Deflasyon ise fiyatlardaki azalma oranına verilen teknik ad. Enflasyonun tam tersi olarak tanımlanabilir.
Enflasyon oranındaki artış bir ekonominin gereğinden fazla hızlı büyüdüğüne işaret ederken bu orandaki azalma, yani dezenflasyon, talebin yavaşladığını gösteriyor. Deflasyon ise ekonominin küçülmeye başladığının bir göstergesi.
Avrupa’da büyüme rakamları üst üste altı çeyrekte negatif geldikten sonra 2013 ikinci çeyreğinde yüzde 0.3 gibi çok hafif bir toparlanma gösterdi. Bu şartlar altında ECB’nin dünkü adımla 0.25’e düşen politika faizini
ABD Merkez Bankası Fed’in gazdan ayağını çekmemesinde temel nedenler olarak konut piyasasındaki yavaşlama ve ekonomik toparlanmanın tatmin edici bir seviyeye gelmemiş olması gösterildi.
Piyasalar Fed’in yeterince güvercin bir duruş sergilemediğini düşünüp kararı biraz olumsuz karşıladı. Fed’in ekimde 16 gün kapalı kalan hükümete ve bunun ekonomi üzerindeki maliyetine gönderme yapmaması çıkışın daha erken gelebileceği şeklinde yorumlandı.
Ben bu aşamada Fed’in politika metininde herhangi bir değişikliğe gitme konusunda çok dikkatli olacağına inanıyorum. Çünkü politika metnindeki çok küçük değişiklikler bile piyasaları şaşırtabilir ve değişik yorumlara sebep olabilir. Metinde hükümetin kapalı kaldığı dönemden bahsedilmemesi bence şaşırtıcı değil. Bu demek değil ki Fed maliye politikasında yaşanan sıkıntıların ekonomi üzerindeki etkilerini gözardı ediyor. Bilakis Fed’in son toplantıda çıkış adımını atmamasında “kepenk kapatma” döneminin ekonomi üzerindeki daraltıcı etkisi de şüphesiz değerlendirilmiştir.
İşsizlik rakamı
Beni asıl şaşırtan işsizlik oranı konusuna bir açıklık getirilmemesi oldu. Haziranda Fed başkanı Bernanke tahvil alımlarının bittiği noktada işsizlik
Bayram tatilinin piyasalar açısından en önemli gelişmesi ABD’de bütçe ve borç tavanı tartışmalarının üç ay sonraya ertelenmesi oldu. Bu şartlar altında ABD Merkez Bankası Fed’in tahvil alımlarını azaltma tarihinin 2014’e sarkma ihtimali giderek daha da güçleniyor.
Fed neyi bekliyor?
2008 yılı sonunda politika faizi sıfır alt sınırına dayanan Fed, elindeki temel politika aracına bir alternatif olarak uzun vadeli tahvil alımlarına başladı. 2008 sonrası başlayan tahvil alımlarının amacı uzun vadeli faizleri düşürerek ekonomiyi canlandırmaktı. Programın uygulamasından yaklaşık beş yıl sonra Fed artık tahvil alımlarını azaltma hazırlıklarına başladı.
Eylül ayındaki toplantıda (1) uzun vadeli faizlerdeki artış ve (2) ABD maliye politikasındaki belirsizlikler nedeni ile Fed çıkışı bir süre daha erteleyeceğini duyurdu. Maliye politikası cephesinde belirsizliklerin yılsonunda tekrar alevleneceğini düşünürsek Fed’in aralık ayında çıkış hamlesini atması biraz zor gözüküyor. Salı günü açıklanan zayıf istihdam rakamları da bu inancı destekliyor.
Madeni trilyon $!