Plan Başkan Trump’ın iddialı tabiriyle “Yüzyılın Planı” veya daha kısa ifadeyle, “Barış Planı” diye anılıyor. Gerçekten bu plan, İsrail-Filistin anlaşmazlığını çözecek, bölgede barışın kurulmasını sağlayabilecek mi?
Çok şüpheli, hatta ilk işaretlere göre, tam aksine, yeni bir gerginlik ve çatışma dönemine girilmesi olasılığı daha kuvvetli.
Bunun nedeni açık: Bu plan İsrail’in isteklerini karşılıyor, Filistinlilerin beklentilerini ise hiçe sayıyor.
Aslında ABD daha önce de Kudüs’ün ve Golan Tepeleri’nin statüsüyle ilgili İsrail’in lehinde kararlar almıştı. “Yüzyılın Planı” bunları bir kez daha teyit ettiği gibi, gene İsrail’in lehinde yeni unsurlar içeriyor: Örneğin, Batı Şeria’da kurulan ve yasa dışı sayılan İsrail yerleşim birimlerini İsrail egemenliği altına veriyor.
Bu durumda bu planın bir müzakere zemini ve uzlaşma fırsatı oluşturması mümkün değil. O halde bundan sonra ne olacağı, kimin nasıl hareket edeceği, büyük bir soru işareti.
İlk tepkiler, Filistinlilerin sokaklara döküleceğini, şiddet ve çatışma sürecine girileceğini, meselenin uluslararası siyasi boyutlar alacağını gösteriyor. Ne var ki dış dünya, hatta Arap âlemi dahi, bu konuda bölünmüş durumda.
İsrail’in stratejisi de bundan cesaret alıyor. Plan ölü doğmuş veya yok sayılsa da, sahadaki “de facto” durum İsrail’in lehinde. Yani plan rafa da kalksa, içerdiği başlıca noktalar zaten bir “statüko” yani bir fiili durum hâlâ sürüyor.
Ancak bu, Trump’ın iddia ettiği gibi barış, huzur ve refah dönemi için fırsattan çok, yeni çatışmalar ve gerginliklere neden olacağa benziyor.
AUSCHWITZ DERSLERİ
Geçen pazartesi, Polonya’daki Nazi toplama kampı Auschwitz’in 27 Ocak 1945’te Kızıl Ordu tarafından kurtarılmasının 75. yıl dönümüydü. O tarihte Sovyet askerleri 1 milyondan fazla Yahudi’nin gaz odalarında topluca katledildiği bu kampa girdiklerinde, ayakta duramayacak hale düşen birkaç bin kişi bulabilmişti...
Auschwitz, İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilerin “holokost” adı verilen soykırım uygulamalarında 6 milyon Avrupalı Yahudi’yi vahşice öldürdükleri kampların adeta bir simgesi olmuştur.
Bu vesileyle bu kampta düzenlenen bir törende 60 ülkenin liderlerinin ve temsilcilerinin (bu arada Türkiye’nin Varşova büyükelçisinin) katıldığı bir tören düzenlendi. Özellikle Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier’in bir Alman olarak Nazilerin işlediği bu büyük insanlık suçundan derin üzüntüyü dile getirmesi ve adeta günah çıkaran sözleri dikkat çekti. Törenin en etkileyici yanı, bu kampta ölümden kurtulabilen bazı kadın ve erkeklerin yaptığı konuşmaları oldu. Onların ve ayrıca konuk liderlerin yaptıkları konuşmalardan şu ibret verici mesajlar veya dersler ortaya çıktı:
- Kampta yaşananları anlatanların ifadeleri holokostu inkâr edenlerin iddialarını çürüten tanıklık belgeleri oluşturmuştur.
- Almanya’da antisemitizm kampanyasıyla başlayan, daha sonra kitlesel katliamlarla sürdürülen bu büyük facia, ibret alınması gereken bir olaydır. Son zamanlarda Avrupa’da ırkçılığın, azınlık ve yabancı düşmanlığının, nefret kampanyalarının yayılmakta olması dikkate alınması gereken bir tehlike oluşturmaktadır.
- Bu bakımdan antisemitizm sadece Yahudilerin değil, tüm insanları ilgilendiren, dolayısıyla tüm ülkelerin zamanında dayanışma içinde mücadele etmesi gereken bir sorundur. Aynı tehdit, İslamofobi için de geçerlidir.
- “Bir daha asla” sloganının lafta kalmaması ve hayata geçirilmesi şart. Bunun için de bütün ülkelerin bunu görev sayıp yasal tedbirleri alması ve de uygulaması gerekmektedir.