Siyasi yaklaşımını gözler önüne sermek için kendi stilini yaratan politikacı kadınları konuşuyoruz bugün...
“Kadınların giydiği şeyleri gözden geçirme eğilimimiz, siyasette yaptıkları gerçek işlerden daha çok dikkat çeken cinsiyetçi bir toplum yapısının yansımasıdır. Margaret Thatcher, bu imajın farkındaydı ve tarzını, gücün bir enstrümanı olarak kullandı. Birçok politikacı gibi o da siyasi yaklaşımını gözler önüne sermek için kendi stilini yarattı. Trendleri belli bir ölçüye değin takip ediyordu ancak bunları muhafazakar değerleriyle eşleştirip vurgulamak için referans gösteriyordu.” Londra’daki St. Martin Sanat Okulu’nun öğretim görevlisi Jane Tynan’ın dediği üzere moda, politika alanında her zaman güçlü bir belirleyici olmuştur.
Stilim, politik görüşümdür
ABD eski First Lady’si Hillary Clinton’ın rengarenk ceket-pantolon takımlarını hatırlayalım. Kendisine hem güç hem de renk katan bu kombin, aslında kadınların Amerikan senatolarında 1993’e kadar giyemediği pantolon özgürlüğünün temsilcisidir. Keza Hillary’nin Mao ceketleri de derin anlamlar içeriyordu. Vogue’un efsane genel yayın yönetmeni Anna Wintour’un yakın arkadaşlarından birinin Michelle Obama olması ne değişik bir tesadüftü, değil mi? Moda dünyasıyla yakından ilgili olan Michelle, Fashion Instutute of Technology, Parsons Design gibi tasarım okullarını destekliyordu.
Renk tercihleriyle Alman politikasına renk getiren Alman siyasetçi Merkel de, güçlü kadın imajını kıyafetleriyle destekledi hep. Stili konusunda Amanda Wakeley, Burberry, Vivienne Westwood gibi isimlerle çalışan İngiliz siyasetçi, “leopar ayakkabılı” Theresa May de, politikadaki iddiasını moda yoluyla destekledi hep. ABD eski First Lady’si Melania Trump’ın stilinden de söz etmek gerekir. Michelle Obama’nın en sevdiği tasarımcılardan biri olan Sophie Theallet ve ardından Tom Ford, Melania’yı giydirmeyi reddetti. Onun da kendi feminen tarzını, hayat duruşunu son derece nokta atışı yansıttığını düşünüyorum.
Kimi zaman kıpkırmızı bir “fire-coat” ile, kimi zaman neon pembe seksi stilettolarla karşımıza çıkan Amerikalı siyasetçi Nancy Pelosi, politika dünyasına stiliyle damgasını vuran kadınlardan birisi. Pandemi döneminde kıyafetine uygun seçtiği maskeleri aracılığıyla hem stilini bozmamış hem de dilediği mesajı vermeyi başarmış bir figür o. Washington, DC’nin dışındaki Alecandria Butik’ten aldığı Donna Lewis imzalı maskeler ikonik olmuştu.
Kimi zaman kıpkırmızı bir “fire-coat” ile, kimi zaman neon pembe seksi stilettolarla karşımıza çıkan Amerikalı siyasetçi Nancy Pelosi, politika dünyasına stiliyle damgasını vuran kadınlardan birisi. Pandemi döneminde kıyafetine uygun seçtiği maskeleri aracılığıyla hem stilini bozmamış hem de dilediği mesajı vermeyi başarmış bir figür o. Washington, DC’nin dışındaki Alecandria Butik’ten aldığı Donna Lewis imzalı maskeler ikonik olmuştu.
Hiç sana yakıştı mı?
Politika arenasında etekler, pantolonlar, ceketler, gece elbiseleri havalarda uçuşurken aradan bir politikacı çıkıp da sekiz euro’luk bit pazarından alınmış kıyafet giyince haber oluyor elbette. Finlandiya’nın en genç başbakanı Sanna Marin’den söz ediyorum. 1985 doğumlu başbakan, Helsinki’deki Flow Festivali’ne katılıyor, rock, heavy metal dinliyor ve canı ne isterse onu giyiyor. Bu da şimdiki zamanın duruşu değil de nedir? Veyahut Norveç Adalet Bakanı Emilie Enger Mehl’in sörf tahtası üzerinde çekilmiş bikinili fotoğrafında bikinili olmasının değil de can yeleği giymemesinin eleştirilmesi de şimdiki zamanın duruşu değil midir? Yani... Madem yıl olmuş 2022, bakış açısı böyle olmalı değil mi?
Power dressing
2020’deki ABD seçimlerinde Carolina Herrera imzalı beyaz bir takımla gelen; seçim konuşmasında kotunu, ceketini, Converse ayakkabılarını üzerine geçiren Amerikalı siyasetçi Kamala Harris, günümüzde power dressing (güçlü bir imaj verecek şekilde giyinme) tanımının vücut bulmuş hali diyebiliriz.
İmaj danışmanı Christina Logothettis, Harris ile ilgili şunları söylüyor: “Hillary Clinton veya Nancy Pelosi gibi eski dönem siyasetçiler, giydikleri takımlarını sanki iş hayatına uyarlıyor havadaydı. Bu, tam bir Baby Boomer kuşağı hareketiydi. Kamala Harris gibi X kuşağı kadınları ise bunu çok yapmıyor.” Renklere anlamların ithaf edildiği, bir kurguyla giyim kuşamın yapıldığı dönemlerden, Harris’inki gibi, içinden gelerek giyinme noktasına varmış durumdayız. “Stil ikonu olmadan da Vogue’a kapak olabilirsin” cümlesinin gerçekleştiği noktadır Harris. Yeğeninin TikTok videosunda, krem rengi pantolon-ceket takımının altına giydiği 13 dolarlık mavi-beyaz çoraplarıyla sizce de çok sempatik değil mi Harris?