Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ukrayna’da iç çatış- maların kızışması ve krizin Rusya ile Batı arasındaki gerginliği tırmandırması, Türkiye için sıkıntılı bir durum yaratıyor.
Bu meselede şimdiye kadar mesafeli ve dengeli davranmaya çalışan Türk diplomasisi, kriz büyüdükçe bu tutumu sürdürmekte daha da zorlanacak.
Bu nedenle Ankara’nın dileği, bu anlaşmazlığın en kısa zamanda bir çözüm yoluna girmesi, bölgede bozulan istikrarın sağlanmasıdır. Ne var ki, şu sırada olayların akışı pek bu yönde görünmüyor... Ve açıkçası Türkiye’nin de bu konuda yapabileceği fazla bir şey yok.
Ankara bu krizin başından itibaren “ilkesel” bir tutum sergilemiş, Kırım’da Rusya’nın desteğindeki ayrılıkçı hareket patlak verdiği günlerde de, Ukrayna devletinin toprak bütünlüğünün ve egemenliğinin korunması gerektiğini savunmuştur. Bu Batılı müttefiklerin tutumuna uygun, fakat Moskova’nın politikasına karşı bir pozisyondu.
Ancak hızla gelişen gelişmeler, Kırım’ın Ukrayna’dan kopması ve Rusya’ya bağlanması ile sonuçlandı. “Toprak bütünlüğü” ve “egemenlik” gibi prensipler havada kaldı! Şimdi Doğu Ukrayna’nın da Kiev’den ayrılması gündemde...

Taraf olmuyor
Türkiye “ilkesel tutum”a olan inancını ve bağlılığını korusa da, açıkçası bunu artık fazla dillendirmiyor ve böyle bir duruşla Rusya’ya karşı çıkmak istemiyor.
Bunun yerine Türk yetkilileri resmi beyanlarında bu meselenin diplomasi ile halledilmesi gerektiğini savunuyor. Kırım’daki senaryonun Ukrayna’nın Doğu bölgesinde tekrarlamasına karşı -Batılı müttefiklerinin yaptığı gibi- sert tepki göstermiyor.
Kuşkusuz bu, hükümetin özellikle Suriye krizinde -ve başka Ortadoğu sorunlarında- aldığı tavırdan çok farklı. Suriye’deki veya Mısır’daki olaylarda Türkiye gene “ilkesel” argümanlarla, kesin ve açık bir tutum alarak oradaki ihtilaflara adeta taraf olmuştur. Bunun dış politikada yarattığı sıkıntılar malum...
Hükümet Ukrayna sorununda mesafeli davranmayı, uyuşmazlığa bulaşmamayı, hele Rusya’yı karşısına almamayı tercih etti.
Bunun başlıca nedeni, Rusya ile ilişkilerin bozulmamasına verilen olağanüstü önemdir. Bunun arkasında, Türkiye’nin enerji alanında Rusya’ya bağımlılığı, hayati ekonomik çıkarları ve stratejik faktörler yer alıyor.
Kırım olayında bile Ankara, Tatarların yanında yer alırken, bu konuyu Rusya ile bir çekişme yerine bir diyalog vesilesi haline getirmeye çalıştı. Rusya’nın Tatarlara bazı imtiyazlar tanıması formülünü benimsedi...

Dengeli tutum
Türk diplomasisinin bu dikkatli ve dengeli tutumuna rağmen, Ukrayna krizi sıkıntı yaratıyor.
Bunun son bir örneği, Rusya’nın Türkiye’yi Boğazlarla ilgili Montrö antlaşmasını ihlal ettiğine ilişkin suçlamasıdır. Moskova’nın iki ABD savaş gemisinin Boğazlardan geçip Karadeniz’de antlaşmasının öngördüğü 21 günlük süreden fazla kaldığına dair iddiası hassas bir konuyu gündeme getirdi. Ankara’nın yaptığı açıklama ile mesele kapandı, ama bu Türkiye için ne kadar sıkıntı verici bir konu olduğunu ortaya koydu.
Ukrayna krizi daha tırmanırsa -örneğin Türkiye’nin ekonomik yaptırımlara katılması gibi konularda- Ankara Batılı müttefikleriyle Rusya arasında zor tercihlerle karşılaşacak, denge politikasını sürdürmekte sıkıntı çekecektir.