Sedat Ergin

Sedat Ergin

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Doğan Yayın Holding (DYH) Başkan Yardımcısı Soner Gedik, 29 Ocak Perşembe günü Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ı Ankara’daki makamında ziyaret etti. Ziyaretinin nedeni, Maliye Bakanlığı’ndan bir gelirler kontrolörünün DYH’nin 2002 yılı hesaplarına ilişkin olarak yazdığı raporun bir bölümüne itiraz etmekti.
Bu, aynı denetim elemanının DYH’nin 2006-2007 yıllarında Axel Springer’e hisse satması nedeniyle talep ettiği 820 milyon lira dolayındaki vergi cezasının dışındaki bir dosyaydı. Zaten 820 milyonluk ceza üç hafta kadar sonra 17 Şubat tarihinde tebliğ edilmişti.
İtirazın nedeni, müfettişin DYH’nin bazı hisse satışlarına KDV tahakkuk ettirmiş olmasıydı. Vergi Kanunu’nda, hisse satışları KDV açısından mutlak ve kesin istisna olarak tanımlanıyor. Ama müfettiş farklı görüşteydi.
Maliye Bakanı Unakıtan, Gedik’i dinledikten sonra “En iyisi sen Mehmet Akif’le konuyu bir görüş. Sonra ikiniz önümüzdeki salı günü bana birlikte gelin, konuya bakalım” dedi. Mehmet Akif Ulusoy, o dönemde Maliye Bakanlığı’nın Gelir İdaresi Başkanı’ydı.
Unakıtan, ardından özel kalemine Gedik-Ulusoy randevusunun 3 Şubat Salı günkü programına konulması talimatını verdi; ancak ertesi hafta rahatsızlandığı için bakanlığa hiç gelemedi, bütün randevuları iptal edildi. Unakıtan, 10 Şubat tarihinde baypas ameliyatı olmak üzere ABD’ye uçunca, bu randevu hiçbir zaman gerçekleşmedi. 

GEDİK AYNI GÜN ULUSOY’U ARADI
Gedik, bakanın verdiği işaret üzerine Ankara’dan ayrılmadan Ulusoy’u aradı. Ancak Ulusoy’un o günkü programı doluydu; Gedik’e, “Siz İstanbul’a dönün, akşam telefonda konuşuruz” dedi. Akşam 20.00 sularında cep telefonundan konuştular. Meraklı birilerinin konuşmalarını baştan sona banda kaydettiğinden haberleri yoktu.
Gedik, konuşmanın girişinde Unakıtan’ın “Mehmet Akif’le görüş” dediğini aktararak, konuyu Gelir İdaresi Başkanı’na aktardı.
Bu konuşmanın hem ses kaydı hem de deşifresi yaklaşık bir ay sonra 24 Şubat tarihinde bazı internet sitelerine düştü. Bazı gazeteler ve televizyon kanalları, bu kayıtları aynen yayımladı. İlginçtir ki “koca kulak”, internete koyduğu bölümlerde, Gedik’in konuşmanın hemen girişinde Ulusoy’u Maliye Bakanı’nın talebi ve bilgisi dahilinde aradığına ilişkin sözlerini tümüyle ayıklamıştı.
İşin daha ilginç yönü, Gedik-Ulusoy bandının, 820 milyon liralık vergi cezasının DYH’ye 17 Şubat tarihinde iletilmesinden yaklaşık 1 hafta sonra internete konmasıydı. Dolayısıyla herkes bu konuşmayı 820 milyon liralık vergi cezasıyla ilişkilendirecekti. Oysa bu telefon konuşması 29 Ocak tarihinde gerçekleşirken, 820 milyon liralık ceza henüz kesilmemişti.

BAŞBAKAN: TEKNİK TAKİBE TAKILDILAR
Bu konuşmaya en çok kızan kişilerin başında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan geliyordu. Gelir İdaresi Başkanı Ulusoy, bir-iki gün sonra KKTC’ye mali müşavir olarak atandı. Erdoğan, bu talimatı kendisinin verdiğini saklamadı. Atama, tenzilirütbe anlamına geliyordu. Ulusoy, bu yaptırımı kabul etmeyerek, bakanlıktan emekliliğini istedi.
Gedik-Ulusoy bandının 24 Şubat’ta sızmasından 10 gün kadar sonra 4 Mart akşamı Başbakan Erdoğan bu konuda ilginç bir açıklama yaptı. Erdoğan, Kral FM’deki mülakatta aynen şunları söyledi:
“Ortaya bakın bir sürü şeyler çıktı. Biliyorsunuz teknik takibe takılmalar vesaire bir takım gazetelerde, internet sitelerinde yayımlandı. Bunlar bizi rahatsız eden konular. Ve kimler kimlerle ne bağlantı kuruyor, bakın bunlar ortaya çıkıyor. Bunlar ortaya çıktıkça, kim bilir geçmişte neler oldu neler? Bugüne kadar tabii imtiyazlı bir hava vardı. Şimdi bu imtiyazlar ortadan kaldırılınca sıkıntılar başladı. Yani siz hesabınıza kitabınıza güveniyorsanız niye rahatsız oluyorsunuz?” 

