Son zamanlarda bazı ülkelerde patlak veren ayrılıkçı hareketler, oralarda yaşayan Türk kökenli toplulukları da öne çıkardı. Kırım’daki Tatarlar, Moldova’daki Gagavuzlar, Çin’in Sincan bölgesindeki Uygurlar gibi...
Bu toplulukların, içinde bulundukları şartlara göre, farklı istek ve beklentileri var. Onlara özel ilgi ve yakınlık duyan Türkiye için bu durum bazı beklenmedik zorluklar da yaratıyor...
* * *
Kırım’dan başlayalım.
Kırım nüfusunun yüzde 14’ünü oluşturan Tatarlar, bölgenin Ukrayna’dan ayrılmasına ve Rusya’ya bağlanmasına başından beri karşı çıktılar. Bunda tarihi nedenler rol oynuyor. Tatarlar ikinci dünya savaşı sırasında Rusya’nın kendilerine karşı uyguladığı baskı ve sürgün politikalarını unutmadılar.
Şimdi de Tatarlar kendi topraklarının Moskova’nın hâkimiyeti altına girmesinden hoşlanmıyorlar, hatta kaygı duyuyorlar. Mayıs ayında Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun Kiev’den Kırım’a önce havadan, sonra da karadan girmesinin Rus makamlarınca engellenmesi Tatar toplumunda büyük infial yarattı, geniş protesto gösterilerine yol açtı.
O sırada Kırım Tatarları Türkiye’den aktif bir destek beklediler. Daha önce Dışişleri Bakanı Davutoğlu Türkiye’nin her zaman Tatarların yanında yer alacağını beyan etmişti. Cumhurbaşkanı Gül de Kırımoğlu’na Ankara’da Cumhuriyet nişanını vermişti...
Ankara Kırımoğlu’na karşı uygulanan yasak konusunda devreye girdi, olayın daha büyümemesi için taraflara itidal tavsiye etti; ama bu çabalar sonuç vermedi. Bu da açıkçası Tatarları düş kırıklığına uğrattı...
* * *
Tatarlar ayrıkçılığa ve Rusya’ya karşı tutumlarında destek beklerken, Moldova’daki Türk kökenli Gagavuzların tutumu ve beklentileri bunun aksi. Onlar Batı yanlısı Kişinev yönetiminden ayrılmak ve bağımsız olmak istiyorlar.
Dün de Gagavuz lideri Mihail Formuzal ile söyleşimize dayanarak belirttiğimiz gibi, onların beklentisi, Türkiye’nin kendi davalarını desteklemesi, Moldova nezdinde gereken girişimlerde bulunmasıdır. Açıkçası Gagavuz liderliği Türkiye’yi bu konuda daha aktif görmek istiyor...
Nihayet Çin’deki Sincan Özerk Bölgesi’ndeki duruma gelelim: Uygur Türklerinin öteden beri Beijing’in asimilasyon ve baskı politikasından şikâyetleri var. Zaman zaman bu bölgede sokak hareketleri ve çatışmalar oluyor. Mayıs ayında Urumçi kentinde bombalı saldırılar oldu, 30’dan fazla kişi öldü, çok sayıda şüpheli tutuklandı...
Uygur milliyetçileri de Türkiye’den aktif destek bekliyor. Türk diplomasisi bu hassas konuda yatıştırıcı telkinlerde bulunmakla yetiniyor...
* * *
Kısacası dünyanın çeşitli yerlerindeki Türk kökenli toplulukların durumu Ankara’yı zor tercihler karşısında bırakıyor. Türkiye bir yandan bu topluluklarla yakından ilgilenmek ve dayanışma halinde olmak, diğer yandan da ilgili devletlerle ilişkilerinde ulusal çıkarlarını göz önünde tutmak durumunda. Bu da çok dikkatli, dengeli bir politika izlemeyi gerektiriyor.