Göbeklitepe, Nemrut ve Şanlıurfa'dan sonra Güneydoğu Anadolu gezimize Halfeti ile devam ediyoruz. Sabah başladığımız gezimizde, önce Halfeti'de tekne turu yapacağız, sonrasında Zeugma Müzesi'ni gezeceğiz ve Gaziantep çarşılarını gezerek günümüzü tamamlayacağız. Zaman Ekim sonu. Bu bölgeyi gezmek için iyi bir mevsim; hava hafif serin ve parçalı bulutlu.
Halfeti
Halfeti, Şanlıurfa'nın yaklaşık üç bin yıllık bir tarihe sahip olan batı ilçelerinden birisidir. 2000 yılında Birecik Barajı'nın yapımı ve ilçedeki evlerin çoğunun su altında kalmasıyla birlikte 15 kilometre uzaklıkta kurulan yeni yerleşim merkezine taşınmıştır. 2013 yılında uluslararası belediyeler birliği tarafından sakin şehir anlamına gelen "Citta Slow" ünvanını elde etmiştir. Fırat Nehri'nin altında kalan taş mimarisiyle saklı kent ve kayıp cennet olarak da anılmaya başlanan Halfeti, yerli ve yabancı turistlerin yoğun ilgi gösterdiği bir odak noktası haline gelmiştir.
Gezimize tekne turu ile başlıyoruz. Etkileyici doğal güzellikleri, Rum Kale'yi, eski taş evleri, camileri, eski kalenin kalıntılarını ve sular altında kalan tarihi yapıları görüyoruz. Halfeti'ye gelmişken tekne turu mutlaka yapılmalı çünkü hem çok keyifli hem de harika bir bakış açısı sağlıyor.
Tekne turundan sonra açlığımızı iyice hissediyoruz ve öğlen yemeği için Birecik sahil kenarında yer alan Gülbaba Lokantası'na gidiyoruz. Burada Patlıcanlı Halfeti Kebabı'nı deneyeceğiz.
Restoran nehir kıyısında, bakımlı bir bahçenin içinde bulunuyor. Girişte bizi resim gibi görünen yerel patlıcanlar karşılıyor. Tertemiz açık mutfakta, patlıcanların şişe dizilmesini, mangalda pişirilmesini ve dinlendirilmesini seyrediyorum. Sonunda kebabım masaya geliyor; hem görüntüsü hem de lezzeti muhteşem. Mest olmuş şekilde günün assolisti olan Zeugma Müzesi'ne gitmek üzere yola çıkıyoruz.
Zeugma Müzesi
Açıldığı 2011 yılından itibaren üç yıl boyunca "Dünyanın en büyük mozaik müzesi" ünvanını taşıyan Zeugma Mozaik Müzesi, bu ünvanını 2014 yılında açılan diğer bir muhteşem müze olan ve gezmiş olmaktan mutluluk duyduğum Hatay Arkeoloji Müzesi'ne devretmiştir.Müze içindeki muhteşem eserler, mimarisi ve ileri teknolojisi gezmeyi çok keyifli hale getiriyor.
Mozaiklerin eksik parçaları, lazer sistemi yansıtmasıyla tamamlanıyor. Müze, ismini bölgedeki antik kentten alıyor ve otuz bin metrekarelik alanda Zeugma Antik Kenti'nden çıkarılan mozaikler sergileniyor. Çingene Kızı, müzenin en bilinen mozaiği. Çingene Kızı, müzenin en bilinen mozaiği. Ayrıca her kattan görülebilen Mars Heykeli de çok etkileyici.
Gaziantep Çarşıları
Müzeden sonra Gaziantep çarşılarını gezmek üzere kendimizi şehrin tarihi sokaklarına bırakıyoruz. Bakırcılar Çarşısı'nın içinden, el emeği bakır işlerine bakarak yürüyoruz. Kendimize meşhur yemenilerden almak üzere, Yemenici Hayri Usta'nın dükkanına giriyoruz.
Yemenici Hayri Usta'nın dükkanına giriyoruz. Duvarlar tavandan yere kadar rengarenk deri el yapımı yemenilerle süslenmiş. Yemenici Hayri Usta'nın dükkanına giriyoruz. Duvarlar tavandan yere kadar rengarenk deri el yapımı yemenilerle süslenmiş.
İnsan hangi birine bakacağını şaşırıyor. Birer tane seçmeyi başararak bu sefer Elmacı Pazarı'na doğru yöneliyoruz. Saçı Beyaz Gıda’ya girerek yöresel lezzetlerden alıyoruz; dükkan arı kovanı gibi, çalışanlar zorlukla hizmet veriyorlar.
Yorgunluğumuzu hissederek bir mola vermek üzere Tahmis Kahvesi'ne giriyoruz. Zorlukla bir masa bulup oturuyoruz. Meşhur memengiç kahvesi içerek dinleniyoruz. Menengiç kahvesi, aynı isimli ağacın meyvelerinin kurutulup aynı Türk Kahvesi gibi pişirilmesiyle hazırlanıyor. Son olarak İmam Çağdaş'a girerek baklavalarımızı yiyoruz.
Maalesef bize ayrılan sürenin sonuna geldiğimizden dönüş uçağımıza yetişmek üzere havaalanına doğru yola çıkıyoruz. Gaziantep'in muhteşem yöresel lezzetlerini daha geniş Maalesef bize ayrılan sürenin sonuna geldiğimizden dönüş uçağımıza yetişmek üzere havaalanına doğru yola çıkıyoruz. Gaziantep'in muhteşem yöresel lezzetlerini daha geniş zamanda keşfetmek üzere tekrar gelmek ümidiyle gezimi bitiriyorum.