BAŞBAKAN, SIZMADAN RAHATSIZ DEĞİLDİ
Görüleceği gibi, Başbakan, Gedik ile Ulusoy arasındaki telefon konuşmasının basına sızmış olmasından değil, bu konuşmanın taşıdığı içerikten rahatsızdır.
Daha ilginci, Başbakan’ın konuşmanın “teknik takibe takıldığını” söylemiş olmasıdır. “Teknik takip” resmi jargonda devletin yaptığı yasal dinleme faaliyeti için kullanılır.
Başbakan’ın açıklamasında kolaylıkla fark edileceği gibi, bunun yasadışı bir telefon dinleme olduğuna ilişkin hiçbir ifade ya da ima yoktur. Tam tersine bu konuşmanın bilinmesine duyulan bir memnuniyet vardır sanki ...
Erdoğan’ın bu sözlerinin ertesinde 5 Mart tarihli Milliyet “Dinlemeyi itiraf etti” manşetiyle çıktı. Haberin spotu “DYH’ye vergi cezası kesildikten sonra internete sızdırılan DYH Başkan Yardımcısı Gedik ile Gelir İdaresi Başkanı Ulusoy’un konuşmasının devlet tarafından dinlendiği, Başbakan Erdoğan’ın ‘Teknik takibe takıldılar’ açıklamasıyla kesinlik kazandı” ifadesini taşıyordu.
Erdoğan’ın dediği gibi, bu olay teknik takip ise vergiyle ilgili suçlar CMK 115’te dinleme yapılabilecek suçlar arasında sayılmıyordu. Ayrıca resmi bir dinlemenin internete sızdırılması zaten suçtu. Başbakan’ın sözleri hukuken problemli gözüküyordu. 

BAŞBAKANLIK:   YASADIŞI DİNLEME DEMEK İSTEMİŞTİ
Başbakanlık Basın Müşaviri Kemal Öztürk, ertesi gün Milliyet’e bir açıklama göndererek, gazetenin Başbakan’ın sözlerini çarpıttığını, bu hareketin “kamuoyunu yanıltma amaçlı olduğunu” söyledi.
Açıklamada şöyle denildi:
“Sayın Başbakan’ın ‘dinlemeye takıldılar’ ifadesi, devlet kurumlarının yasalara aykırı olarak dinleme yaptığını değil, kimliği belirsiz merkezlerce dinleme yapıldığını tespit etmektedir. Kaldı ki, T.C Başbakanı’nın yasalara aykırı dinlemeleri hoş göreceğini düşünmek bile mantığa aykırıdır.”
Böylelikle Başbakanlık, Erdoğan’ın Kral FM’de söylediği bu sözlere açıklık getiriyor, “teknik takibe takıldılar” ifadesiyle Başbakan’ın yasaya aykırı bir dinlemeyi kastettiğini söylüyordu.
Milliyet, bu açıklamayı ertesi gün birinci sayfada tepeden üç sütunluk bir spotla duyurarak tam metin yayımladı. 

TİB BAŞKANI: DEVLET İÇİNDEN SIZMIŞ OLABİLİR
Başbakanlığın bu açıklamasını doğru kabul etmek durumundayız. Ancak mesele burada bitmiyor. Şu nedenlerle:
Soner Gedik, yetkili mahkemelere başvurarak, telefon görüşmesini yayımlayan gazeteler hakkında tazminat talep etti. Gedik’in dilekçeleri savcılık tarafından kabul edilerek, davalar resmen açıldı. Gedik, telefonlarının dinlenmesi nedeniyle ayrıca şikâyetçi oldu. Sarıyer Başsavcılığı da bunun üzerine soruşturma açtı. Bu soruşturma halen devam etmekte.
Sarıyer Başsavcılığı’nın bu soruşturmasını olumlu karşılayan şahısların başında devletin resmi dinleme faaliyetlerini denetleyen ve eşgüdümünü sağlayan Telekomünikasyon İletişim Başkanı (TİB) Fethi Şimşek geliyor. TİB Başkanı, 22 Mayıs’ta CNN Türk’e bu soruşturmanın açılmış olmasını olumlu karşıladığını açıklarken, Gedik-Ulusoy bandının devlet içinden sızmış olabileceğini de ima etti. Bakın ne dedi Şimşek:
“TİB tarafından denetlenen telefon dinlemelerinin basına sızması konusunda ‘Sızma olmadı’ demek çok iddialı olur. İnsan unsurunun olduğu yerde yanlışlıklar yapılabileceğini kabul etmekte yarar var. Sızma olarak nitelendirilen dinlemeler arasında en önemlisi DYH Başkan Yardımcısı Gedik ile eski Gelir İdaresi Başkanı Ulusoy arasında geçen görüşmenin basına yansımasıdır.
Bu nasıl bir dinlemedir, yasal mıdır, büyük kurumların kendi bünyesinde kurduğu kayıt sistemiyle mi kaydedilmiştir, bilmiyorum... Sarıyer Başsavcılığı’nın soruşturma açtığını memnuniyetle görüyoruz. Biz de sonucunu merakla bekliyoruz.”

VE GÖZLER SARIYER BAŞSAVCILIĞI’NDA
Şimdi karşımızda ilginç bir çelişki asılı duruyor. Başbakanlık Sözcüsü “yasaya aykırı bir dinleme”; devletin dinleme kurumunun başındaki yetkili ise “Yasal mıdır bilmiyorum. İnsan olan yerde yanlış yapılabilir” diyor.
Biri kategorik konuşup kapıyı kaparken, diğeri kapıyı açık tutma ihtiyacını hissediyor.
Kuşkusuz telefonları yasal izinle dinlenen her vatandaş hakkındaki işlemlerin izi, A) talepte bulunan Savcılık kaleminde, B) onay veren hâkimlik kaleminde ve C) olur bildiren İletişim Başkanlığı arşivi, olmak üzere üç devlet kurumunda kayıtlı bulunuyor.
Bu kayıtların incelenmesi, kuşkusuz Gedik-Ulusoy görüşmesinin resmi bir dinleme olup olmadığı konusunda gerçeklerin gün ışığına çıkmasına yardımcı olacaktır.
Sarıyer Başsavcılığı’nın yürütmekte olduğu soruşturma bu açıdan daha da önem kazanmış bulunuyor.